Benim hayattan beklentim ile onunki çok farklı
Yeşim Hanım iyi günler, 6 yıllık bir ilişkim var. 23 yaşındayım, ilk aşkımla hala beraberim. Öğretmen olacağım inşallah az kaldı. Sevgilimle çok iyi anlaşıyoruz. Yeri gelir eski arkadaş, yeri gelir aile, yeri geldi sevgili olduk. Yıllardır birlikte olsak da sınırımızı çok iyi bildik, saygımızı hep koruduk. Ayrılık boyutunu geçtim, 2 günden fazla konuşmadığımız gün olmadı. Hiç birbirimizden vazgeçmeyi göze almadık ve dile getirmedik. İkimizin ailesinden de herkes biliyor. Aramızda bir yüzük taktık, o benim ailemle çok iyi geçiniyor ben de onun ailesiyle. Şimdi bu kadar güzel şey yazmışken sorun ne dediğinizi duyar gibiyim. Sevgilimle kültürlerimiz farklı, aslında bunu biliyordum ama şimdi farkına vardım diyeyim. Abisi nişanladı 2 ay önce. Ben de soruyorum haliyle ne yaptınız ne aldınız diye. Hiçbir geleneğimiz onlarda yok. En basit çerez aldınız mı diyorum, almadık diyor. Bizde yok almayız diyor, ben bizde var ama diyorum. Bir çerezin hesabında değilim ama adette yoksa, abime alınmadıysa sana da alınmaz diyor. Ben istersem peki diyorum, sesi çıkmıyor. Şu an basit bir çerez mevzusu gelebilir ama birçok şeyi farklı. Annesi cana yakın, çok iyi biri söylemeden geçemeyeceğim. Sevgilimin işi yok, askerliğini yapmadı ve ben bu ilişkinin uzamasından sıkıldım. Askere ne zaman gideceksin diyorum, ne gideceğim diyor ne gitmeyeceğim. Ben de onun hayatıyla ilgili büyük kaygılar var. O, bu kaygıları önceden durumunun çok iyi şu an kötü olmasına bağlıyor. Beni paraya daha çok değer veren biri olarak değerlendiriyor. Evet, ilk 5 yıl durumu çok iyiydi ama şu an kötü, ben onu bırakmadım, aklımdan dahi geçmedi. Sevgilimi tanıdığımda durumları gayet iyiydi, kendine ait arabası olabilecek kadar diyeyim siz anlayın. Daha sonra işler tersine döndü ne ev ne araba kaldı elde avuçta, batma noktasına geldiler. Sevgilim bana bunu hiç yansıtmadı hala abisinin arabasıyla beni götürür getirir. Bende onda ne kadar para olursa yeriz içeriz ama lüks alışkanlıklarımız, şehir dışı gezilerimizin her daim olmaması, her gün restorana gidememek ilk zamanlar ağır geliyordu. Neyse bunların çok önemli olmadığının farkındayım. Bir süre sonra o benden daha çok zorlansa da beraber alıştık atlattık, şimdi mutluyuz fakat sevgilim üniversiteyi yarıda bıraktı, başlamadı bile denilebilir. Ben ise öğretmenim. İlk yıllarda okumamasını çok sorun etsem de şimdi elimden hiçbir şey gelmiyor. Yaklaşık 3 yıldır evde öğlene kadar uyuyor sonra geziyor, arkadaşlarıyla görüşüyor vs. yani ne öğrenci ne de çalışıyor diyeyim. Bu durum uzun zamandır böyle. “Ne olacak? Biz bir hayat kuracağız” dediğimde ben başkasının emrinde çalışamam, işimi kuracağım diyor ama yıllardır diyor. Artık okulum bitiyor ve ben onunla bir adım daha ilerlemek istiyorum. Benim kaygılarım iş, gelecek konusunda. Bunun da en doğal hakkım olduğunu düşünüyorum. Uzadıkça uzuyor malum, ne iş yapacaksın demekten de alıkoyamıyorum kendimi. Yeşim Hanım onu ve ailesini çok iyi tanısam da sanki son zamanlarda bizim birbirimize göre olmadığımızı düşünüyorum ama vazgeçmeyi göze alamıyorum. Kişilik olarak çok uyumluyuz ama benim hayattan beklentim ile onunki çok farklılaşmaya başladı. Ne yapmam lazım?
Yeşim Tijen’in cevabı:
“Üzülme, ayağına batan dikenler aradığın gülün habercisidir” demiş Mevlana. Sevgili okurlarım bu ara hep Mevlana’ya takıldım. Onun sözlerini sizlerle paylaşmak hoşuma gidiyor. Kim sıkıntıya düştüyse, o yüreğinize oturan sıkıntıyla hayatınız çözüm yoluna girecek demektir. Hiçbir zaman Allah kullarını hep sıkıntıda bırakmıyor. Ona hayatında yeni çıkış kapıları açmasını öğretmenin bir yolu bu sıkıntılara kafa yormaktan geçiyor. Aklı kullanmadan, onu yormadan hiçbir yere varıldığı görülmemiştir.
