Meme kanseri ile ilgili bilmeniz gereken tüm bilgileri bir araya getirdik. İşte konunun uzmanlarından meme kanseri...
Meme kanseri nedir?
Prof. Dr. Gökhan Kandemir, meme kanserini tanımlıyor.
Meme kanseri özellikle kadınlarda görülen, meme hücrelerinin anormal derecede çoğalması ve kontrolsüz büyümesi ile gelişebilen bir kanser türüdür. Yaş ilerledikçe meme kanser riski artmaktadır.
Meme kanseri neden olur?
Meme kanserinde en önemli risk faktörü kadın olmaktır. Özellikle kadınlık hormonu olarak da bilinen östrojene maruz kalınma süresinin uzun olması meme kanseri riskini artırmaktadır. 12 yaşından önce adet görme, 55 yaşından geç menopoza girme östrojen hormonuna maruz kalma süresini artırmaktadır. Hiç hamile kalmamış kişiler için de risk mevcuttur. Doğurganlık çağında doğum kontrol hapları kullanmak özellikle bu kullanımların 5 yılı geçmesi riski artırır. Menopoz sonrası şikayetlerini gidermek için uygulanan hormon tedavisinin içinde de östrojen hormonu bulunmaktadır. Bunun için bu hormonların da 5 yıldan fazla alınması meme kanseri gelişme riskini artırabilmektedir.
Erkekler de meme kanseri olabilir!
Özellikle kadınlarda rastlanan meme kanseri nadir de olsa erkeklerde de kendini gösterebilmektedir. Yaklaşık olarak her 100 meme kanserinin 1’i erkeklerde görülmektedir. Kadınlardaki belirti ve bulgular ile aynı olmakla beraber; bu konunun farkında olunmaması nedeni ile erkeklerde meme kanseri genellikle ileri evrede tanı konulmaktadır.
Meme kanserinden korunmanın yolları nelerdir?
Prof. Dr. Cihan Uras, meme kanserinden korunmanın püf noktalarını anlattı.
1- Formunuzu koruyun
İdeal kiloya sahip kadınların, fazla kilolu olanlara göre menopoz dönemi sonrası meme kanserine yakalanma riskleri daha az. Çünkü obez kadınlarda kandaki cinsiyet hormonları, insülin ve insülin büyüme faktörü 1, bel çevresi kalınlığını artırıyor. Bütün bu faktörler de meme kanseri açısından risk oluşturuyor. Yapılan araştırmalara göre; hormon tedavisi kullanmayan kadınlar menopozdan sonra 10 kilo veya daha fazla kilo verdiklerinde kilo vermeyenlere oranla daha az risk taşıyorlar.
2- Haftada en az 4 gün spor yapın
Düzenli olarak yapılan spor, kilo kontrolünü sağlıyor ve risk faktörü olan yüksek östrojen düzeyini dengeliyor. Ayrıca bağışıklık sistemini de güçlendiriyor. Çalışmalar, menopoz öncesi dönemde haftada en az 4 gün düzenli olarak spor yapmanın meme kanseri riskini azalttığını gösteriyor. Menopoz sonrası dönemde düzenli olarak uygulanan spor, daha da önemli hale geliyor. Çünkü bu dönemdeki kilo alımı, östrojen düzeyini yükseltiyor ve meme kanseri riskini artırıyor.
3- Eti kısıtlayın, sebze ve meyveye ağırlık verin
Yağ içeriği yüksek besinler uzun süreli tüketildiklerinde kandaki östrojien düzeyleri yükseldiği için meme kanseri riski artıyor. Haftada 5 kez kırmızı et yenilmesiyle meme kanseri riskinde artış olduğunu gösteren çalışmalar da var. Bu nedenle meme kanserinden korunmak için kırmızı et tüketimini abartmayın. Günde 5-6 porsiyon sebze meyve tüketmeye de özen gösterin. Çünkü sebze ve meyveler içerdikleri antioksidan sayesinde meme kanserinin gelişme riskini yüzde 25 oranında azaltabiliyor.
4-Yağ tüketimini azaltın
Enerji alımını azaltıp, vücudunuzun yağ yüzdesini ideal seviyelerde tutarak meme kanseri riskini azaltabilirsiniz. Aldığınız total enerjinin sadece yüzde 20-25’inin yağdan gelmesine dikkat edin. Risk taşımıyorsanız bu oran yüzde 30’lara kadar çıkabiliyor.
