Ondan önce yaşadıklarımı affetmiyor

Merhaba Yeşim Hanım,


1.5 sene önce sosyal medya üzerinden birisiyle tanıştım ve o günden beri birlikteyiz. Biz devamlı buluşamıyoruz. İlişkimiz boyunca 10 defa belki buluşmuşuzdur. Farklı şehirlerde yaşadığımız için iki-üç gün birbirimizin yanında kalıp daha sonra ayrılmak zorunda kalıyoruz. O 24 yaşında, üniversitesini bitirmiş, mesleğini eline almış birisi. Ben ise hala okuyorum. Yirmi yaşındayım, üniversiteye gidiyorum. Bu 1.5 sene 20 yıl gibi bir süre. Yaşadığım ilk ilişkiler lise yıllarından kalma, çocuklukla yaptığım hatalarla dolu bomboş şeylerdi. İlişkimizde ben bunları anlatmak istemedim. O da kendi mazisini anlatmadı ama 'ben her şeyi yaşadım' dedi. Bir süre sonra “Ben yalandan asla hoşlanmam, tamamen silerim.” gibi çok dolu dolu sözler duymaya başladım ondan. İlk günden beri benim kalbimde tamamen yer etmişti zaten, kaybetmekten çok korkar oldum. Eski ilişkilerimde anlatmadığım şeyleri ona anlatmaya başladım. Ona yalan söylediğimi düşündüm. Her şeyi tek tek anlattım. Çocukluğuma, anaokulunda, ilkokulda yaşadığım en küçük, en çocuksu olaya kadar her şeyimi anlattım. Bu onun kafayı yemesine sebep oldu tabi. Ama her anlattığım olayı ağlayarak, sanki çok kötü bir şey yapmışım gibi anlatıyordum. Onun beni affetmesini, beni kabul etmesini istiyordum. Bazen hiçbir şey söylemeden beni kabul ediyordu. Bazen de o kadar çok kızıyordu ki kendimi çok kötü ve aptal hissediyordum. Sürekli kendimi ona kabul ettirmeye çalışıyordum, af diliyordum. Bir saatten sonra ben de çok kötü etkilendim. Eskiden hiç düşünmediğim şeyleri bile o kadar çok düşündüm ki “nasıl açıklarım?” diye bu saçma anılar aklımda sürekli dolanmaya başladı. Beynimin içindeki sesi durduramamaya başladım. O kadar çok açıklama yaptım ki bir saatten sonra isimleri karıştırmaya başladım. Eskideki kişilerle rüyalar görmeye başladım. Ama asla istemediğim şeylerdi. Bu gördüğüm rüyaları da yine ağlaya sızlaya ona anlatıyordum. Konuşmuyordu benimle, çok kızıyordu. Çoğu zaman ayrılıyordu benden. Her yerden engelliyordu. Ben de farklı hesaplar açıp sürekli yazıyordum. Yalvarıyordum. Bilerek isteyerek görmediğimi, yapmadığımı söylüyordum. Kabul ediyordu. Geri başlıyorduk. Velhasıl bu olaylar bu şekilde sürüp gitti. Zaman içerisinde psikoloğa gittim ve ilaçlar kullandım ama işe yaramadı. O bir saatten sonra kabullendi, ben de düzeldim biraz. Sonrasında ise aynı şeyler. Kavga sebepleri bu olmasa bile herhangi bir kavgada saatlerce hiç konuşmuyordu benimle. Haklı da olsa haksız da olsa bir kelam bile etmiyordu. Yanlış anlaşılmasın, yan yana o kadar iyiyiz ki. Her şeyi unutuyoruz, ölüyoruz aşkımızdan. Ama en ufak şeyde o kadar uzaklaşıyor ki benden, çoğu zaman ayrılıyor. Genelde bir kavga olduğunda sürekli aramızı tekrar yapan benim. Ben dayanamıyorum onsuzluğa. Gurur, onur hiçbir şey dinlemiyorum. Hatta bir keresinde kalkıp 5-6 saatlik yolu gittim bana cevap versin, benimle konuşsun diye. Ben çok ısrar ediyorum, onun ise umurunda değil. Yazmak istemiyor. “Neden?” diye soruyorum. “Yıprandım, yoruldum.” diyor. Ama dediğim gibi, kendimi ona sürekli affettirmeye çalışan, dizlerine kapanan da benim. Bir sorun olduğunda yazıp arayan da benim. Neden yıprandı, benim için ne yaptı ki diyorum. Sonra ona bu kabul ettirdiğim şeyler aklıma geliyor. Yine yanlış anlaşılmasın, o da çok fazla şey yaşamış eskiden. Ben yargılamadım, bir şey demedim ve kabul ettim. Ama benim hayatım neden bu kadar sorun oldu bilmiyorum. Bunların yanında, çok iyi konuşurken, çok mutluyken yaptığım bir çizimi gösterdiğimde dalga geçerek eleştiriyor sürekli olarak. Kırıldığımı belli ediyorum, telefonu kapatıyorum “Tamam” diyor, o da kapatıyor. Ve sonra yine saatlerce yazmıyor. Benim bütün duyguları, her şeyin ilkini yaşadığım ilk kişi o. Ve hayatımda kendimden bile önceye koyduğum bir yerde. Ama beni istemiyor anladığım kadarıyla. Çevremde hiç arkadaşım yok. Konuştuğum kimse yok. Bir tek o var. Onun da yok, onda da ben varım. Ama bana neden bir adım dahi atmıyor, anlam veremiyorum. Şu anda tekrar ayrıldık. Hatta ayrıldı. Yine eleştirip, sonrasında saatlerce yazmadı. Ben de sinirlenip neden yazmadığını söyledim. Cevap vermedikçe tekrar sordum. Buluşma planımız vardı, iptal etmiş. Ve sonrasında da ayrıldı. İstemediğini söylüyor. Artık devam edecek, gönül alacak ne halim ne sabrım kaldı. İlgi görmediğim ve sürekli itildiğim birinin peşinde miyim, yoksa hatalı mıyım bilmiyorum. Kimseye danışamadığım için internette kendime cevap aramaya başladım ve sizi gördüm. Umarım cevaplarsınız.


