Niyetim, Müfit’le buluşmadan evvel biraz hava almak, yürüyüp açılmaktı. Ajansa gitmek aklımda yoktu. “Madem önünden geçeceğim, uğrayıp bana verecekleri zarfı alayım” dedim. Aradım ama Erhan yerine sekreteri çıktı karşıma. Toplantıda olduğunu, dilersem, adıma hazırlanmış zarfı kendisinin bana verebileceğini söyledi. Aslında kuryeyle göndermelerini beklemek gerekirdi, kendin gidip alırsan değerini düşürürsün. Ama içimden gelen sesi dinleyip “Olur, geliyorum” dedim.


Gittiğimde, sekreter elindeki telsiz telefonla telaşla konuşarak üst kata çıkıyordu. Bana biraz beklemem için eliyle işaret etti. Koltuğa geçip oturdum. İçeriden Erhan’ın sesi geliyordu. O da telefondaydı. Kapattıktan sonra dedi ki:


“Pardon ya... Ne diyordum? Evet... Aceleye gerek yok, biraz zamana bırak bakalım. Belki fikrin değişir. Neticede âşık olduğun biri değil. Pek tipin de sayılmaz.


Karşısındaki, konuşmadan onu onaylamış olacak ki Erhan devam etti.


“Eh... O zaman mesele yok. Zaten ben sana diyecektim de vazgeçtim. Senin eski kızlara hiç benzemiyor. Dediğin gibi kendi halinde, akıllı, gayretli... Ama... Ne bileyim, sen havalı kadın seversin. 'Fena değil' dediğin kadınla beraber olamazsın sen.”


İki erkek güldüler. Konuşan yine Erhan’dı.


“Bence biraz acele ettin.”


Sekreterin telefonu çalınca misafiri gene duyamadım.


“Gönül ilişkisi mantıkla yürümez, sen de biliyorsun. O senin diğer kızlardan bahsederken gözünde bir ışık yanıyordu ama o söz konusu olduğunda sanki kız kardeşinden konuşuyor gibiydin.


Yine güldüler.


“O gün incitmişsin kızı ama bak yine de seninle konuşmak istiyor. Demek ki bir beklentisi var. Sen kendinden emin olmadan onu kendine âşık etme. Sonra zor olur.”


Kendi kendime “Kimle konuşuyor acaba?” derken misafirin sesi duyuldu:


“Doğru söylüyorsun. Bugün buluşmak için çok ısrar etti. O kadar hukukumuz var, kabul ettim.”


Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Erhan’ın karşısındaki Müfit’ti, bahsettikleri kız da ben! Kendimi nasıl dışarı attığımı bilmiyorum. Tipi değilim ama fena da değilim. Havalı değilim ama gayretliyim. Kalbi kırılmasına rağmen, randevu koparmaya çalışan da benim. Yolumu kesip beni tehdit ettiğinden bahsetmemiş. Kim bilir neler uydurup anlattı. Kim bilir, kaç zamandır hakkımda neler konuşuyorlar.


İyi ki içimdeki sesi dinleyip ajansa gelmişim. Ne demişler? Gideceğin varsa göreceğin de var.


Bugün onunla buluşamazdım. Çünkü aşırı öfkeliydim ve duyduklarımı açık etmeden konuyu kapatamazdım. Sinirle içimdekileri söyleyip rahatlar, sonra sonuçlarıyla baş başa kalırdım. Ona söyleyeceklerimi planlamalıydım. Mesaj yazıp acil bir işim çıktığını bildirdim.


Beğenilmeyen bir kadın olduğum fikrine saplanıp kalmıştım. Akşam Ertan’la buluşunca rahatladım. Arkadaş dediğin, hayatında yeni pencereler açmalı. İyiyi de kötüyü de söylemeli. Onunla konuşunca geçici olarak rahatlamıyorum, gerçekten kendimi görmeme yardımcı oluyor.


“Kızım sen deli misin? Adamın teki böyle dedi diye çirkin kadın mı oldun?”

“...”

“Hepimiz bazıları için güzeliz, yakışıklıyız, bazıları için vasatız, bazıları için çirkiniz.”

“...”

“Ayrıca... Tek ayağı üstünde bunca yalan uyduran Müfit, acaba seni beğendiğini söyler mi? ‘Zaten beğenmiyordum’ diyecek ki içi rahat etsin.”


İşte kendi kendime bulamadığım, duymaya ihtiyacım olan gerçek buydu. Buna ikna oldum ve rahatladım.


“Peki, söyle bana şimdi. Ne yaparsam arkamdan konuşmayı da peşimi de bırakır?

“İki gün vaktin var düşünmek için. Hem öfken iyice soğur. Bir formül buluruz.”

“Kim bilir bana dair neler anlattı. Beni nasıl tanıttı.”

“Kime? Senin yatırımcıya mı?”

“Evet.”

“Yahu bırak... O adam her şeyin farkındadır. Ya da zaten gerçeği görür, anlar. Anlamazsa da anlamaz. Bu senin için niye önemli olsun ki?”

“İş yapacağım kişinin beni zayıf bulmasını istemiyorum.”

“Tamam, ona bunu anlatacak doğru yolu da bulursun. Acele mi bu akşam?”


Güldüm.


“Değil.”

“Eee... Sana ajanstan ne göndermişler?”


Zarfı adresime göndermişlerdi, kenara koydum, açmayı unutmuşum.


“Dur getireyim de bakalım beraber.”


Zarfı açtım. İçinden beş sayfa çıktı. Yeni ambalaj tasarımları. Üç farklı boyda kraft ve alüminyum ambalaj. Kendi kendime düşündüm. İşlerim büyürken, hayatımda iş ve para konusunda her şey iyi bir yola girmişken ve bunun tadını çıkarmak varken, adamın birinin yalanlarına mı takılıp kalacağım? Birinciyi seçtim.


Ertesi sabaha kafam pırıl pırıl uyandım. Onu kendime düşman etmeden, ama arkamdan da konuşturmadan etrafımdan uzaklaştıracak formülü buldum.


Kendi öfkenle zehirlenmezsen mutlaka bir çözüm buluyorsun.


76. bölüm 18 Aralık 2018 Salı hthayat.haberturk.com’da...


Diğer bölümler


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.