5- Çocuğunuzu bol bol emzirin
Emzirme hem annenin hem de bebeğin kansere yakalanma riskini düşürüyor. Özellikle bebeğinizin büyümesinde bir sorun yoksa ve doktorunuz gerek görmüyorsa 6 ay sadece anne sütü ile besleyin.
6- 30 yaşından önce anne olun
Yapılan araştırmalara göre; ilk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat artıyor. Bunun nedeni ise geç doğum yapan veya hiç doğum yapmayan kadınların memelerinin kanserojenik maddelerden daha fazla etkilenmeleri.
7- Sigarayı bırakın, alkolü sınırlandırın
Sigara kullanımı, meme kanseri dahil olmak üzere birçok kanserin gelişme riskini artırıyor. Ayrıca çalışmalar, her gün düzenli olarak 3 kadeh ve daha fazla alkol tüketenlerdeki meme kanseri riskinin tüketmeyenlere oranla yüzde 40 daha fazla olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni ise alkolün östrojen metabolizmasını etkilemesi ve risk faktörü olan östrojenin kandaki düzeyini yükseltmesi. Eğer alkol tüketmeniz gerekiyorsa günde 1 kadehle sınırlandırın.
8– Kadınlık hormonu ilaçlarından uzak durun
İleri yaştaki kadınlar, menopoz sonrasında başlanan hormon yerine koyma tedavileriyle (HRT) östrojen ve progesteron gibi kadınlık hormonları alıyorlar. Östrojenin yanı sıra progesteron da içeren kombine tedavilerin, sadece östrojen içeren tedavilerden daha riskli olabileceği düşünülüyor. Bu nedenle tıbbi gerekçeler olmadan hormon kullanmayın.
9- Stresin esiri olmayın
Batı tarzı yaşamın vazgeçilmez unsurlarından bir olan stres, bağışıklık sistemimizi zayıflatıyor. Bunun sonucunda meme kanseri riski artırıyor.
Meme kanserinde erken tanının önemi
Uz. Dr. Ergin Sağtaş meme kanseri tanısında kullanılan görüntüleme yöntemleri mamografi ve ultrasanografi hakkında bilgi verdi.
“Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür ve kadınlarda kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır.” Kanserin tanı ve taramasında kullanılan mamografi için “Memenin filmini çeken özel bir cihazdır. Çekim sırasında düşük doz x-ışını kullanılmaktadır.” diyerek ultrasanografi gibi diğer tanı yöntemlerinin genellikle mamografiyi tamamlayıcı olarak kullanıldığını belirtti.
40 yaşından sonra 1 ya da 2 yılda bir mamografi yaptırın!
Mamografi meme kanserinin erken tanısında “altın standart” olarak kabul edilmektedir. Ve tarama amaçlı yapılan mamografi ile hedefin hiçbir yakınması olmayan ve muayenede ele gelmeyen kitlelerin tespit edilmesi olduğunu vurgulayarak şu bilgiler verildi: “Bu sayede tümör erken evrede yakalanabilmekte ve hastanın tedavi şansı artmaktadır. Tarama mamografisinde incelemeye başlama yaşı konusunda farklı görüşler bildirilmekle birlikte, risk faktörü bulunmayan kişilerde 40 yaşından itibaren 1 ya da 2 yılda bir kez mamografi çekilmesi önerilmektedir. Daha genç yaşlarda tarama ise ailesi ve yakın akrabalarında meme kanseri saptanan ve yüksek risk grubundaki kadınlarda uygulanabilir. Meme dokusunun yoğunluğu nedeniyle genç bayanlara ek olarak ultrasonografi incelemesi de yapılmalıdır.”
Mamografide dijital dönem…
Görüntüleme yöntemlerindeki teknolojilerin ilerlemesiyle dijital mamografinin, hızla klasik mamografinin yerini aldı. Böylelikle klasik mamografiden farklı olarak görüntülerin dijital ortamda elde edilebildiği belirtidi ve dijital mamografinin avantajlarını şu şekilde anlatıldı: “Dijital mamografi ile hem daha kısa sürede çekim tamamlanmakta hem de yanlış doza bağlı tekrar çekimler önlenebilmektedir. Bunun yanı sıra daha yüksek görüntü kalitesi elde edilebilmekte ve küçük lezyolar ve milimetrik kireçlenme odakları (mikrokalsifikasyon) daha kolay tespit edilebilmektedir. Ayrıca elde edilen görüntüler dijital ortamda saklanabilmekte ve taşınabilmektedir.”
