Yalnızlığın içindeki yeniden doğuş



Yalnızlık;

Belki de annemin karnından ayrıldığım günden beri, hissettiğim bir duygu,


Göbek bağı ile birlikte,


Kopuş…


Sıcak, güven dolu, korkusuzca büyüdüğüm karından, yuvadan ayrılış…


Kopuş, ayrılış, aynı zamanda “ben” in doğuşu…


Güvenlik bölgesinden çıkış, kendi varoluşumdu. Güvenli hissettiğim yer eğer daha fazla çıkmazsam yok oluşum demekti.


Kendimi var etmem için yalnızlığı yaşamam gerekiyordu.


Yalnızlık.


Teklik.


Tek olmak.


Her şeye yabancı hissetmek.


İnsanoğlunun belki de en fazla korktuğu duygu. Hayatlarını mücadele ile geçiren o güçlü insanların, yalnızlık karşısında boyunlarını eğmeleri…


Yalnızlık;


O, hüzünle birlikte gelen kelime.


Müzik olarak anlatılırsa en içe dokunanı.


Bir sürü soru geliyor aklıma. Aslında koskoca evrende her şey bir bütünken, kendimizi farklı algılamamızın sebebi ne?


Bütünün parçasıyken, bu duyguyu hissettiren şey ne?


Neden ayrışıyoruz? Neden yalnızlaşıyoruz?


Bu bir algılama biçimi mi? Yoksa doğarken yaşadığımız bir travma mı?


Sizi bilmem, ama benim için yalnızlık, yaşanan ayrılıkların ardından hep benimle kalan, sadık dost.


Doğarken öğrendiğim bir şey var. Eğer kendimi var etmek istiyorsam, güvenli bölgenin dışına çıkmam lazım.


İlk nefes… Acı verir. Ciğerlerine dolan şey sana hem acı hem hayat verir.


Ve ağlarsın... Çoğu kez öyle yaparız. Yalnızlık ağlatır…


Aslında yalnız olabilmek mümkün değilken, ağaçları, kuşları, dağları, kendine yeterli görmez, ille birini ararsın.


Bir insanı… Belki de içinde güven içinde yaşadığın zarı…


Ama var oluşum, oradan çıkmama bağlı…


BU YAZI İÇİNDE HÜZÜN BARINDIRSA DA YENİDEN DOĞUŞ YAZISIDIR…

HEPİNİZE YENİDEN DOĞUŞ İÇİN KARAR VERME GÜCÜ DİLİYORUM…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.