Ben bunu hak ettim mi?

Abla biliyorum, gece ve geç bir saat oldu ama ben iyi değilim. Canıma kıymayı düşünüyorum. “Neden?” diyeceksin abla, çünkü şu son 24 saat içinde hiç kolay şeyler yaşamadım. Kaldıramıyorum, iyi değilim, sürekli düşünüyorum. İki yıldır ayrıl, barış, ayrıl, barış görüştüğüm bir erkek arkadaşım vardı. Onunla her şeyi yaşadım, birlikte olduk. Bayramın birinci günü memleketine gittim, “Beni arama, ne yaparsan yap, geldiğin gibi İstanbul’a geri dön! Benim hayatımda şu anda biri var, senin yüzünden hayatını mahvedemem.” dedi. Ben de geri döndüm. Az önce ortak bir abimiz aradı onu, konuştu, sonra beni aradı. Hayatında artık ciddi bir ilişkisi olduğunu, nişanlandığını söyledi ama dün bana sadece bir ilişkim var demişti. Askerden geleli bir ay oldu. Askerdeyken bile görüştü benimle, “Biletini alayım, yaşadığım şehre gel” dedi. Yani abla, benim anlamadığım şey, ben bunu hak ettim mi acaba? Ben kaldıramıyorum, çok ağır geldi.


Yeşim Tijen’in cevabı:


Çocuklarım küçükken Dalaman’a eşimin arzusu üzerine taşınmıştık. Bir süre sonra bir dükkan açmak istedim, hep hayalimdi. Eşim de, sağ olsun, hayalimi gerçekleştirmişti. Dalaman’ın çarşısında küçük bir dükkan açtım, adını da “Yeşim” anlamında “Jade Koleksiyon” koymuştum. Radyoda reklam bile vermiştik “Jade Koleksiyon Dalaman’da” diye. Mutluydum. Her gün dükkana gidip geliyordum. Çocuklarıma bir bakıcı tutmuştuk, evde bakıyordu ama oğlum ben işime giderken benimle gelmek istiyor, her seferinde ağlıyordu. Ev kadını olan ben, iş kadını olmuştum. Sabahın erken saatinde kalkıyor, çocuklarımı bakıcıya bırakıyor, dükkana gidiyordum. Yaz ayıydı, ortalık sıcaktan kavruluyordu. Ben de dükkanın içinde oturuyordum. Genç bir kadın içeriye girdi. Yirmili yaşların başlarında olmalıydı. İlgilendim kadınla. Sarhoş desem değil, belli ki hap ya da uyuşturucunun etkisi altında, garip bir halde karşımda duruyor, konuşmaya çalışıyordu. İnce askılı, beyaz bir bluz giymiş, içine çamaşır giymemişti. Göğüsleri gözüküyordu. Gördüklerim karşısında elimde olmadan şaşırıyordum. Altında kısa bir şort vardı, siyah saçlarını açık bırakmıştı. Dükkanımda allak bullak haliyle kendisine bikini bakmaya, arada da konuşmaya çalışıyordu. Sanki bir şeyleri açıklama ihtiyacı duyuyordu. Otelde kaldığını söyledi. Beraber olduğu adam için “kocam otelde” dedi. Hangi koca eşini bu halde dışarı çıkarırdı? O, kocası olduğuna inanmamı istiyordu. Genç kadına gülümsedim. Bikinilere üstün körü bakıp hemen seçti. Bunları almak istiyorum dedi. Denemeden almak istiyordu. Kaç kadın denemeden bikini alırdı? Konuşurken yüzüne bakıyordum. O, yüzüme bakamıyordu. Suratında öyle bir ızdırap vardı ki halinden acı içinde olduğu belli oluyordu. Bu yaşta bu acı! İnsanın kabul edesi gelmiyordu. Nasıl bir hayatı olabilecekken ne haldeydi. İçim acıdı, “Allah kahretsin” dedim içimden, gencecik kadın. Bikinilerin parasını ödedi ve aynı o uyuşturucunun etkisindeki haliyle dışarı çıktı. O çıktıktan sonra bir süre kadının etkisinde kaldım. Hangi sorunlar onu genç yaşında bu hale getirmişti? uyuşturucuya bulaşacak kadar nelere dayanamamış da kendinden vazgeçip daha zor bir yaşama kendisini teslim etmişti? O kadar gençti ki yaşamak onun da hakkıydı ama o yaşamaktan vazgeçmeyi seçmişti. Yaşam seçimlerimizdi. Yenilmek ya da savaşmak seçimi buradaydı. O gencecik kadın bu soruya cevap hazırlarken tekrar aklıma geldi. Ne haldeydi acaba? Bu hale gelmesine kimler sebep olmuştu? Beni ayrımcı bulabilirsiniz, varın, bulun; doğru olanları tenzih ederim ama bazı erkekler esas onlar yaşamasa dünya bu kadar kötü olmazdı, diyorum.