Meme kanseri tedavisi
Dr. Fatih Selçukbiricik, kadınlarda görülen kanser türlerinin yüzde 26’lık kısmını oluşturan meme kanseri riskinin 40 ila 50’li yaşlarda en yüksek seviyede olduğuna dikkat çekiyor.
Hastalığın risk faktörlerini cinsiyet ve yaş, aile öyküsü, genetik faktörler, diyet, obezite, hormonal faktörler, üreme faktörleri ve çevresel faktörlerin yanı sıra daha önce yaşanan meme kanseri öyküsü olarak sıralayan Dr. Fatih Selçukbiricik konuyla ilgili şu bilgileri aktarıyor: “Memede kitle, meme ağrısı, çukurlaşma, kalınlaşma, çekinti, ülserleşme, kızarıklık gibi cilt değişiklikleri, düzleşme, ters dönme, çekilme, kanama ve/veya akıntı, pullanma ve egzema benzeri lezyonlar gibi meme başı değişiklikleri ve koltuk altında kitle ya da kolda ödem gibi lenf bezlerinin tutulumuna bağlı değişiklikler hastalığın belirtileri olabilir. Klinik muayene, görüntüleme yöntemleri ile inceleme ve biyopsi değerlendirmesi meme kanseri şüphesi olan hastaların yüzde 95'inde güvenli bir tanı sağlayacaktır.”
Meme kanserinin tedavisinde; cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve hormonoterapi tedavileri uygulanmaktadır. Ancak meme kanserinin esas tedavisi eğer çıkarılabilecekse cerrahi tedavi oluşturmaktadır.
Meme kanserinde cerrahi tedavi
Meme kanserinde birden fazla ameliyat yöntemi mevcuttur. Yapılacak ameliyata türüne; hastanın yaşı, genel sağlık durumu, tümörün boyutu, yerleşimi, meme boyutu ve yapısı, ameliyat sonrası tedaviye uyumun ve tabi ki de beklentiler göz önünde bulundurularak karar verilmektedir. Bir kişi için birden fazla ameliyat seçeneği olabilmektedir.
Yapılan ameliyatların çoğunluğu, ya memenin tamamen alınması ya da meme krunarak tümörün uzaklaştırılmasıdır. Meme koruyucu cerrahi; lumpektomi, kadranektomi, segmental mastektomi ya da kısmi (parsiyel) mastektomide denilmektedir. Bu yöntemde ameliyat, tam tümörün üzerine denk gelen bölgeye yapılan kesiyle gerçekleştirilmektedir. Tümör, etrafındaki bir miktar sağlam sınırlı meme dokusuyla beraber çıkartılmaktadır. Bu tedavide amaç tümörlü dokuyu uzaklaştırırken, estetik olarak geride sağlam dokunun kalmasını sağlamaktır.
Son zamanlarda yapılan klinik çalışmalar meme koruyucu cerrahi tedavinin, memenin tümünün alınması ile yapılan cerrahi tedaviden farkının olmadığını ortaya koymuştur. Yani her iki uygulamanın birbirine bir üstünlüğü gösterilememiştir. Meme koruyucu cerrahinin yapılmaması gereken durumlar, daha önce meme veya göğüs duvarına radyoterapi uygulanmış olması, mamografiden yaygın hastalıktır.
Cilt-koruyucu mastektomi giderek daha sık kullanılmaya başlanan bir cerrahi tekniktir. Meme başı-areola kompleksi etrafından kesi yapılarak meme dokusu çıkarılır, meme cildi korunur ve rekonstrüksiyon uygulanır. Cildin ve meme altı kıvrımının korunması kozmetik açıdan daha iyi bir sonuç sağlamaktadır.
Mastektomi ise, meme dokusunun tamamının alınması ameliyatıdır. Meme boyunca kesi yapılarak, meme cildinin büyük bir kısmının ve tüm meme dokusu çıkartılması esasına dayanır. Meme koruyucu cerrahiye uygun olmayan hastalarda mastektomi yapılır. Sıklıkla birden fazla tümörü olan hastalara ya da memesi küçük olduğu için korunmaya uygun olmayan hastalara uygulanır. Meme koruyucu cerrahiden farklı olarak, erken evre hastalıkta uygulandığında ameliyattan sonra eğer koltuk altına hastalık geçmemişse radyoterapi verilmez.
