Bize sahip çıksın diye yanaştım!
Merhaba Yeşim Hanım,
Ben 50 yaşındayım, eşimi 9-10 sene önce kaybettim. 20'li yaşlarında zihinsel engelli bir oğlum, 15 yaşında bir kızım var. Eşim vefat edince oğlumla çok çaresiz kaldım. Toplumda rahat durmayan bir çocuktu markete bile gidemiyordum. Her şeye saldırır, dağıtırdı. Yani eşim benim her şeyimdi, elim ayağım. Oğlumla ikimiz hayatın zorluklarını beraber göğüslüyorduk. O kadar çaresiz kaldım ki... Ailemden hiçbir manevi destek görmedim, görmeyeceğimi de biliyordum çünkü oğluma hiç kimsenin tahammülü yoktu. Böyle çöküntüde bir tek eşimin yeğeni gelip aldı oğlumu dışarı çıkarırdı. Ben de dışarıdaki işlerimi yapıyordum. Benden 12 yaş küçüktü ve de bekardı. İki nişan atılmıştı, kendi değil kızlar tarafından. Bana destek olunca ben de çok çaresizim, manevi destek olsun diye bizi bırakıp gitmesin diye yakınlaşmaya başladım. O girdaptan kurtulmak için. Sonra o da anladı. Benim de hiç tasvip etmediğim bir ilişkiydi ama o kadar çaresizdim ki benim oğlum sadece erkekleri dinliyordu, beni hiç dinlemiyordu. Ben de sahip çıksın bize diye yanaştım, hayatımız kolaylaşsın diye yoksa ben tek başıma oğluma bakamıyordum destek olmadan. O da karşılık verdi ve imam nikahı ile evlendik. Gerçi benim ailem de karşı çıktı. Başka çarem yoktu ya da oğlumu bakım evine verecektim. Ablamla da kavga ettik 4-5 sene görüşmedik. Zihinsel engelli olduğu için hastanesi, ilaçları yani benim bir desteğe çok ihtiyacım vardı. Ben kendisiyle konuştum biliyorum çok yanlış ama benim sana oğlumla çok ihtiyacımız var dedim. 3 sene bizi idare et sonra ne yapayım kızım da biraz büyüsün istersen gidersin dedim. O zaman haftada iki veya üç gün geliyordu. Bir baktım eşyalarını alıp geldi ben artık hep sizinle kalacağım dedi. Yani görümcem de bizde kaldığını biliyordu ama yengesi olarak bana destek olarak kaldığını biliyordu aramızdaki ilişkiyi söylemedik daha doğrusu söyleyemedim. Ama bütün masrafları ben karşılıyorum. Kendimi buna sorumlu hissediyordum. O hiçbir sey harcamıyordu. Allah'a şükür eşimden emekli maaş alıyordum, evimiz de vardı. Tabii ben masraflara dayanamadım. Kredi çekmeye başladım. Sonra borçlar çoğalınca evi satmak zorunda kaldım. Bir kısmını borçları ödedim. Onun da arabası vardı, kredisi vardı. O da o ara arabayı satmıştı borçlarını ödemişti. Kardeşinin de icralık borcu vardı sattı onları ödedi. Ben de o ara evi satmıştım bize de araba lazımdı. Hastane, oğlanla ilgili gezdirme derken kalan parayla da ona araba aldım. Aslında çok da güvenmiyordum. Benden gençti, etrafta bekarım diye geziyordu. Bizden bahsedemiyordu, ilişkimizi anlatamıyordu. Bizi bırakmasın diye aldım araba. Tabii böyle 9 sene geçti. Geçen Ağustos ayında barda çalışıyordu bir kadınla tanışıyor. Ben ekim ayında telefonla konuşurken kadının sesini duydum. Yanında kadın var dedim, evet var dedi. Ben çok sinirlendim ne demek bu dedim çabuk gel konuşalım dedim. Gelemem dedi. O zaman eşyalarını kapıya atıyorum dedim, atarsan at dedi. Ben de sabaha kadar ağladım. Parama mı yanayım, onuruma mı, gururuma mı yanayım. Oğlum büyüdü, o olmadan beni hiç dinlemiyordu, ona nasıl bakacağıma mı yanayım dünyam başıma yıkıldı. Sonra da geldi pişkin pişkin. Kadın da evlenmiş ayrılmış 32 yaşında bir de 7 yaşında kızı varmış. Kızın velayeti babadaymış anlatıyor. Ben de bağırdım çağırdım arabanın da anahtarını aldım çünkü ben borç batağındaydım, evi bile geçindiremezdim. Zaten gidişin de sebebi 2 sene eve baktı zor geldi. Benim borçlarım vardı. O bakmak zorunda kaldığı için kaçmayı düşündü. Parayı çok seviyordu, şu anki kadın bütün masraflarını karşılıyor. Arabadan biraz pay veririm dedim zorla aldım. Yetimlerin hakkı biri de hasta dedim beni böyle çaresizce bırakıyorsun dedim. Ne yapayım sevdim dedi. Hamile dedi. Gerçi o da yalancı gebelik çıktı. Kadın da geldi bir yere konuştum anlattım her şeyi. Ben çaresizdim, sığındım hasta oğlumla dedim. Şimdi o