Ay'a bakarak doğurmak

Ay'ın gökyüzünde büyüyüp küçülmesi, tüm evrelerini tamamlayıp döngüsünü gerçekleştirmesi bildiğimiz gibi 28 gün sürüyor. Her 28 günde bir bu döngü tekrarlanıyor. Kadın bedeninin yumurtlama-adet görme döngüsü de öyle. Yaklaşık 28 günlük bir süreçte kadın bedeni gebelik için hazırlanıyor, eğer döllenme olmazsa da tüm bu hazırlık dışarı atılıyor, ve sonra tekrar, tekrar...


Bizler gökyüzüne bakmayı epeyce ihmal eder olduğumuzdan beri bedenimizin - ve aslında doğadaki her şeyin - döngülere sahip olduğunu unuttuk.


Oysa ki dinlersek Ay Hanım bize hangi günlerin ne tür işler için uygun olduğunu söylemeye hazır. Mükemmel bir dolunay gecesinde hissettiğimiz yoğun enerjiyi bir şeyler üretmek için kullanacaksak eğer, bir sonraki yeni ay evresinde nasıl da içimize döndüğümüzü, her şeyin nasıl da yavaşladığını fark edebilmemiz gerek.


Yeni düzen bize sabit, standart bireyler olmamızı söylüyor. Her daim neşeli, canlı, hareketli olabileceğimizi söylüyor, böylece daha çok çalışabilecek ve süper toplumumuzu hep beraber neşe içinde kalkındırabileceğiz!


Ama hayır. Her ağacın, her bir yaprağın ve her hayvanın belli döngüleri olduğu gibi, biz de döngülere sahibiz. Bu sabitlik yalanına tutulup kaldığımızda arada sırada hiçbir şey yapmak istemeyen yanımızı yadırgıyor, "bana ne oluyor bilmiyorum dengesiz miyim ben?!" diye dertlenip duruyoruz.


Zaten yeterince uyum sorunu yaşamıyormuşuz gibi.


Bizler mükemmel biçimde dengeli, sabit, öngörülebilir makineler olmak zorunda değiliz. Dengeler değişebilir. Doğanın her hareketinden iyi kötü etkilenen mütevazı evlerimizden çıkıp kendimizi süper güvenli izole binalara tıktığımızdan beri olmalı, doğayı da, kendi döngülerimizi de mütemadiyen yadırgıyoruz.


Doğada kaos var. Doğanın kendine has yöntemleri ve bir çamaşır makinesi reklamındakine hiç benzemeyen türde bir düzeni var. Otuyla sapıyla, haşeresi hayvanatıyla rengarenk uzanan çayırlara değil de fabrikasyon fidelerle, gerekli geometrik ve mimari hesaplamalar yapılarak süslenen peyzaj bahçelerine bakmayı tercih ettiğimizden beri derin bir yapaylık ve anlamsızlık hissi içimizi kemiriyor.


Acaba nerede kaçırdık insanlık olarak ipin ucunu? Medikal yöntemlerle, elektrikle, ultrason dalgalarıyla çalışan makinelerle hesaplanan gebelik süreleri de kadınların kendi bebeklerine, bedenlerine, ailelerine, topluma; her şeye yabancılaşmasını sağlamıyor mu? Aslında her kadın "ah, tabii ya!" diyecektir bizler aslında ay dokuz kez büyüyüp küçüldüğünde doğum zamanının geleceğini hatırlatırsak. Çünkü sadece hatırlamaya ihtiyacımız var, ruhumuzda bütün bu bilgiler halihazırda saklı. Hatırlanmayı bekliyor.


Her şeyi ölçmeyi, biçmeyi, standardize etmeyi bu kadar kafamıza takmamış olsaydık şimdi nasıl başka bir mutluluk türü olacaktı dünyada kimbilir...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.