Seni seviyorum ve temizlik

Belki biraz sakin sakin sevmek lazım. Duyguları fazla açık etmeden içinde hissetmek de güzeldir. Kalbinden geleni hemen söze dökmek bir zorunluluk değil ki.


Birini sevince, onun da bizi sevdiğini bilince, ilişki bir yola girince hemen teslim oluyoruz. Onunla ilgili hissettiğimiz, bize güzel gelen duyguları peş peşe söylemeye başlıyoruz.


“Seni çok özledim.”


“Seni çok özlüyorum.”


“Seni görmek istiyorum.”


“Sana dokunmak istiyorum.”


“Seni seviyorum.”


“Seni çok seviyorum.”


“Seni çok ama çok seviyorum.”


Kim olsa bu sözleri duyunca sevinir, gururu okşanır. Aradığı, hatta peşinden koştuğu bir şey çünkü. Ne var ki bazı şeyleri bulunca, yakalayınca değerli olmaktan çıkıyor. Vitrinde gördüğün, gidip gelip baktığın, sonunda dayanamayıp aldığın ve hevesini aldıktan sonra kenara koyduğun kumaş parçalarını, eşyaları hatırlasana. Hayal ettiğin süre içinde sana ne kadar heyecan veriyorlardı, sonra ne oldular.


Edindiğimiz kumaş parçalarıyla, eşyalarla hayatımızı paylaşmaya başladığımız insanlar arasında benzerlikler var. Hepimiz bu çağın insanıyız, edinmeye, elde etmeye güdülüyüz. Her edinmeden, elde etmeden sonra bir tatminsizlik yaşıyoruz ve peşinden yeni bir arayış başlıyor.


Kim olursak olalım, kimlerden olursak olalım, hepimizin ortak ihtiyacı sevmek, sevilmek. Hepimiz seveceğimiz birini, bizi sevecek birini arıyoruz. Maalesef genellikle aradığımızı bulduktan sonra geri sayım başlıyor. Çünkü bulduğumuz sevgi, bizim için değerli olmaktan çıkıyor.


Sevginin değerini kaybetmesi, biraz da telaffuz edilme sıklığıyla ilgili galiba.


Sevgiyi beş duyuyla idrak ediyoruz. Bakışlarda görerek mesela, gözler hiç yalan söylemez, biri bizimle olmaktan ne kadar mutlu, ayrılık ne kadar yakın hepsi bir çift bakıştadır. Teninin tadı, kokusu yatıştırıcıdır. Biri bize çok güzel sarılıyorsa, ondan istesek de kopamayabiliriz, dokunmak böylesine sihirlidir. Ama bunları tamamlayan sözleri işitmeye de ihtiyaç duyarız. O iki kelimeyi duymaya.


“Seni seviyorum” kıymetli bir söz. Söyleyenin içinde tutamadığı, muhatabına güvende hissettiren, gelgelelim fazla tekrar edildiğinde muhatabını kibirlendiren bir söz. Sevildiğini, ne kadar çok sevildiğini sık sık duyan, bunu ona söyleyeni eskisi kadar değerli görmez.


Kelimeleri tasarruflu kullanmalı. Güzel duyguları biraz kendi içinde yaşamalı, fazla söze dökmemeli, sükûneti, aradaki görünmez mesafeyi korumalı. Biri sana seni ne kadar sevdiğini, özlediğini söylediğinde sen de önceleri mutlu olursun, sonra sıkılmaya başlarsın. İnsan böyledir, kendine hayranlık duyanı zaman içinde küçümser ve ona sırtını döner. Kendini sevdirmek de bir insan ihtiyacı ve belki de ilişki içinde bu ihtiyacın canlı kalmasına izin vermeli. Sevdiğini bilecek ama arada duymak isteyecek, sana soracak.


“Seni seviyorum” demeli ama hangi sıklıkta? Gün aşırı mı? Sabah uyanınca bir doz, akşam uykuya dalmadan önce bir doz mu? Aydan aya mı? Çok gerekirse mi?


Evi ne kadarda bir temizlemeli? Haftada bir mi? Pakladıktan üç gün sonra kirlendiyse yine bir haftanın dolmasını mı beklemeli? Hiç temizlemesen olmaz, her gün temizlersen de bitap düşersin. Temizliğin kesin günü, kuralı olmaz, arada bir, bir de gerektikçe yaparsan yorulmazsın.


“Seni seviyorum” demek de biraz temizlik yapmak gibi. Ara ara söylemeli, gerektikçe söylemeli. Hangi ara? Ne zaman söylemek gerektiğini nasıl anlarız? Bence o ilişki içinde karşılıklı arınmaya, yenilenmeye ihtiyaç duyulduğunda yinelenmeli. Bunun için de içindeki sese kulak vermeli. Onun ismi de galiba altıncı his.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Sana ,seni seviyorum demenin dozu yok bende ben seni cok seviyorum canim.
    CEVAPLA
  • Misafir Gercekten cok dogru ne kadar guzel ifade etmissiniz.dozunda soylemek gerekiyor.yoksa karsidaki simariyor seni umursamiyor.sevgiler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.