olmasa ben bakamam dedim. O da ama seni hiç sevmemiş ki çocuklar için seninle kalmış biz aşık olduk dedi pişkin pişkin. O da orada oğlumun yanında uzaktan bize bakıyor. Sen dedim böyle bir adamı nasıl istersin? Bak bizi bile çaresizce bırakıyor, parayı çok sever dedim. Çaresizliğimden faydalanıp paramı yedi, evimiz bile gitti dedim ama hiç umursamadı ve şimdi 8 aydır beraberler, gözüme soka soka yaşıyorlar. Çok kavga ettim çok söyledim ama nafile onu seviyorum, benim de ailem olsun diyor. Yumurtalık kanseri teşhisi konmuştu kendisine, benden önce ameliyat olmuştu. Doktor tek yumurtalıkla çocuğun olmaz demiş ama biz başladıktan 1 sene sonra hamile kaldım. Yaşım 44'tü ben de kendime yakıştıramadım eşimin yeğeninden çocuk yapmayı. Bir de hasta oğlum ve ona da güvenemiyordum bu yüzden aldırdım. Kendi de bir istemedi bir istedi sonra da sürekli niye aldırdın deyip beni suçladı. Sen daha beni kabullendiremedin çocuğu nasıl kabullendireceksin demiştim. Ailesi de 3 maymunu oynuyordu. Hiçbir şey sormuyorlardı sonra da zaten hiç kalmadım. Şimdi zannediyor ki çocuğum olacak falan... Hastalığı da yine nüksetti. Ben kendi dünyamda diyordum ki bize sahip çıkıyor kızım da manevi kızı olur işte evlat doğurmak değil ki bakmak, büyütmek, emek önemli olan. Hayatımız böyle gider oğlumu da bakım evine yatırmam diyordum ama o beni sırtımdan vurdu. Ona yaptığım emekler, vefa hepsi çöp oldu. Arada bir oğlumu alıyor kadınla gezdiriyor vicdanını rahatlatmak için ya da kadına kendini iyi göstermek için. Ben de mecburen veriyorum oğlum alıştı ona, durmuyor o gidince 3 ay geceleri kalktı uyumadı. Sonra doktora götürmek için herkese yalvara yalvara tek de götüremiyorum, gücüm yetmiyor. Tamamen kesemiyorum kriz geçiriyor o gelsin beni gezdirsin diye. 9 sene alıştırdı, bırakıp gitti. Benim ne çektiğimi bir Allah bir ben biliyorum. Her gün beddua ediyorum beni böyle çaresizce bıraktığı için kendime değil ama oğluma çok üzülüyorum çünkü desteksiz bakamıyorum. Oturduğum binada ev sahibi, mahalle herkes şikayetçi. Bağırıyor, eşyaları kırıyor zapt edemiyorum. O da böyle olduğunu biliyordu. Bir tek yine ondan çekiniyordu. Oğlum kendinden güçlüleri biliyor ona göre çekiniyor artık ben baş edemiyorum. Ve de bakım evine başvurdum istemeyerek de olsa kızımı da düşünmek zorundayım. Kaldık 3 kişi. Kızımın da psikolojisini bozdu derslerine çalışamıyor. O akşamları uyuyunca ders yapıyor sonra uykusu geliyor fazla çalışamıyor. Ben gelecekle ilgili hayal kuramıyorum anne diyor. Ama çok acı çekiyorum tek taraflı bitirip gitti sanki ben bunları hak ediyormuşum gibi. Kadınla gelip kapıdan oğlumu almalar sanki benimle hiçbir şey yaşamamış gibi ben de bunları kabullenemiyorum. İnsan daha doğrusu adam olan adam gibi kalp kırmadan, incitmeden, daha düzgün, seviyorum demeden daha farklı bir dille giderdi. Beni ve hislerimi hiç düşünmedi. Sevgime bir saygı bile duymadan çok alçakça gitmesi yani bizi böyle ortada bırakmasını hazmedemiyorum. Ben bunlara layık değildim evlat için her şeye katlandım, her şeyimi önüne serdim. Ama hiçbirini anlamadı. Asla mutlu olmasın diye ah ediyorum, içim çok yanıyor. Aklımdan yaptıklarını çıkaramıyorum. Ben ne yapmalıyım biliyorum. Değmez ama işte içime anlatamıyorum. Tabii o kadına da çok kızıyorum. Ben bunları anlatmışken hala onla olmasına, sıkı sıkıya bırakmamasına. Yani kadının düşmanı yine kadın. Ben biliyordum. Kadın gitse gelecekti. Hatta dedimki evlat için bakımevi bir seneyi bulur diyor. Gel o kadını bırak oğlanı yatırana kadar bizimle kal dedim sonra gidersin dedim. Olmaz, ben onu bırakamam diyor. Yani ben de onuru gururu yine geçtim evlat için inanin ki çok çaresizim oğlumla ilgili. Ben aslında oğlumu hiç görüştürmek istemiyorum ama oğluma baş gelemiyorum. Takıntıları çok, aramasam binayı ayağa kaldırıyor. Ben hiç görmeyeyim istiyorum o da olmuyor zaten ne sesini ne kendini istemiyorum. Hem çok kızgınım hem de çaresizim.