Meme kanserinde radyoterapi
Radyoterapi meme kanserli hastada kanserin cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra tek başına veya kemoterapi ile birlikte yapılan bir tedavi şeklidir. Radyoterapi sadece hastalıktan etkilenen bölgeye genişce uygulanır. Memenin korunarak alındığı tüm hastalarda hastalığın bölgesel yinelemesini önlemek için ve meme kanserine bağlı ölümü azaltmak için radyoterapi yapılmalıdır. Hastalığın tedavi süresi 3-5 hafta kadar sürmektedir.
Radyasyon bir enerji şeklidir ve yaşamımız boyunca güneş ışınları, radyo dalgaları, mikrodalga, cep telefonu ve televizyon yayınları gibi çeşitlilik gösteren, düşük enerjileri nedeniyle kalıcı ve zararlı etkilerinin oldukça az olduğu bilinen birçok doğal ya da yapay iyonizan olmayan radyasyona maruz kalmaktayız.
Radyoterapi ise yüksek enerjili X ışınlarını kullanarak çevre normal dokularda en az hasarı oluştururken, hedef bölge içinde kanser hücrelerini yok eden tedavi şeklidir. Meme kanserindeki radyoterapi, tümörün çıkartıdığı bölgede, göğüs duvarında veya memenin geri kalanında hastalığın geri gelme olasılığını azaltmaktadır.
Radyoterapi; eğer gerekiyorsa, kemoterapinin bitmesini izleyen 3-4 hafta içinde başlamalıdır. Kemoterapinin uygulanmadığı durumlarda ise radyoterapi, cerrahiden sonraki 3-4 hafta içinde uygulanmaya başlayacaktır. Eğer kısmi meme ışınlama yapılacaksa cerrahiden sonraki hafta ya da üç hafta içinde uygulanmaktadır.
Meme kanserinde kemoterapi
Meme kanserinde cerrahi sonrası yineleyen hastalarda mikroskopik metastaz olduğu bilinmektedir. Bu durumu önlemek amacıyla hastalara cerrahi sonrasında yada öncesinde kemoterapi verilebilmektedir. Kemoterapi, hücrelerin büyümesini ve bölünerek çoğalmalarını durdurmak yoluyla kanseri yok etmeyi hedefleyen ilaç tedavisidir. Kemoterapi, adjuvan tedavi şeklinde yapılabilir. Adjuvan kemoterapinin temel amacı olası mikrometastatik hastalığın cerrahi sonrası erken dönemde ortadan kaldırılarak olası nükslerin engellenmesi ve böylece sağkalımın uzatılmasıdır. Kemoterapi ayrıca neoadjuvan tedavi (tümörü küçültmek amacıyla, cerrahiden önce verilmesi) olarak ta uygulanabilir. Ayrıca metastatik (başka organlara yayılmış) veya tekrarlayan meme kanserinde de uygulanmaktadır.
Sistemik kemoterapi çoğunlukla kan damarı yoluyla veya ağızdan hap şeklinde verilebilir.Kemoterapi haftada bir, iki haftada bir, üç hafta veya dört haftada bir verilebilir. Verilecek kemoterapiye karar verilirken, hastalığın evresine ve tümörün biyolojik kimliğine göre ilaç seçimi yapılmaktadır. Tedaviler tek seferde veya kombine şekilde olmaktadır.
Kemoterapi için hastalığın tipi, evresi, koltuk altı lenf durumu, uzak organ metastazının varlığı ya da yokluğu gibi parametreler değerlendirilmektedir. Amaç hastalığın yinelemesini önlemektir. Ayrıca hormon reseptörü barındıran hastalarda kemoterapi sonrasında ise 5-10 yıl süreli hormonal tedaviler verilebilmektedir.
Kemoterapinin yan etkilerine gelince; kişiye, kullanılan ilaca ve ilacın dozuna göre değişebilir. Genel olarak yorgunluk, enfeksiyon riski, ateş, bulantı,, kusma, saç dökülmesi, iştahsızlık, ağız yarası, kabızlık ve ishal sayılabilir. Adet düzensizlikleri ve bazen de erken menopoza yol açabilir. Doğurganlıkta bozulmalar görülebilir. Genellikle tedavinin bitiminde yan etkiler de kaybolur. Nadiren kalp ya da sinir hasarı gibi uzun dönem etkileri olabilir. Bazen tek seferde bir ilaç yapılırken bazen farklı ilaçlar birlikte verilebilir.