Size gelince, sevgili okurum, daha çocuksunuz yavrum, ne yaşadınız da hayatı çözdünüz? Bu dünyayı terk etmekten, ölmekten bahsediyorsunuz. Çocuk gülüşünüzü kimse kaybettirmemeli, buna izin vermemelisiniz çünkü yaşamak inanın çok güzel. Birisi hayatınızdan çıksa da ölmemelisiniz, ölse de ölmemelisiniz. Hayat gidene rağmen de ölene rağmen de hep devam eder, etmeli. Henüz çok genç olduğunuz için yaşadığınız bu haksızlık karşısında şaşkın, perişan, aldatılmanın kandırmanın verdiği azapla şu an için yaşamak ağır geliyor ama geçecek. Hep böyle umutsuz, mutsuz kalmayacaksınız. Şu anki halinizi anlıyorum; kim olsa aynı durumda olur. İçinizde biri öldü, o da ruhunuz, inancınız. “Yaşamanın ne alemi var?” diyorsunuz. Zaman zaman her insan böyle düşüncelere kapılabilir ama sonra hayata tutunacak bir şeyler bulur; umutları gibi, sevdikleri, ailesi gibi, tabiat, hayvanlar, ne çok şey var insanı yeniden hayata bağlayacak. Siz de yaşama kapattığınız o kapıları açmalı, her şeye inat gülmelisiniz. Evet, büyük bir kötülük yaşamışsınız. Kandırıldınız, ortada bırakıldınız ama dünyanın sonu değil. İnsan dayanıklı olmalıdır, kendini bırakmamalı, kendini yönetmeyi başarmalıdır.


Bu yaşadıklarınızda kendinizi göreceksiniz. Ne kadar güçlü olduğunuzu, bu büyük badireyi atlatıp ayağa kalkabileceğinizi göreceksiniz. İnsan her yaşadığı olayda kendisiyle karşılaşır, bir bakıma kendisiyle yüzleşir. Gösterdiği metanete bakıp sonradan “ben neymişim, aferin bana” diyebilir. Bu, gücünü görmektir. Siz de bu yaşadığınız durumu atlatmak için kendinize şans vermelisiniz. Hayat, yaşadığınız bu acınızın üzerini başka başka şeylerle örterek bu olayı geriye atacak. Yaşadıklarınızı unutmayacaksınız ama artık acı duymayacaksınız.


Önce kendinize inanmalısınız. “Evet, o hayatımdan gitti ama dünyanın sonu değil. Ben güzel günler göreceğim” demelisiniz. Tabii ki göreceksiniz ama aklınızla hareket etmeyi bilirseniz. Duygularınıza takılı kalmamalısınız. Böylesi durumlarda akıl devreye girmediği için kişi bu durumları yaşayabiliyor. Hayatın güzel günleri de var, bakın etrafınıza. İnsanlar neler neler yaşayıp, dayanıp, atlatıp yeniden ayağa kalkıyor. Hayatınızdan gitti diye hayat bitti mi? Yarınlara ne oldu? Yarınlarda hep ümit var. Herkesin bildiği, inandığı ümitlerden siz neden vazgeçiyorsunuz? Bir kandırıldınız diye yaşamaktan neden vazgeçiyorsunuz? Siz bu kadar güçsüz değilsiniz, ben inanmıyorum. Yaşadıklarınıza inat hayata diklenmelisiniz. “Atlatacağım, atlatacağım” demelisiniz. Hayat seçimlerimizdir yavrum. O zaman o seçimleri aklınıza danışmadan yapmamalısınız. Hem geceleri insan karamsar olur ama sabah her şey insanın gözüne daha aydınlık, daha umutlu gözükür. Eminim sabah kalktığınızda size de öyle olmuştur.


İnsan hayatta hep hak ettikleriyle karşılaşmaz. Vicdan sahibi insanların azaldığı günümüzde böylesi insanlar çoğunlukta, dikkatli olmanız gerektiğini öğrendiniz. İnsanların sözlerine değil, yaptıklarına bakacaksınız. İkisi uyuşuyor mu diye sorgulayacaksınız. Biriyle arkadaşlık edecekseniz onu arkadaşlarının ve arkadaşlarınızın çevresinde de tanımaya çalışın. Nasıl davranıyor? Dürüst mü? Yalancı mı? Sözü dinlenen biri mi? Bunlara bakın bundan sonrasında. Biraz düşünün, erkek arkadaşınız sizi hayatından çıkartabiliyorsa, unutabiliyorsa siz de onu unutmalısınız. Hayatınıza yeniden ama onsuz bir yön vermelisiniz. Bir daha geriye asla bakmamalı, bu sayfayı ebediyen kapatmalısınız. Yaşadıklarınıza yenilmeyeceğinizi duymak istiyorum. Bana yeniden mail atın ama umut dolu olsun güzel yavrum. Hayata ve kendinize inanın, kendinizi geliştirmeye çalışarak hayata hazır olmayı asla ihmal etmeyin. Ben size güveniyorum yavrum, başaracaksınız. Hayata yeniden gülümseyerek kapattığınız o kapıları açacaksınız, çünkü yaşamak çok güzel.


Sevgiler sevgili okurlarım...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Hakettin. Sen kendini çok değersizleştirmişsin, biletini alıyım gel biraz takılalım git, cebinede biraz para koyayım. Böyle ilişki olmaz, ciddi düşünen erkekler atlar kızın yanına gider, onunlada herşeyi yaşamaya çalışmaz. Bir daha sana değer veren birisi ile ilişki yaşa, intahar ne ya kim için ???
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.