Yeşim Tijen’in yanıtı;


Gözler görür. Size “sev” der, seversiniz. Birçok şeyde olmadığı gibi sevgi de eşitçe yaşanmaz. İlle biri diğerinden daha çok sever. O çok sevilen kadın ya da erkek sizin her şeyinizde sevginizi görmeye, hissetmeye başlar. Gözünüzden, sözünüzden hassasiyetle yaklaşımınızdan, yüreğinizdeki sevginiz ona doğru şırıl şırıl akar. Siz sevgiyi böyle karşı tarafa akıttığınızda karşı taraf da kendini çekmeye başlar. Çünkü artık siz çantada kekliksinizdir. Çantada keklik olunca, onu kaybederim korkusuyla ilişkiyi sırtlanır ve taşımaya başlarsınız. Saatlerce yollarda gidersiniz, kavga edip ayrıldığınızda arayan da hep siz olursunuz. Bu bir haksızlıktır ama gurursuzluk değildir yavrum. Anlayacağınız, insana bir rahat rahat sevdirmezler. İlle kendilerini kasarlar.


50 yaşlarında çok tatlı bir tanıdığım kadın arkadaşım, ergen kızının arkadaşlarından tedirgin olduğunu anlatıyordu. Kızlar 16 yaşlarında. İkisi beraber konsere gitmişler. Kızına arkadaşı olan kız “Bu gece burada biriyle öpüşmek istiyorum.” demiş. O çok tatlı bulduğum arkadaşımızı dinleyen bizler “Yok ya! Kıza bak, daha 16 yaşında!” diye şaşkınlığımızı dile getirdik. O gün o küçük kız orada biriyle öpüşmüş mü bilmiyorum ama niyetine koymuşsa muradına mutlaka ermiştir. Bizler orada bizim zamanımızdaki hallerimizi konuşmaya başladık. O yaşlarda gençler bedenin uyanması, dürtüler, özendirirci diziler, yayınlar ve merakla böyle yoklamalardan geçiyorlar. Kimi hislerine “dur” diyor, kimi önünü arkasını düşünmüyor. Kendini aklının uyarılarına değil, duygularının akışına bırakıyor. O yüzden de 20 yaşında bir genç kızın geçmişinde neler yaşamış olabilir demiyorum. Gençsiniz. Aileniz de sizi biraz gevşek bırakmışsa, birtakım değerleri iyice size anlatamamışsa bir şeyleri yaşamış olabilirsiniz. İşte bu yüzden eski ilişkilerinizi erkek arkadaşınıza anlatırken kendinizi onun karşısında masum hissedememişsiniz.


