Yıllarca resmi nikah bekledim ama...

“Sevgili Yeşim Hanım, mağduriyetimin maddi ve daha önemlisi manevi yönünü kim telafi edecek? Yıllar önce en güzel gençlik yıllarımda nikah vaadi ile kandırılıp evlendim. Eş adayım 11 yaş büyüğümdü, sanırım yalnızlığımın ve sığınılacak liman arayışımın dermanıydı bu olgunluk. Ailesi boşanmış, 18 yaşından beri hayat mücadelesi veren bir genç kızdım. Savunmasız ve çaresiz. 24-25 yaşlarımda çalıştığım yere müşteri olarak gelen beyefendi benim aylarca peşimi bırakmadı ve aylar boyunca kendini ifade ederek beni sonunda ikna etmeyi başardı. Çok mutsuz bir evliliği olduğunu, bu evlilikten 3 çocuğu olduğunu, ama hayatın ona cehennem olduğunu anlattı. İnanmıştım, güvenmiştim. O kadar ihtiyacım vardı ki bir güçlü omuza, benim diyebileceğim bir yuva sahibi olmaya. Çünkü 18 yaşımdan bu yana anne-babamdan ayrı akrabalarımın yanında yarı aç yarı tok ve maalesef itilip kakılarak yaşam sürüyordum, çok mutsuzdum, çok yorgundum. Bu bey bana adeta müjde olarak gönderilmişti. Sevecen, anlayışlı, kucaklayıcı, babacan bir tavır sergiledi aylarca.


3 ayın sonunda evlenme kararı aldım, ancak bu evlilik resmi nikahlı olmayacaktı. Beyefendi birkaç ay müsaade etmemi rica etti benden. İlla ki resmi nikah kıyacağım ama biraz zaman lazım, ilk eşim çok cahil ve başkalarının lafı ile hareket ediyor dedi. Dedim ya güvendim, o kadar heyecanlı ve mutluydum ki artık bana ait bir evim, düzenim, çocuklarım ve sıcacık yuvam olacaktı. Başkalarının düzeni ve baskısı altında yaşamak zorunda değildim artık. Evlendik. Dini nikahımız kıyıldı, günler ayları kovaladı, 8 ay sonra büyük oğluma hamile kaldım ve eşime bebeğimiz doğmadan nikahımızı kıyarız değil mi diyordum hep. Elbette hayatım, ne demek, elimden geleni yapıyorum diyordu. Hiç de öyle olmadı Yeşim Hanım. İlk bebeğimi sinir stres içinde dünyaya getirdim, sütüm kesildi stresten. Utanıyordum, evlilik dışı bir evlat sahibi olma utancı anne olmanın keyfine bile engel oluyordu. Öyle böyle derken zamanın nasıl geçtiği malum, çocuğum yaşına girmek üzereydi ki kavgalar başladı. Beni yıllarca aramayan sormayan ailem beyefendinin maddi durumunun da iyi olduğunu duyunca hepsi birden başıma üşüştüler resmen. Sahip çıkmaya başladılar akıllarınca, ama ben onlara çok kırgındım, hala nikahım olmadığını da söyleyemedim. Nikah kıydırma mücadelemle beraber kavgalarımız da sürüyordu. Dönem dönem evi terk edip akrabalarımın yanına sığındım, ama bir evladınız olunca hiçbir şey eskisi gibi olmuyor artık. Ailem yıllar sonra nikahsız beraberliğimden haberdar olmuş ve beyefendiden ayrılmam için beni çok zorlamışlardı. Başardılar, birçok kez ayrılıklar yaşadık, geri dönüşlerim hep sözünü bu sefer yerine getireceği vaadiyle gerçekleşti.


