"Çalışan baba" da diyor musunuz?
Duyunca dikenlerimi çıkardığım sözcük öbeklerinden biri de 'çalışan anne'. Her açıdan sorunlu. Birincisi; dışarıda ücretli bir işte çalışmayıp ev içi tüm emeği üstlenen kadınların “çalışmadığı” yargısını barındırıyor. İkincisi; anneliği birincil kimlik yapıp, çalışıp çalışmamayı bir opsiyon olarak sunuyor. Bakınız turnusol olarak 'çalışan baba' kalıbı. Hiç duydunuz mu çocuğu olan erkeklerden 'çalışan baba' diye bahsedildiğini? Karşı cins alternatifi olmayan bir sözcük öbeği varsa her zaman cinsiyetçi söylem tehlikesi vardır.
Mülakatlarda kadın çalışanlara "çocuk düşünüyor musun?" sorusu yöneltilir, erkeklere yöneltilmez ki hukuka aykırı bir mülakat sorusudur. İş Kanunu kapsamında analık izni 4 ay olarak düzenlenmiştir. Babalık iznini ise 5 gündür. Bu kanuni düzenleme bile çocuğa bakma yükümlülüğünü babalara yüklemez. Annede bırakır.
Cinsiyete dayalı ücret farkı da kadınların çalışma hayatına son vermeleri veya en iyi ihtimalle ara vermeleri konusunda bir kriterdir. Kimin maaşı daha düşükse onun işi bırakması aile ekonomisi bakımından en akıllıca seçim olacaktır neticede. Nitekim 2015 yılında IPSOS ile 1071 kişilik bir katılımla yapılan Çalışan Anneler Araştırması'nda katılımcıların %40’ı “maaşım bakıcıya veya kreşe ödeyeceğim parayı karşılayamayacağı için işten ayrıldım” demiş.
Araştırmanın sonuçları çok şey anlatıyor, anlamak isteyene. "Çalışma hayatına devam etmemenizle ilgili nasıl hissediyorsunuz?" sorusuna verilen yanıtların %56’sı olumsuz, %4’ü nötr yanıt vermiş durumda. Bu nötr yanıtların arkasında “annelik bir kadının başına gelebilecek en güzel şey, duyguların en şahanesi, mesleklerin en yücesi” telkinleri olduğunda eminim ama kanıtlayamam.
Doğumdan sonra işe dönmeyen kadınların %60’ı “çalışmasam da kendime zaman ayıramıyorum” demiş. Bakın buradaki “çalışmasam da” ifadesi çok kritik. Günün bazen 20 saatini bebeğin beslenmesi, uyutulması, giysileri, ev işleriyle geçiren bir kadın var ortada ve “çalışmadığını” düşünüyor.
Kadınların iş yaşamından uzaklaşmasının gözle göründüğü halde göz ardı edilen bir takım negatif sonuçları var. Araştırmaya katılan kadınların %58’i “çalışmayı bıraktıktan sonra sosyal çevrem çok azaldı” demiş. Sosyal izolasyon çok önemli bir sonuç. İşi bırakmanın ekonomik bağımsızlık boyutunun da ayrıca değerlendirilmesi gerekir, katılımcıların %49’u “kendi paramı kazanmadığım için kişisel harcama yaparken çekiniyorum” demiş. Tanıdık geliyor mu?
Kadınların iş hayatının dışına çıkmasıyla birlikte ebeveynlik dinamikleri de farklı bir hal alıyor. Araştırma doğumdan sonra iş hayatına ara veren katılımcıların %32’sinin eşinden çocuk bakımı konusunda beklentisi olmadığını, %50’sinin istese de eşinden çocuk bakımı konusunda destek alamadığını söylüyor. Ebeveynlik bir ev işi değil. Ebeveynlik görevinin ifası partnere karşı bir yükümlülük değil, çocuğa karşı bir yükümlülük. Bu algının çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz sonucu da göz ardı etmemek şart.
Araştırma, ev içi dinamiklerin ve toplumsal algının dönüşmesinin yanı sıra işyeri ortamının da kadınların doğumdan sonra işe dönmesinde önemli bir etmen olduğunu ortaya koyuyor. Anne olduktan sonra işten ayrılmış olan katılımcıların %66’sı çocuk bakımı konusunda daha anlayışlı ve destekleyici bir yöneticisi olsa işe geri döneceğini beyan ediyor. Aynı şekilde işverenin kreş imkanı sağlamış olması halinde işe döneceğini beyan eden katılımcılar da işten ayrılan katılımcıların %60’ını oluşturuyor.
Kadınların istihdamdaki sürekliliği sadece kadınların psiko-sosyal ve ekonomik esenliği için kritik değil. Aynı zamanda çocukların her iki ebeveynden de bakım alabilmesi için de kritik. Yanı sıra evin geçimini sağlama yükümlülüğünün tek başına erkek partnere yüklenmesi sorumluluğunu da sorgulattığı için kritik.
Kadınların istihdamda yer almasını normalleştireceğiz. Annelerin işe dönmesini normalleştireceğiz. Değişecek. Dönüşecek.
YORUMLAR