Sevgi ihtiyacını karşılamak için kaç ihtiyacından vazgeçtin?
Çatışmaların temelinde ihtiyaçlarımızı karşılama motivasyonunun olduğundan bahsetmiştim. Bu yazımda sizinle başka bir bakış açısını paylaşmak istiyorum. Her insanın, sadece insan olmaktan kaynaklı ihtiyaçlara sahip olduğunu yineleyeyim evvela. İhtiyaçlar, "Benim ihtiyacım senin ihtiyacından daha kıymetli" gibi bir bakış açısıyla kıyas götüremeyecek kadar mühim bir eşdeğerlilikte ve bu alanda hiyerarşinin olmaması gerekiyor. Çünkü her birimiz bir anadan doğuyoruz ve eşimiz benzerimiz yok, biriciğiz. İhtiyaçlar dediğim; insanın hayatta kalmasını sağlayan motivasyonlar, insanın değerleri. İhtiyaçların insan ayırt etmediği ve yeryüzünde yaşayan tüm insanları kapsadığı yadsınamaz bir gerçek. Doğduğun ülkeye, teninin rengine, cinsiyetine, kültürüne, kendini ifade ettiğin dile bakmıyor ihtiyaçlar. Yaşayan tüm insanları kapsıyor evrensellikle.
Bununla beraber, bir çok yazımda anlatmaya çalıştığım, anlaşmazlıklarda gördüğüm ve Marshall Rosenberg’in de dikkat çektiği nokta şurası: İhtiyaçlarımızı karşılamak için seçtiğimiz yolların farklılığıyla başlıyor anlaşmazlık.
Ne demek istediğime dair bir örnek vereyim.
Günlerden Pazar ve güneşli bir gün olsun. Eş, çocuk, partner veya ebeveyn; iletişimde olduğunuz kişi her kimse ona “Hava çok güzel, dışarıda olalım, gezelim.” dediniz. O da size dedi ki; “Güneş çok parlak, çıkmak istemiyorum, evde kalacağım.” Bu örnek üzerinden beraber düşünelim.
A kişisi havanın güzel olduğunu söylüyor ve çıkmak istiyor. B kişisi güneşi parlak buluyor ve evde kalmak istiyor olsun. Kimin istediği olacak? İşte size basit bir anlaşmazlık. Bu anlaşmazlık örneğinde, elbette konuşularak bir seçim yapılabilir. Bununla beraber, burası çok hassas bir alan. Çünkü her hangi birinin istediğinin olması, diğerinin kendinden vazgeçmesi anlamına gelebilir, fikrini gönülden değiştirmiyorsa. Ne yazık ki, öğrendiğimiz kültürel bakış açısı da bizi gönülden olmayan şekilde, sadece mecburiyet düşüncesiyle, kendimizden vazgeçmeye yönlendirebilir.
Toplumun çoğunluğunun bildiğini tahmin ettiğim değişik atasözlerimiz ve deyimlerimiz var; Özveri ile çalışıp hizmet etmek anlamında kullanılan “Saçı süpürge etmek”, çevremizdeki herhangi bir kişiyi gücendirmemek ya da küstürmemek adına bizden istedikleri şeyleri yapmak anlamında kullanılan “Hatır için çiğ tavuk yenir.”. Bu atasözleri bana kendimden vazgeçmeyi hatırlatıyor. Başkası memnun olsun diye kendi istek ve ihtiyacımdan vazgeçmek. Tanıdık bir yaklaşım mı senin için de?
Peki ama bunu niye yapıyorum? Yıllardır kendimden vazgeçtiğim her deneyimimden sonra, bunun üzerine düşünüyor, çalışıyor ve bu düşüncenin etrafında zaman geçiriyorum. Örnek üzerinden gidecek olursam, "Güneş dışarıda o kadar parlakken ben yürüyüş yapmak istememiştim, neden evet dedim?" ya da "Güneşin parlak olması beni rahatsız etmiyor, neden şimdi yürümekten vazgeçtim?" diye ihtiyaç temelinden bakıyorum seçimime.
Bazen uyum için, bazen yalnız kalmamak/güvende hissetmek için, bazen aidiyet bağı için, bazen "kabul görmezsem" diye korktuğum için ve bazen "şimdi ona hayır dersem beni sevmez" diye düşüncelere kapıldığım için kendi ihtiyacımdan vazgeçebildiğimi fark ediyorum.
Sen de deneyimlerine bir de bu yönden bakmak ister misin?
Sadece sevgi ihtiyacını karşılamak için kendi ihtiyaçlarından hangi zamanlarda vazgeçiyorsun?
Sevgi ihtiyacın karşılansın diye diğer hangi ihtiyaçlarından vazgeçiyorsun?
Peki bir ilişkinin sürmesi için diğerinin kendinden vazgeçmesi şart mı? Bir anne saçını süpürge etmek yerine, gönülden ve koşulsuz verdiğinde nasıl sevilir? O çiğ tavuğu gücenilmeyeceğimi bildiğim için yemesem dünyanın sonu mu gelir?
Hayat kendimden ve kendi ihtiyaçlarımdan vazgeçmek zorunda kalmadan başka türlü nasıl yaşanır?
Arayıp istediğim zaman ulaşamadığım için ya da benim yaptığım bir eylemi (yürümek) benimle aynı anda (Pazar günü) yapmak istemeyen kişiye tavır ve gönül koymak yerine, bu Hayır'ın ardındaki seçimi nasıl duyabilirim?
Seçmediğim eylemin ardındaki ihtiyacımı başkalarına söylerken kendimi nasıl ifade edebilirim?
"Ya hep ya hiç" şekilde sarkacın bir ucundan bir ucuna savrulmak yerine, ihtiyacımı karşılayacak seçimime sıkı sıkıya tutunmak ya da kendimden vazgeçmek yerine kendi seçimlerime nasıl sahip çıkabilir ve sadece sevilmek için kendimden vazgeçmek zorunda kalmadığım ilişkileri nasıl inşa edebilirim?
"Yeter ki beni sevsin" diye diğer ihtiyaçlarımdan vazgeçmek yerine, sevgi ihtiyacımla beraber diğer ihtiyaçlarımı eş değerlilikle nasıl karşılayabilirim?
Bu soruların rehberliğinde kendi cevaplarımı Şiddetsiz İletişim araçlarını kullanarak (gözlem-duygu-ihtiyaç-rica 4 adımı) ben buluyorum.
Dilerim bu sorular eşliğinde siz de anlamlı farkındalıklara erişirsiniz.
Dostlukla...
YORUMLAR