Rahatsızlıklar geçirdim; meme kanseri, psikolojik sıkıntılar vs. maddi manevi hiçbir desteğim yoktu beyefendinin üzerime aldığı bodrum katı daireden başka. Büyük oğlum 7 yaşındayken küçük oğlum dünyaya geldi. Bu arada en önemli ayrıntıyı unuttum, beyefendinin ilk eşinden olan 3 çocuğuna, hanımına her türlü elimi uzattım yıllarca Yeşim Hanım. O çocukları da bağrıma bastım. Evin alışverişleri, çocukların okulları, aklınıza ne gelirse ben koşturuyordum. Niye dediğinizi duyar gibiyim, ben özgür irademle, beyefendi kendi tercihiyle bu evlilik gerçekleşmişti. Bana düşen onların boyunlarını bükmek değil, onları yüceltmekti. Yıllarca hizmet ettim kadına ve çocuklarına. 18 yıldan sonra, bundan 9 ay önce bu beyefendi yüksek gelen kredi kartını bahane ederek evi terk etti ve bana ağır ithamlarda bulundu. Evine geri döndü. Ev kirası, çocuklarımın harçlığı dışında hiçbir şey vermedi. Çalıştım, idare ettim. Karşıma helal süt emmiş biri çıkarsa evleneceğim diye karar aldım. Bu kararı büyük oğlumla paylaştım, o da babasına söyledi. Kıyametler koptu, çocuğum varmış, yaşım 43’müş, ahlaksızmışım vs. vs. Bana nikah karşılığı aldığı evi sattım, muhit değiştirdim. En önemlisi bakış açımı değiştirdim. Mücadeleye devam Zeynep, pes etmek yok dedim. Yeşim hanım sorulacak binlerce sorum var ama o değerli vaktinizden almak istemiyorum. Mantıklı ve güzel görüşlerinizle beni aydınlatın lütfen. Delirmek üzere olduğum bu evrede bana yardımcı olursanız çok sevinirim. En çok merak ettiğim 30 yaşında bir kadın 55 yaşında bir adama nasıl bakar? Adamın en büyük oğlundan bile küçük şu an evlendiği kadın. Hadi adam azmış kudurmuş da kadının zihniyeti nasıl bir zihniyet? Her şeyde olduğu gibi evlilik müessesesinde de denge gerekmiyor mu?”

Rumuz: Zeynep

Yeşim Tijen’in cevabı:

Yaşadığımız hayatları yorumlarken bizim dışımızda gelişen olaylara mukadderat diyoruz. Yapacak bir şey kalmadığında mukadderat diyerek çözümsüzlüğü çözüyoruz, yapacak bir şey yok der gibi. Yoksa suçlu olarak mukadderatı mı ilan ediyoruz? Ortaya karışık bir cevap oluyor mukadderat. İnsanoğlu yaşamı gerçek anlamda algıladığında da yazgısıyla mücadeleye başlıyor. Kimi 15’inde, kimi 25’inde kimi belki de 55’inde. Kişinin algısına kalmış ama bu algıya gelene kadar yaşanılanlar, bunlar da yazgı oluyor. Bunu da en başta aileler belirliyor evlatlarına verdikleri ya da vermedikleriyle yazgılarını daha küçücük yaştan çizmeye başlarlar ebeveynler, sizde olduğu gibi sevgili okurum. Hani demişsiniz ya suçlu kim diye, failleri tek bir kişi değil. Sizin yaşamınızın baş müsebbibi, size sahip çıkmayan, başkalarının yanında büyüten, arayıp sormayan anne ve babanız, öncelik onların. Sonraki sorumlu sizsiniz, henüz boşanmamış bir adamla imam nikahına aldanıp evlendiğiniz için. Diğer sorumlu vaatleriyle umudunuzu çalan o bey. Suçlu sayısı çok da olsa cezayı çeken tek siz olduktan sonra suçluların çok olmasının da bir manası kalmıyor.


Bir ceza çeker gibi bunca yıl beraberlik yaşadınız sonrasını düşünmeden, bile bile yaptığınız bir imam nikahının getirisi ve götürüleri yaşadıklarınız. Mağdur kişi çok bu beraberlikte, başta beyefendinin ailesi; eşi ve çocukları, sonra da siz doğal olarak. Bütün bunlar sıcacık benim diyeceğiniz bir yuvaya sahip olmak için, değdi mi? Bunun değmediğini akabinde fark etmişsinizdir ama çarkın içine girince dönüp durdunuz, çıkamadınız bu beraberlikten. Çünkü sevgili okurum tam bir yuva olamadınız; çocukları, eşi, o beyin bütün ailesi için tek tek seferber olarak bu beraberliğin bedelini vicdanınızın sesiyle yıllar yılı ödediniz zaten. Ne için? Resmi bir nikah için. Oysa gençtiniz, sizinle resmi nikahla evlenmek isteyen başka birini bekleyebilirdiniz. Yapmanız gereken bu olmalıyken imam nikahının bir gün resmi nikaha döneceği umuduna sarıldınız besbelli. Bu beyefendinin yaşı itibariyle de ikna gücü yüksekti ve o zamanlar imam nikahının gülümseyen yüzü sizin çaresizliğinize çare oldu. Hayatlarında başka bir kadını isteyen erkekler o kadını elde etmek istediklerinde eşlerini de sözleriyle yok ederler, yani kötülerler. Başka türlü sizi hayatında var edemeyeceğinden bu onların sözüm ona sığındığı nedenleri olur, yani kendi mutsuz yaşamlarıyla tavlarlar kadınları. Diğer yandan aileniz gerçek anlamda yanınızda olsaydı bu bey bu kadar rahat hareket edemezdi. Sahip çıkılan evlat olsaydınız, utanırdı, çekinirdi, bir çaba gösterirdi diye düşünüyorum. Bu konuda tamamen yalnız başınıza mücadele etmişsiniz. O güne kadar sahip çıkmadıkları namusunuzu imam nikahıyla mı hatırlamışlar? Niye düşünmemişler kızım ne yapıyor, bir şeyi eksik mi diye? İşte bütün bunların çözümsüzlüğünü görmeniz, hissetmeniz sonucunda sorunlar göğüslerinizde düğümlenmiş, ruhunuzda düğümlenmiş, içe atılan, ruhunuzda bastırılan sorunlar oralardan bas bas bağırmış. Ne yazıktır ki duyan yine olmamış.


