Anayasada başörtüsü düzenlemesi olmaz
Takip edememiş olanlar için kısaca özetleyeyim. AKP - MHP - BBP imzalarıyla Anayasa madde 24 ve madde 41 için değişiklik teklifinde bulunuldu. 24. madde din ve vicdan özgürlüğünü, 41. madde ise ailenin korunması ve çocuk haklarını düzenliyor.
24. maddenin yürürlükte olan mevcut hali şu:
“Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14'üncü madde hükümlerine (ki bunlar devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetlerdir) aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.
Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Bu maddeye ek olarak getirilmesi teklif edilen düzenlemeyi ise aşağıda neden tartışmaya dahi açılmaması gerektiğine dair görüşlerimle birlikte sıralamak isterim:
“Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz.”
Bakın zaten böyle bir düzenleme yok. Yani hiçbir hukuki metinde “başörtülü kadınlar şunu yapamaz” yazmıyor. Çok şükür artık yazmıyor. Evet bunun için bedeller ödenmesi gerekti ama bu kazanım elde edildi. Bu ilk cümle nispeten daha makul görünüyor çünkü sadece başın örtülü/açık olmasına değinmiş. Ama bakalım ikinci cümlede ne var?
“Hiçbir kadın; dinî inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasî faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz.”
Burada bariz şekilde ortaya koyulmak istenen kişilerin dini inancı. Giyinme özgürlüğü değil. Bu düzenleme ile biri çıkar der ki “dini inanca göre örtünme böyle olmaz, senin örtün bu düzenleme dahilinde değil”. Ülkenin fetvalar ülkesine dönmesi halinin pekiştirilmesi. Denetlenemeyen, sorgulamayan, dini metinler üzerinden hukuki pratiklerin şekillendirilmesi tehlikesi. Yazarken bile rahatsız oluyorum.
Ben desem ki benim dini inancım gereği memelerimin açık olması lazım? Korunuyor mu bu özgürlüğüm mesela? Benim dini inancım gereği burka giymem gerekiyorsa ne yapacağız? Özel güvenlikli alanlara girmemin bu vesileyle engellenmesi Anayasa’ya aykırı bir eylem mi olacak?
Teklif maddesinin devamı şöyle: “Bu nedenle kınanamaz, suçlanamaz ve herhangi bir ayrımcılığa tâbi tutulamaz.” Prensipte çok güzel, özgürlükçü, aydın görünen bir cümle.
Devam edelim: “Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda (diyelim ki fabrikada çalışıyorsunuz ve iş güvenliği gereği kask takmanız gerek) devlet, ancak dinî inancı sebebiyle (bakın yine sadece dini inanç denmiş, bu inancın sınırlarını kim belirliyor, hangi dini inanca göre nasıl giyinmek nasıl örtünmek kabul bunun sınırları çizilmemiş, yoruma terk edilmiş) kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”
Bir başka deyişle o kaskı takmak için başörtüsünü çıkarması gerekiyorsa diyelim, çıkarması istenemez. Çünkü Anayasa öyle demiş. Ya da uzun elbise giyiyorsa ve makinelere sıkışma tehlikesinden ve iş güvenliği riskinden dolayı bir önleme ihtiyaç varsa, bu önlemin gereği yerine getirilemez bu düzenleme uyarınca.
Bu ülkede İsmailağa tarikatının lideri öldü, bütün siyasiler başsağlığı dilemek için sıraya girdi. Gülşen’e özür dilediği bir şakası üzerinden tutuklama kararı verildi, 3 gün hapis yattı kadın ve hepimiz biliyoruz ki bu tutuklama kararı da o şaka yüzünden değil giyim tarzından ötürü verildi. her halükarda hukuk devletine aykırı. 6 yaşında çocuğun evlendirilmesi üzerinden “ama 13 yaşındaydı” savunması yapmaya utanmayan insanlar var bu ülkede.
Dini referansların hukuk düzenlemelerinin üstünde görülmesi ancak birey nezdinde mümkün olabilir, devlet nezdinde değil. Devletin hukuki düzenlemesi hiçbir şekilde dini metinleri temel alamaz. Laikliğin en temel tanımı zaten bu.
Bu düzenleme bütün kadınları filan kapsamıyor. Biz bu filmi çok gördük. Toplumdaki kutuplaşmayı tırmandırmaktan başka işe yaramaz. Başörtüsü dayatmasına döneceğini görmek için bu ülkede yaşıyor olmak yeterli. Dini inanç sebebiyle bir giyim tarzına karar vermek diğer motivasyonlardan daha üstün değil. Laik anayasal düzenlemelerde olamaz da.
Diğer bir değişiklik teklifi olan 41. maddeden de kısaca bahsetmek isterim. Önce mevcut halini koyayım:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”
Bu düzenlemeye ek olarak getirilmek istenen cümle şu: “Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir.” Halihazırda zaten Türk hukukunda sadece kadın ve erkek evlenebilir. Aksi mümkün değil. Bu teklifin dayanağına baktığımızda ise açık bir nefret söylemi, sapkınlar yaftalaması ve toplumun belirli bir kesimine saldırı görüyoruz.
Benim durduğum yerden maksat belli. 41. madde ile ilgili teklif daha büyük çoğunluk tarafından kabul görecek. 24. maddenin de bu yaklaşımla tabiri caizse arada kaynaması bekleniyor. Muhalefet ülkedeki rejim değişikliği talebine dur demek için teklife hayır dediğinde sapkınların savunucu olarak yaftalanacak. Seçimden önce son düzlükte muhalefete bir darbe çabası.
Başörtülüsü örtüsüzü, Müslümanı ateisti bu düzenlemeye karşı çıkmak zorundayız. Sonuna kadar laikliği savunmak zorundayız. Ülkenin kurtuluşu buna bağlı.
YORUMLAR