Yeşim Tijen’in cevabı:
"Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında yazılanlara üzülmemek ne mümkün? Bir boşluğum." - Fernando Pessoa (Huzursuzluğun Kitabı)
Merhaba sevgili okurum,
Lütfen beni bağışlayın pes diyorum. Bunu nasıl yapabildiniz? Okuduklarım beni şaşırttı ve üzdü. Sizden çok eşiniz ve kızınız adına üzüldüğümü söylemeliyim. Yalnız ne bekliyordunuz merak ettim. Ömür boyu mu sürecekti? Sizden genç ve en önemlisi eşinizin yeğeni olması dolayısıyla zaten yaşamamanız gereken, toplumun tasvip etmediği, utanacağınız bir ilişkiydi, bitmeye mahkumdu. Çok bile sürmüş. Toplumsal ve ahlaki değerleri es geçenler güzel ve değerli bir yaşamı da es geçerler. Muhakkak ki zihinsel engelli bir çocukla baş etmek zordur ama çözüm eşinizin yeğeniyle ilişki yaşamak olmamalıydı. Başka çözüm de bulabilirdiniz. Eski eşinizin yeğeniyle beraber olmak affedilir bir hata değil, bahanesi de olamaz. Eşinize yattığı yerde rahat vermemiş olmalısınız. İnsanlar birbirlerine iyilik olsun diye de yardım edebilirler, siz daha fazlasını istemişsiniz. O beyin de işine gelmiş beraberliğinizi yıllara taşımışsınız. Üç kez nişanlıları tarafından terk edilmiş biri pek makbul bir erkek olmamalı değil mi? Sizin yakınlaşmanıza cevap vererek makbul biri olmadığını göstermiş zaten. Bu ilişkiye geçit verirken hiç mi yaşayacaklarınızı sorgulamadınız? Kırklı yaşlar kadının akıllı olduğu yaşlardır. Böyle bir ilişkinin size, kızınıza ve geleceğinize zarar vereceğini nasıl hesap etmezsiniz? Eviniz elden gitmiş, borca batmışsınız hala bu adamın arkasından ağlıyorsunuz. Beddua ediyorsunuz. Siz baştan birkaç sene bizimle kal demişsiniz, şimdi temelli sizinle olsun istiyorsunuz. Hayatınızda sorun bir tek oğlunuzken şimdi bu soruna bir de gelecek kaygısını da eklemiş bulunmaktasınız. Evinizi de satmışsınız. Ne için? Bu adamı yanınızda tutmak için. Yazık gerçekten. Gelecek kimseye yedirilir mi?
Tesadüf bu ya bugün Bağdat Caddesi'nde 18 yaşımdan beri tanıdığım genellikle annemin ve ablamın alışveriş yaptığı bir çiçekçi hanım vardı. Onunla sohbet ettim. Çiçekleri dalında ya da saksısında toprakla beraberken severim vazoda değil. O yüzden ondan çiçek hiç almadım ama beni de tanır. Bugün anneme giderken onun çiçek sergisinin önünden geçiyordum. Bana seslendi, nasılsın falan dedi iyiyim anneme gidiyorum dedim. Annemi, ablamı sordu. Annenle arada konuşuyoruz dedi. Kardeşimden dolayı baş sağlığı diledi. Benim de oğlum vefat etti, anneni en iyi ben anlarım, bir oğlum daha var o da iyi değil şizofren kırklı yaşlarda onu da bakım evine yatırdım dedi. Hep merhaba diyerek geçtiğim o hanımla bugün dertleşiyorduk aslında bugün onu gerçekten tanıyordum. Anlatmaya devam etti; "Artık yaşlandım, oğlumun peşinde gezemiyorum, ilaçlar fayda vermiyordu. Evde yalnız kaldığında evimi yakacak kendide yanacak ya da başka kötü bir şeyler mi olacak korkusuyla onu bakım evine verdim. Bakım evinde ona iyi bakıyorlar ben de hafta sonları onu ziyaret ediyorum. Orada iyi." dedi. İyi yapmışsınız dedim. Biraz daha konuştuk sonra elini sevgiyle tuttum görüşürüz kendinize iyi bakın diyerek yanından ayrıldım. Evet evlat çok tatlı. Bir anne için vazgeçilemez bir parça ama sizin yaşadığınız gibi bir durumda kalınca bir tercih yapmak gerekiyor. Çiçekçininki gibi yapabilir kızınıza ve kendinize bir yol açarak daha sonra eğer uygun bir durumunuz olursa onu da yanınıza alabilirdiniz. Adımlarınız doğruysa gelecek süprizlere dolu olabilir. Kendinizi böyle durumlara düşürmezdiniz.