Siz sevgili kızım, sevgilinizle güzel günler geçirmişsiniz. Sizi gezdirmiş, yedirmiş, içirmiş en imkânsız günlere düştüğünde bile elinden geleni yapmanın çabasında olmuş bu genç. Bana birkaç kez yazdınız, her seferinde mailinizi okudum ama kısmet bu yazınızda cevap vermekmiş. Evet, o maillerinizde erkek arkadaşınızın size karşı güzel hareketlerinden sonra düştüğü sıkıntılardan bahsetmiştiniz. Bu seferki mailde ek olarak yol yordam bilmeyen, ailesinden aldıkları geline hiçbir şey yapmamasından, sizin bu yol yordama verdiğiniz önemden bahsetmişsiniz. İşe girmemesini, askere gitmemesini, okulu başlamadan bırakmasından duyduğunuz endişeleri dile getirmişsiniz. Her şeyin başı paradır. Yol yordamı bilmek de biraz paradan geçer sevgili kızım. Bu insanlar madden kötü günler geçirmeye başlamışlar, bazı şeyleri yapmamaları, eksik bırakmaları bu yüzdendir. Bahsettiğiniz çerez olayını bilemem, aslı öyle midir ama yol yordam bilmeyen bir aile olsalar bu çocuk sizi tatillere varana kadar götürürken, dışarda yemek yedirirken, arabayla gezdirirken yol yordam biliyor gibi gözüküyor. Saygı içinde bir arkadaşlık 6 yıldır sürebiliyorsa bu çocuk bu yolları iyi biliyordur yavrum. Bu çocuk ve ailenin bilmediği, çocuklarına öğretemediği bir şey varsa o da hayat gibi gözüküyor. Hayatın hep aynı seyirde gitmeyebileceği, insanın eğitim hayatının kendisine her zaman bir garanti olacağını öğretememişler. Siz kendiniz öğretmen olmak üzeresiniz. Yaşınız 23’e gelince mi sevgilinizin bu durumundan rahatsız olmaya başladınız? Şimdi boş gezenin kalfası bir çocukla arkadaşlık ediyor olmak size dokunmaya başlamış. Kadınlar böyledir işte, kendini taşıtmayı sever ama kendisi erkeği taşımaz. Bir insanı gerçekten seviyorsanız onunla sadece gezmez, onun hayatına bir şeyler katmaya da çalışırsınız. Hep dediğim bir şey var; beraberlikler, bu normal arkadaşlıklarda da geçerli, size bir şeyler katmalı. Siz ona, o size; tek taraflı değil. O sizin hayatınıza kendince bir şeyler katmaya çalışmış, gezdirmiş, sahip çıkmış ama ötesine aklını kullanmayı bilememiş, tabi büyük eksiklik böyle devam ederse. Siz şimdi mırıldanmaya başlamışsınız. Biraz geç kalmışsınız. Niye şimdiye kadar “Aşkım böyle olmaz, boş oturamazsın, geleceğini planlamak zorundasın. Bak ben öğretmen olacağım. Sen ne yapacaksın? Eğitimine devam etmen lazım. Bak herkes kendini geliştiriyor, biz evleneceksek senin de gelecekle ilgili hazırlıklar içinde olman gerekli, her şeyden önce bunu kendin için yapman gerekli.” demeliydiniz, ta ki anlayana kadar. Demiş olabilirsiniz belki ama yeterince değil. Sizi bu kadar seviyorsa birkaç küsmeyle, geri durmayla bu konuda adımlar attırabilirdiniz diye düşünüyorum. Erkek arkadaşının ben kimsenin emrinde çalışamam gibi laflar etmesi onun ne kadar küçük düşündüğünü gösteriyor. Çocuk olmadan kim büyümüş? Her şey kademe kademe gelişir, büyür. Herkes birbirine hizmet eder; emir almak olarak bakmak yanlış bu duruma. Şimdi size düşen bu genci eksik kaldığı konularda teşvik etmek olmalı. Şimdiye kadar beraberliğinizi lay lay lom la geçirdiniz. Şimdi biraz dişinizi gösterin, onu teşvik edin. Bunun olması için çaba sarf edin, eğer bu çabayı sarf etmeden bu ilişkiyi bitirirseniz bir süre sonra yüreğinizin ortasına bir keşke oturur, kolay kolay da onu oradan kaldıramazsınız, canınızı çok acıtır. Siz elinizden gelen gayreti gösterirsiniz, bu genç hala ben kendime iş kuracağım diye bekliyorsa o zaman ayrılsanız da size çok zor gelmez. Elinizden geleni yapmış olmanın hafifliği içinde olur, nasip değilmiş dersiniz. Şimdi güzel yavrum ayağınıza batan dikenlerin size yol göstermek için olduğunun bilinciyle bu güzel ilişkiniz için elinizden geleni yapın, aşkınıza kıymayın diyeceğim. Sevgi sevdiğini var etmek olmalı, varken var yokken ufak ufak yok olmayı düşünmek olmamalı. Daha birçok şeyi beraberce ortaya çıkarmak için vaktiniz var yavrum.
Sevgiler sevgili okurlarım...
YORUMLAR