Meme kanseri ile ilgili bunları yanlış biliyorsunuz!
1- Antiperspiranlar meme kanserine neden oluyor
Doğru değil. Antiperspiranların meme kanserine neden olduğuna dair hiçbir bilimsel bulgu yok. Meme kanseri hastalarının doku örnekleri üzerinde bazı çalışmalar yapıldı ve bazı durumlarda, ter önleyiciler ve bazı tümörlerde parabenler bulundu. Ama antiperspiranlar ve meme kanseri başlangıcı arasında net bir bağlantı kurulamadı. Deodorantınızdan vazgeçmek zorunda değilsiniz.
2- Ailemde yoksa bende de olmaz
Doğru değil. Kadın, erkek, meme dokusu olan herkes meme kanseri riski taşır. Bu risk kadınlarda daha yüksektir. Artan yaşla daha da yükselir. Eğer aile geçmişinde meme kanserine yakalanan birisi olduysa, daha dikkatli olmalı ve rutin doktor kontrollerini ihmal etmemelisiniz.
3- Meme kanseri tanısı ölüm fermanı demektir
Doğru değil. 20-25 yıl öncesine göre, erken teşhis edilen meme kanseri vakalarının iyileştirilme şansı oldukça gelişmiştir. Bugün teşhis konulan kadınların yüzde 80’i, teşhisten sonra en az 5 yıl hatta çoğu daha da uzun süre yaşıyor. Kanser yayılıyor olsa bile, yeni tedavi yöntemleri ve terapiler kaliteli bir yaşam sürdürmeyi kolaylaştırıyor. Yine de erken teşhis çok önemli.
4- Sadece yaşlı kadınlar meme kanserine yakalanır
Doğru değil. Meme riskine yakalanma riski yaşla beraber artsa da genç kadınlar da bu riski taşır. 40 ile 59 yaş arasında risk yüzde 4 artar ve 60 ile 79 yaş arasında ise yüzde 7 artar. Sağlıklı bir hayat tarzı sürdürmek sizi koruyacaktır.
5- Doğum kontrol hapları meme kanserine sebep olur
Doğru değil. Eskiden doğum kontrol haplarında daha yüksek dozda hormon olurdu ama bugünkülerde östrojen ve progesteron hormonlarının oranı çok daha az. Konuya dair endişelerinizi doktorunuza yönelteceğiniz sorular ile giderebilirsiniz.
6- Yüksek yağ oranlı beslenme meme kanserine sebep olur
Doğru değil. Konuya dair pek çok araştırma yapılmış olsa da yüksek yağ oranlı beslenme ve meme kanseri arasındaki bağ ispatlanmış değil. Aşırı vücut ağırlığı daha çok östrojen üretimine sebep olur ki yumurtalıklarınız hali hazırda gerekli olan kadarını üretmektedir. Bu ekstra östrojen yüklenmesi bazı göğüs tümörlerine sebep olabilir. Sonuçta az yağ oranlı beslenme tüm sağlığınız için çok daha iyidir.
7- Ailemde meme kanserine yakalanan var, ben de kesinlikle yakalanacağım
Doğru değil. Siz eşsiz bir insansınız ve vücudunuz kalıtsal niteliklerin bir araya gelmesinden oluşur. Meme kanseri genleri için test yaptırmış olsanız bile, genel sağlığınızın kontrolünü de elinizde tutmalısınız. Sağlıklı bir beslenme, sigara içmemek, dozunda alkol, düzenli egzersiz riski en aza indirecektir.
8- Çocuk sahibi olmak ve emzirmek meme kanserine yakalanmamak için garantili korumadır
Doğru değil. 30 yaşından önce en az 2 kez doğurmak ve emzirmek meme kanseri riskini büyük oranda azaltsa da korunmak için garantili bir yöntem değildir. Sağlıklı bir yaşam ve düzenli kontroller yine de ihmal edilmemelidir.
9- Sütyenler meme kanserine sebep olur
Doğru değil. Sütyen keşfedilmeden önceki tarihte de kadınlar göğüs kanserine yakalanıyordu. Amerikan Kanser Topluluğu’na göre, hiçbir giyim ürünü, sütyenler dahil, göğüs kanserine sebep olmuyor.