Bilmem ne kadar farkındasınız sizin bir de kızınız var. O kız çocuğu hayatı sizden gördükleriyle öğreniyor.
"Gitmen gereken yerde kalmaya ve bırakman gerekeni tutmaya çalışmanın bedeli değersizleşme, suçlanma ve sonunda kötü biri ilan edilmekle ödenir. Bu hiç şaşmaz" diye paylaşmış bir psikolojik danışman. Siz de bu ilişkide hala ısrarlı olursanız kendinizi daha da değersizleştireceksiniz. Hiç yaşanmaması gereken bu ilişki bitmiş. Oğlunuzu bahane ederek ne adama ne kadına ajitasyon yapmayın. Bu ilişkinin ağırlığını üzerinizden atmalısınız, kendiniz için kızınız için ve gelebilecek olan güzel günlerin ihtimali için bunu yapmalısınız. Sizin sadece bir oğlunuz yok sağlıklı bir de kızınız var. Siz ve engelli oğlunuzun sorunları arasında kalmış olan kızınız, onun geleceğini heba etmek üzeresiniz. İnsan yeter ki hayatındaki sorunları çözmek istesin bir şekilde çözer. Siz de çözersiniz bu adamın hayatınızda olmasına gerek yok. Hayat 50 yaşında bitmiyor hep dediğim gibi kadınlar için hayat kırkından sonra gerçek tadını bulmaya başlıyor. Siz de yeniden oluşturmaya başlayacağınız sizle bu tadı belki bugünlerde değil ama zamanla alabilirsiniz. Bu kadar karamsar olmayın. Biraz düşüneceksiniz çözümlere odaklanacaksınız, sorunlara değil. Çiçek satan yaşlıca bir kadın oğlunun geleceği için onu bakım evine veriyorsa siz de kendiniz bakamıyorsanız ve aileniz de destek olmuyorsa vermek zorundasınız tabi peşini bırakmadan, ziyaretlerini ihmal etmeden. Birçok insan kaymakamlıklara, belediyelere gidiyor durumunu anlatıyor siz de durumunuzu anlatıp onlardan size yardımcı olmalarını, çocuğunuzu daha çabuk bakım evine yatırabilmeniz için destek olmalarını isteyebilirsiniz. Eminim kayıtsız kalmayacaklardır. Siz o adamla hiçbir sorununuzu çözmediğinizi sorunlarınızı daha da büyüttüğünüzü görün artık. Çözüm ne o adamda ne başka adamda çözüm sizin kendi ayaklarınızın üzerinde durabilmenizde. İnanıyorum ki siz bu kadın değilsiniz. Hayalinizdeki siz de bu değildir. Öyleyse neden düşünen, sorgulayan, yapıcı bir kadın olmuyorsunuz?Yanlış anlaşılmak istemem, sizin durumunuzu kolaylamıyorum. Zihinsel engelli annesi olmanızı, ona kıyamamanızı anlıyorum ama bazen bir tercih yapmak gerekebiliyor siz de bir tercih yapmak zorundasınız. O tercihle ve doğru adımlarla bir işe girerek çalışma hayatınıza katılmanızla yarınlarınız bugünden daha umutlu olacaktır diye düşünüyorum. Siz de o umudu gözlerinizi kapatıp bir düşünün eminim o umudun peşinden gitmek isteyeceksiniz.
"Yelin üflediği yaprak mıdır onur
Yürek arsız otlar gibi ayak altında
Tanımıyor kimde kimseyi
Ve kendini tanımak istemiyor
İnsan tanımazsa kendini...
Nasıl varolabilir"
Daha güzel bir siz olarak var olabilmeniz dileğiyle,
Sevgiler sevgili okurlarıma...
Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
YORUMLAR