Homeopati bir çıkış yolu mu?
Salı akşamı Beyoğlu’nda toplanan 40 kişi Dr. Günnur Başar’dan homeopati’nin temel kavramları ve ilkyardım kursundaydık. Homeopati hastayı duygusal, fiziksel ve zihinsel bir bütün olarak ele alan; yan etkisi bulunmayan doğal özlerle tedavi eden bir yöntem.
Yaklaşık 200 yıl önce keşfedilen, Türkiye’de şimdiye kadar pek az bilinen bu yöntem, gittikçe daha çok merak ediliyor ve yaygınlaşıyor. Sağlık Bakanlığı geçen sene homeopati ve fitoterapi (bitkilerle tedavi) gibi alternatif tedavileri yasaya eklemek üzere bir düzenleme yaptı.
Avrupa’da yetişkinlerin yüzde 50’si tarafından kullanılıyor; birçok sağlık sigortası homeopatik tedavileri de kapsıyor...
Özellikle çocukları için bu yöntemi tercih edenlerin sayısı gittikçe artıyor.
Peki hızla artan bu popülerliğin sebebi ne? Homeopatinin bazı temel prensipleri şöyle:
* Hastalıkların çoğu zamana bırakıldığında zaten iyileşiyor. Homeopati insanın içindeki iyileşme gücünü aktive eden, güçlendiren bir yöntem.
* Homeopati her insanı kendine has özellikleriyle ele alıyor. Batı tıbbı “Mide ağrısı” deyince tek bir hastalık algılarken, homeopati ağrının oluşum sürecini sorguluyor. Kiminin midesinin sinirlenince ağrıdığını, kiminin acı yediğinde, kiminin de açlıktan bu ağrıyı çektiğini göz önünde bulunduruyor. Aynı hastalık gibi görünse de homeopati bu şikâyetleri farklı şekillerde tedavi ediyor.
* Homeopatiye göre hastalık belirtilerinin ortadan kaldırılması tedavi demek değil. Batı tıbbının kronik hastalıkları tedavi edemediğini; bulduğu yegâne çözümün ilaca bağımlı bir yaşam olduğunu öne sürüyor. Tansiyon, şeker hastaları hayatlarının her günü ilaç alarak sıkıntılarını bastırmaya uğraşırlarken, homeopati bu gibi durumlarda “tek ilaç” ve “tek doz” tedavi kullanıyor. Bununla hastalıkta hafifleme ya da tümünden iyileşme bekleniyor.
* Homeopatlar hastalarıyla 1.52 saatlik bir görüşme yapıyor. Bu görüşmenin amacı kişinin yaşamına dair birçok detayı öğrenmek; tedavi için gereken homeopatik remedi (ilaç) ancak bu şekilde saptanabiliyor.
* Homeopatik ilaçların yan etkisizliği ve ucuzluğu diğer bir çekicilik unsuru...
Bir de şu açıdan bakmak mümkün: Batı tıbbı ilaç endüstirisiyle bu kadar iç içe geçmeseydi; ilaç sanayii silahtan sonra en çok kâr eden alan olmasaydı, “her hastalığa ayrı ilaç iç iyileş, ilaç bir tarafını tedavi ederken öteki tarafını bozsun” düşüncesi bu denli hâkim olmasaydı ve semptom bastırma yerine koruyucu hekimlik yaygınlaşsaydı, doktorlar reçete yerine şifa vermeyi öğrenselerdi, hastayı sadece böbrek ya da dalak değil de bir insan olarak görebilselerdi, homeopati bu kadar merak uyandıramazdı...
Ve lakin mevcut tıp sisteminden sıtkı sıyrılan, doğala dönerek hayat kalitesini yükseltmeye çalışan insanlar için homeopati ve diğer alternatif tedaviler sağlıklarını kendi ellerine almak için bir umut. Batı tıbbı için de kendi duruşunu, algılanışını düşünmek için bir fırsat belki!
YORUMLAR