Masumiyet nedense bir tek kadından beklenir. Masumiyet hiçbir şeyi bilmediğin yaşlarda safça yaşadıklarınla bozulabilir mi? Bence bozulmamalı. İnsan gençken yaşadığı ilişkilerde art niyetler taşıyorsa, ruhu ve kişiliği kirliyse masumiyetten bahsedilemez. Sizler küçücük yaşlarınızda yaşadıklarınızla sizler hala masumsunuz. Sakın kendinizi kötü hissetmeyin. Kimsenin size kötü hissettirmesine izin vermeyin. Masumiyet beklentisi ile erkek arkadaşınız sizi ruhen baskı altına almış olmalı. Bütün bu eski erkek arkadaşlarınızın rüyalarına girmesi hep bu içsel ve dışsal baskı altına girmiş olmanızdan. Ama kendisi her şeyi yaşadığını göğsünü gere gere size anlatmış. Erkeklerin ayrıcalıkları hayatın her alanında var. Buna çifte standart deniyor. Kızlar bu çifte standardı kendilerini bulana, bilene kadar yaşıyorlar. Kendini bulduktan, bildikten sonra kendilerine ve hayata bakışları değişiyor. Sizin de kendinize bakışınız değişecek yavrum. Değişmeli. Kendinizi bu kadar eksik ve mutsuz hissetmemelisiniz. Biraz dik durun, çıkarın başınızı omuzlarınızın arasından. Kaybetmeyi siz de göze alarak aramayın, bakalım paçaları tutuşacak mı? Onda ne kadarsınız, bir görün. Siz yine onu ararsanız yaşayacaklarınız değişmeyecek. Eğer gerçekten birbirini hayatında isteyen kişilerseniz, bu ilişki ikinizin gayretiyle devam eder. Sadece sizin gayretinizle devam etmez. Bunu artık görmek zorundasınız. Aramadı mı? Zor da olsa siz de bir daha aramayın. Daha 20 yaşındasınız. Bakın, kendinizi bile tanımamışsınızdır. Nasıl birini istediğinizin farkında bile olamazsınız. Kendinize şans tanımalısınız. O da iyi bir genç olabilir ama sizin için çaba sarf etmeyen biri sizi mutlu edemez. Mutluluklarınız böyle gelip geçici, o size kızana kadar olur. Bu şekilde mutluluktan bahsedilebilir mi yavrum? Biraz aklınızı çalıştırarak yaşadıklarınıza bakmayı öğrenin. Duygularınızdan sıyrılın. Kaybetme korkusuyla kendiniz olmaya korkarken bu ilişkide nasıl mutluluktan bahsedersiniz? Siz sindirilmişsiniz. Bu sebeple, o sizi aramazsa aramamalısınız. Bazı duygular güzeldir, yaşanır ve bitmesi gerekiyorsa bitmesine izin vermek gerekir. Direnmek size mutsuzluktan başka bir şey getirmeyecek. O yüzden hayatınızı akışa bırakıp kendinizi oyalamalı, meşgul etmeli ve hayatınızda sizi mutlu edecek arkadaşlarınızı, aile fertlerinizi, uğraşlarınızı ilgi alanlarınızı, sokmalısınız. “Arkadaşım yok” demişsiniz ama olmalı. Size güzel şeyler katacak, beraberce güleceğiniz, eğleneceğiniz, gelecek için konuşacağınız bir arkadaşınız olmalı. Zamanı geldiğinde erkek arkadaşınız da olur ama internetten arkadaş edinmemelisiniz. Bu söz sizin için: “Bugün hayatın anlamı dediğin şey yarın bir taş parçasından daha anlamsız olabiliyor. Bu kadar ince bekleyişler gerekir mi acaba?” demiş biri. 20’li yaşlarda yaşadıklarınıza böyle bakarsınız, hayatı yaşadıkça herkesin gidebileceği ve sizden başka kimsenin önemin olmadığını kavramaya başlarsınız yavrum.


Sevgiler sevgili okurlarıma…



Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.


İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.