10- Cerrahi operasyonlar meme kanserinin yayılmasına neden olur
Doğru değil. Bu söylentinin kökleri cerrahların mikrop teorisi hakkında çok fazla bilgisi olmadığı ve cerrahi ekipmanların hijyenine dikkat edilmediği döneme denk geliyor. Üç yüz yıl önce, çok az hasta meme kanseri operasyonlarından sonra hayatlarına devam edebiliyordu ama bu operasyonun kanserin yayılmasına sebep olmasından kaynaklanmıyordu. Enfeksiyonlar çok yaygındı, kan kaybı kontrolü zordu ve modern tıp teknikleri yoktu. Metastaz düzgün tespit edilemiyordu ve bu yüzden kanser operasyondan önce yayılırsa, doktor onunla verimli şekilde savaşamıyordu.
Prof. Dr. Gökhan Kandemir, meme kanseri hakkında doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgi verdi.
Memede ele gelen her kitle kanserdir
Yanlış. Memede elimize gelen her sertlik kansere işaret etmez. Bu kitlelerin büyük çoğunluğu iyi huylu çıkmaktadır. Memedeki her 10 kitleden 8’i iyi huyludur; yani kanser değildir. Özellikle ayın belli dönemlerinde ele gelen sertlikler, hassasiyet ya da ağrı olabilir. Bu duruma “fibrokistik meme değişiklikleri” denilmektedir. Bunlar normal değişikliklerdir. Menopozda olup hormon alanlarda da görülebilmektedir. Aylık meme muayenesi yapılarak bu değişiklikler kolaylıkla tanınabilir. Her kadın kendi meme yapısını tanıyabilmesi için düzenli olarak kendi kendine her iki memesini kontrol etmelidir.
Kanser saç kaybına yol açar
Yanlış. Kanserin kendisi hiç bir zaman saç kaybına yol açmaz. Tedavide kullanılan ilaçlar ve yöntemler nedeniyle saç dökülmesi görülebilir. Ancak meme kanseri tedavisinde giderek daha çok yaygınlaşan “akıllı ilaçlar” ile artık saç kaybı görülmemektedir.
Mamografiden alacağım radyasyon meme kanserine neden olabilir
Yanlış. Mamografi kanserin yayılmasına neden olmamaktadır; aksine erken teşhisini sağlayarak, hastalığın bölgelere yerlere yayılmadan tedavi edilme şansını sağlamaktadır. Kanser tedavisinde erken teşhis esastır. Hastalığın diğer organlara ilerlemeden tedavi edilmesi başarı şansını artırır. Mamografi çekilmesi de meme kanserinin erken evrede yakalanmasını sağlar. Yıllık olarak yapılması ile aşırı radyasyon alınmaz. Ayrıca mamografi çekimi sırasında memeye uygulanan sıkıştırma işlemi de kanser gelişmesine yol açmaz.
Meme kanseri bulaşıcıdır
Yanlış. Hiçbir kanser bulaşıcı değildir. Bir ailenin birçok bireyinde kanser görülmesi bu yanlış düşünceye sebep oluyor olabilir. Kişi kanser hastalığını başka bir kimseye bulaştıramaz. Ancak rahim ağzı (serviks), karaciğer kanseri gibi bazı kanserlerin nedenleri arasında virüsler vardır.
Koltuk altı koku gidericiler meme kanserine yol açar
Yanlış. Yapılan çalışmalarda şimdiye kadar koltuk altı ter ve koku gidericiler ile meme kanseri gelişim riski arasında bir ilişki bulunmamıştır. Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü araştırmacılarına göre de bu konuda yeterli bir kanıt yoktur.
Meme kanseri sadece kadınlarda görülür, erkeklerde görülmez.
Yanlış. Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Yaşamları boyunca her 8-10 kadından birinde meme kanseri görülür ve yaş ilerledikçe gelişme riski artar. Erkeklerde meme kanseri nadir de olsa görülmektedir. Yaklaşık olarak her 100 meme kanserinin 1’i erkeklerde görülür. Kadınlardaki belirti ve bulgular ile aynı olmakla beraber; bu konunun farkında olunmaması nedeni ile erkeklerde meme kanseri genellikle ileri evrede tanı konulmaktadır.
Bu yazıları da okuyabilirsiniz:
Bir ameliyat; öncesi ve sonrası
YORUMLAR