Eğitimli anne-baba olmak her geçen gün daha yaygın hale geliyor. Daha eğitimli ve bilgili anne babalar, çocuklarını özenle eğitiyor ve büyütüyor. Doğru bir şekilde kişisel gelişimini gerçekleştiren çocuklar da kendine güvenen, hayatta mutlu olmasını bilen ve her duruma ayak durabilen bireylerin yetişmesini sağlıyor.


Kızıma hamile kaldığımdan beri okumadığım anne-baba-bebek kitabı kalmadı herhalde. Bazı kitaplar tam bana göre, bazı kitaplar ise tozlanmak üzere kütüphaneye kaldırıldı bile. Aslında bu konu popülerleştikçe, farklı akımlar ve görüşler ortaya çıkmaya başladı ve biz anne babaların da kafası karışıyor artık. Son günlerde Hal Edward Runkel’in yazdığı “Bağırmayan Anne Baba Olmak” adlı kitap dikkatimi çekti ve okumaya başladım. Zaten bağırabilen bir anne değildim ama çocuğa bağırmamak demek şımartmak anlamına da gelmiyor inancındaydım ve bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum açıkçası. Kitabın içerisinde beni en çok etkileyen cümle 'Çocukları evcil hayvan eğitir gibi eğitemezsiniz. Onların kendi seçimleri olacaktır…' oldu. Peki ne yapabilirim? İşte geri kalan kısmı kitapta anlatılıyor.


Aslında bu kitabı okurken bir yandan da mesleğimle ilgili düşünceler ve aydınlanmalar oldu. Açıkçası çocukların diş tedavisini yaparken önceliğim her zaman çocuk oluyor. Yani sadece dişi düşünerek hareket edersem, çocuğun o günkü ruh halini, endişelerini ve korkularını, istek ve arzularını göz ardı etmiş olurum. O yüzden felsefem her zaman “önce çocuk” olmuştur. En büyük motivasyonum ise çocukların diş tedavilerinden ayrılırken “mutlu ve başardım” duygusu ile ayrılmaları. İkinci seansa geldiklerinde ise koşarak boynuma sarılmaları veya bana kendi yaptıkları bir resmi, sokaktan kopardıkları tek bir papatyayı getirmeleri tüm yorgunluğumu alıyor.


Bağırmadan anne baba olmak mümkünse; ağlamadan diş tedavileri yaptırmak daha da mümkün. Nasıl mı? Önce çocuk diyerek işe koyulmak gerekiyor. Artık eski korkutma bağırma yöntemleri geçmişte kaldı. Her çocuğa yapılacak işlemi onun anlayacağı dilde anlatmak gerekiyor. Korkutmadan aletleri tanıtmak çocukların güvenini kazanmayı sağlıyor. Biz kliniğimizde çocuklar ile aletlere isim takıyoruz. Mesela su çeken aletimizin ismi “bay susamış”, hepimizi sesi ile rahatsız eden aletin adı ise “bayan sulu göz” - hem su fışkırtıyor ağlıyor hem de bağırıyor- diyorum. Tabii en önemlisi hiç yalan söylememek. Burada ailelere de çok önemli bir görev düşüyor. Sürekli “Acıdı mı?” veya “Hiç acımayacak” gibi cümleler kurmak çocukta ister istemez canımın acıması gerekiyor düşüncesi uyandırıyor. Pedodontiste (Çocuk Diş Hekimine) gelene kadar söz anne babada olabilir ancak çocuk koltuğa oturunca bütün iletişim çocuk ve hekim arasında gerçekleşmeli. Anne babanın hekime güvendiğini hisseden çocuk daha kolay güveniyor. Hiçbir zaman hiç acımayacak demiyorum. Ne hissedeceğini anlatınca düşündüğümüzden çok daha dirayetli durabiliyor çocuklar.






Her türlü olumlu yönde yönlendirme yöntemini uyguladığımız halde sürekli çocuktan ret cevabı aldığımız zamanlarda oluyor tabii. Sinirlenmek, kızmak, ceza vermek bazı alilerin tedavi yaptırmak için çocuğu bu şekilde zorlaması ve baskı yapması ile karşılaştığım zamanlarda oluyor. Sandıklarının aksine çocuk yaptırtmayı kabul etmediği gibi taşıyamayacağı kadar fazla baskı hissettiği için ipler tamamen kopuyor. Her çocuğun farklı özellikleri olduğu gibi her çocukta farklı bir korku ve endişe özelliği olabiliyor. Aynı okula gitmek gibi; kimi çocuk hemen alışıyor, kiminin annesi babası aylarca kapının önünde bekliyor. Tabi diş tedavileri için aylarca beklemek mümkün değil. Beklemek çocuğun alışması gibi olumlu bir şekilde dönmüyor. Ayrıca çürükler ilerleyeceği için ağrı ve şişlerle gelen endişesi daha da artmış çocuklar ile karşılaşıyoruz.


Bir türlü diş tedavisi için ikna edilemeyen çocuklar için ne yapabiliriz? Değişen bir şey yok; önceliğimiz her zaman çocuk. Çürük dişler ile onu yaşamak zorunda bırakamayız. Genel sağlığını ve ağız diş sağlığını daha fazla etkilememek için genel anestezi altında diş tedavilerini yapıyoruz. Genel anestezi yani çocuk uyutularak yapılacak denildiğinde ailelerin genelde tüyleri diken diken oluyor. Psikolojik şiddet uygulayarak diş tedavileri yaptırmak çocuğunuza yapılabilecek en büyük zarar. Genel anestezi altında diş tedavileri yapılırken hem korku oluşmuyor hem de yapılan diş tedavilerinin kalitesi yükseliyor. Ayrıca tüm tedaviler tek bir seansta yapıldığı için iki saat içinde hem aile hem de çocuk gayet rahat ve mutlu oluyor. Genel anestezi ile tedavi yaptığımız çocukların hepsi korkularını bir nebze olsun yenmiş oluyor ve alışması için artık istediğimiz kadar vaktimiz oluyor. İleride bir işlem yapılması gerektiğinde ise hem hekimine alışmış ve güvenmiş olduğu için rahatlıkla yaptırtabiliyor. Bu sayede ömür boyu oluşacak bir fobinin önüne geçmiş oluyoruz.


Yazı: Dr. Dt. C. Ceren Soytuna

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.