Kral Çıplak (Kesin Bilgi!)

Derdimiz gerçeklik.


Elimizdeki verilerin gerçekliğini tartışa tartışa, kıra döke, birbirimize de bağıra bağıra, sıfır noktamızı kaybediyoruz milletçe hayırlı uğurlu olsun.


Amerika kıtasının gerçekten var olup olmadığı veya “bu bir pipo değildir”ci pencerelerden kaptığımız cereyanlı esintiler sonucu hepimizin karnı gurulduyor, zamanının kıyamet alameti mertebesinde televizyonlara baktıkça gıdıklanıyoruz. Kesin bilgi mi? Yayalım mı?


Suskunluk Sarmalı oluşumunu bilen bilir. Kişi genel görüşe aykırı olduğunu düşündüğü fikrini beyan etmekten çekinir, o çekindikçe komşusu daha çok çekinir, bir babayiğit öne çıkıp da “iyi ama şu şöyledir!” diyene dek susmayı tercih eder ve malum çıkış yapılana kadar susmayı tercih eder. Sonra bu suskunluk bir sarmala dönüşüp tüm toplumu sarmalar, biz sustuğumuzla, egemenler at koşturduğuyla kalır.


Hadi bir heves sarmalı bozacak olduk döküldük sokaklara. Demediğimizi der, denmemişi dinler olduk. Bundan mı korktular da acaba yeni bir sarmala sarıp yakmaya niyetlendiler bizi? Bu nedir arkadaş, gündemden on saat uzak kal – ki bir gün içerisinde iki tane var o on saatten, fikir beyan edemez hale geliyorsun. Kaynak bulmadan güvenemez, güvenemediğini söyleyemez oluyorsun. Derdimiz gerçeklik oluyor. Derdimiz gerçeklik. Bütün bu olanlar gerçek mi? Ses kayıtları gerçek mi? Görüntüler doğru mu? Gerçek olup olmadığı henüz belli olmayan dünya kadar meselenin neden olduğu fikir patlamaları gerçek mi? Hangi birine koşup yetişeceğiz, hangisinden emin olacağız, şu koca köyde meydanı bulup bağırabilecek miyiz? Hadi ben inandım birine bir şeye, onun üzerinden yeni bir fikir, dünya, sistem kurdum. Kimsenin inandığı da tutmuyor ki birbirine, dinlesinler sözümü de bir yere varalım beraber!


Derdimiz gerçeklik. Köy büyük, meydan o kadar büyük ki, kral çıplak diye bağıran o çocuğun sesini hiç kimse duymuyor. Hadi çocuk duyulmuyor, “yahu beyler hanımlar, çocuk haklı, kral düpedüz çıplak!” diye bağıranın da sesi duyulmuyor. Bu sesi, gerçeği, duyurmak isteyenlerin sesi de bir bir kısılıyor. Üstüne üstlük, sesini çıkarmaya meyilli olanların da sesi çıkamasın diye dünya kadar düzenleme torba torba üstümüzden geçirilip yürürlüğe konuyor, gık diyemiyoruz.


Ağababaları sesimizi kısmasa da, öyle şeyler oluyor ki, düğümleniyor boğazımız. Ya küfür edeceksin ya dua edeceksin, ortası yok bunun. Gencecik çocuklar ölüyor, polis öldürüyor, hatta sonra polisler bile ölebiliyor, sokaklarda kafasına sıkıyor kendini bilmezler, yok oluyorlar ortadan, çocuklar öldüğüyle, biz düğümlendiğimizle kalıyoruz. Kime isyan edeceksin? Katil belli, maktul belli. Sonra bir çeviriyorsun sayfayı, boy boy ahkam kesiyorlar iradeleriyle.


Köyün bir kesimi kralın elbisesinin muazzamlığını tartışadursun, diğer kesimin artık midesi bulanıyor bu çirkin çıplaklıktan.


Bunca bulantıya, gurultuya hiçbir iksir derman olmuyor, boğaz düğümlü, insan yutkunamıyor.


Sonumuz hayır olsun diye dertli dertli dalmaktan başka çare kalmıyor. On binlerin sesi tek ses olabiliyor meydanlarda da anlamayana davul zurna az geliyor.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.