Bugün yeni evimin pencerelerinden sokağa bakarken son bir yılımı düşündüm. Sedat, Atila’yla çocukları, Müfit derken, bir sene nasıl geçti anlamadım. Kişisel olarak çok yol aldım. Kendimi eski benle kıyaslayamam. Artık hoşlandığım bir erkeğe bakarken yüzük görmüyorum. İhtiyaçtan ilişkiye başlamıyorum. Mutluluğun ilk şartının bir ilişki olmadığını öğrendim.


Bunları önceden bilseydim, şu bir yıl başka türlü geçebilirdi. Mesela kahveye vanilyayla kakao katmayı daha erken akıl edebilirdim. Aslında akıl etmiştim de, diğerinin tadını daha çok sevdim. O yüzden ona takılıp kaldım. Halbuki daha fazla çeşit, daha fazla iş, daha fazla gelir demekti. Pişman değilim. Hayır, kendimi eleştirmiyorum. Aksine, son bir yılda başardıklarım, vardığım yer için kendimi tebrik ediyorum.


Aklımda yeni fikirler kelebekler gibi uçuyor. Vanilyalı kahve, kakaolu kahve, ikisi bir fincanda. Özel fincanlar, özel kavanozlar, özel paketler. Hediye paketleri için özel kurdeleler. Keşke başka yerlerde de tadılsa, satılsa. Olmaz mı?


“Bravo! Ben de senden bunu duymayı bekliyordum.”

Spor salonundan arkadaşım, bir tür müşterim, yatırımcım, biraz da patronum Erhan böyle dedi, fikirlerimden bahsedince. O zaten bunları çok daha önce düşünmüş.

“Sinem, senden bir ricam var. Uç uçabildiğin kadar. Aklına gelenleri not et, konuşalım. Önceden ekonomik riskleri düşünmek yaratıcılığını baltalıyordu. Şimdi riskin yok. Atış serbest.”


Ah! Ne kadar haklı. “Para lazım. Zaten olmaz ki” deyince aklıma gelecekleri, evvelden kovduğumu fark ettim. Halbuki düşünmek, hayal kurmak bedava. Beni yaratıcı bulması da hoşuma gitti. Ben şimdiye dek kendime bu sıfatı hiç uygun görmedim galiba.


“Başka?”

“Ne başka?”

“Başka neler düşünüyorsun?”

“Yani... Aslında kahve eğitimi almak isterim.”

“Nerede?”

“Araştırdım biraz, var birkaç yer.”

“Burada mı?”

“Evet.”

“Niye burada?”

“Anlamadım. Başka nerede olabilir ki?”

“Kahve eğitiminin hası nerededir sence?”


Öyle bakışıp durduk. Kalktı. Duvardaki kocaman dünya haritasının önünde durdu. Elindeki kalemi üzerinde gezdirirken sordu:


“Roma, Floransa, Venedik?”


Kalakaldım. Aklımın ucundan bile geçmemişti oralara gidip eğitim almak. Ben kim, oralara eğitime gitmek kim. Hem çok masraflı iş.


“Bir eğitim bulalım, hemen atla git.”


Beni düşünceli görünce ekledi:


“Masrafların yarısı şirketin, yarısı senin. Senin payına düşeni maaşından keseriz. Bir senede ufak ufak ödersin, merak etme. Ayarlarız onları. Sen şimdi de bana, gitmek ister misin, istemez misin?”


Adam aklımı ya da hâlden anlıyor. Zaman kaybetmeyi de sevmiyor.


“İsterim tabii.”

“O zaman araştır biraz. Eğitim tarihlerini öğren, rezervasyonu yapalım.”


O anda niyeyse aklımdan Müfit geçti. O da bana bir kere kahve eğitimine gitmek istediğinden bahsetmişti.


“Bu eğitime yalnız katılmak isterim.”

“Yanına refakatçı vermeyi düşünmemiştim zaten.”


Anladı neden böyle dediğimi.


“Birkaç kafe işletmecisi, daha ileri bir tarihte kendi imkânlarıyla gidecekler.”


Gülümsedim.


“Anlaştık.”


Kalkarken konuyu değiştireyim dedim.


“Senin spor salonlarına vereceğin merdivenler ne oldu?”

“Oldu! Yılbaşında sekiz salona veriyorum. Sonrası çorap söküğü gibi gelir.”


Ajanstan çıktım. Kaldırımda yürürken zıplayıp topuklarımı havada birbirine çarpmak istedim. Derin bir nefes aldım. Daha geçen gün, bavulu yatağın altına iterken geçirmiştim içimden: Atsam içine birkaç parça, çok uzaklara gitsem. Denizaşırı yerler hayal etmiştim. Ama o gün için imkânsız olan hayal, şimdi gerçekleşiyor. Aslında o gün de imkânsız değildi belki. “İmkânsız”, benim kafamın içindeydi. Gerçekleşeceğine inanmadığın hayal, hayal olarak kalıyor, sen de hayalperest oluyorsun. “Acaba olur mu?” dediğin ve biraz hareket etmeye başladığın an gerçeğe dönüşmeye başlıyor. Bavulla kahvelerim arasında ilişki kurmamıştım, ama onlar beni de yanlarına alarak buluştular işte.


Akşam kendime dışarıda yemek ısmarladım. Sabah olanları düşündüm. Bugüne kadar varlıklı biriyle aramdaki farkı para ile açıklardım. Bugün bunun her şeyden önce at gözlüğünü çıkarmakla, özgür düşünmekle, hayal kurmaktan ve istemekten çekinmemekle ilgisi olduğuna eminim.


Şu birkaç gün içinde hangi şehre, hangi kursa gideceğime karar vereceğim.

Bugün öğrendiğimin özeti: Eğer bir şey imkânsız değilse mümkündür.


Acaba imkânsız bulduğum için mahrum kaldığım başka neler var?


78. bölüm 25 Aralık 2018 Salı hthayat.haberturk.com’da...


Diğer bölümler



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.