Sanıyorum çok da mutlu olmadınız beraberliğinizde. Bu resmi nikahın da ötesinde bir mutsuzluğa ulaşmış yoksa tanıdığım kadarıyla kadınlar sevmeye görsünler resmi nikahları olmasa da kolay kolay vazgeçmezler sevdikleri adamdan. Kadını bağlayan erkeğe duyduğu sevgi, dolayısıyla da saygıdır ama ben yazdıklarınızda sevginizi anlatan tek bir söz göremedim. Hiç sevdim bile dememişsiniz. Bu duyumsamadığınız sevginin eksikliği ve bu adamın sevgisinden değil, sadece değişik, daha heyecan verecek bir kadını hayatında istediği düşüncesiyle bu beraberliğinize bakacak olursak, beyefendi belki de gerçekte hiç düşünmedi evliliği, sadece o umudu verdi. Sahipsizdiniz, bunu kullandı.


Sevgi hissedilen bir şeydir. Onun hepimizin bildiği büyük bir yaptırım gücü vardır. Acılarıyla yaşanılanları dünde bırakırsak bugün ayrılmışsınız ve o bey evlenmiş. 55 yaşında bir adam 30 yaşında, kendinden 25 yaş küçük çocuklu bir kadına resmi nikahı kıymış. Üçü resmi eşinden ikisi sizden beş çocuğu olan; biri resmi, diğeri gayri resmi iki eşi olan, gelin-damat, torun torba sahibi bir adamla genç bir kadın niye evlenir diye soruyor insan ister istemez. Bu beyden parasını çıkarsanız bu kadın bu evliliği yapar mı? 30 yaşında çalışan bir kadın bu kadar sorunun içine niye atar ki kendini? Para için sevgili okurlar. Bunun sevgiyle asla alakası yoktur. Farklı düşünmek gereksiz bir iyimserlik olur, çünkü fazlaca yaş aralığı olan evliliklerde adamdan parasını çıkarınca geriye kalan sorunlu hayatı ve yaşlılığıysa, genç bir kadının da niye evlendiği ortaya çıkar. Bu kadın bu evliliğinin temellerini sağlamlaştırmak için bir de çocuk yapıp kazık da çakarak iyice sağlamlaştırır bu evliliği. Adama ve adamın ailesine kalkan olarak kullanacağı bir çocuğu da olunca hayatını garantiye de alır. Bütün bunlara dışardan bakanlar ibretle izlerler yaşananları, arkası yarını dinler gibi beklerler yaşanacakları. İnsanlar iyi bilir, genç kadınlar diri erkek isterler yanlarında. Bunun bir bugünü, bir de 10 yıl sonrası vardır. Sonbaharı yaşayan, kışa doğru yürüyen bir adamın verecekleri bir zaman sonra bahardan yaza yeni geçmiş kadına yetecek midir? İşte bu yüzden arkası yarın devam edecektir insanlar için. Çünkü gençliğiyle, cinselliğiyle o adamı idaresi altına alacaktır genç kadın. Hiçbir emeğinin olmadığı adama, ailesine ait ne varsa sahiplenecektir. Bu yüzden sevgili okurum, genç bir kadınla evlenmenin mutluluğu çok fazla uzun sürmeyecektir. Yaşadığı sürece karşısına çıkan sorunlarla bu evliliğin bedelini eli mahkum ödeyecektir ve gitgide de yalnızlaşacaktır. Yaşadığı bu evlilikle çevresinden kopmalar başlayacaktır, çocuklarıyla bitmeyen sorunlar yaşayacaktır. Yaşı yaşına uygun olsa belki bu kadar batmayacaktır kimseye ama bu kadar yaş farkı ve ortada para oldukça kimsenin içine sinmeyecek, aklında ruhunda yer edinemeyecektir bu evlilik.



Size dönersek sevgili okurum, 43 yaş hala umutların olduğu bir yaş. Geçmişte yaşadıklarınız bir parça sahipsizliktense, bir parça da o beyin vicdanıyla bağlantılı. Evet, zor bir genç kızlık ardından daha da büyüyen zorluklara gebe olan bir hayata yelken açmışsınız rüzgarı fırtınayı hesaba katmadan. Hesap etmediklerinizi bir bir yaşayarak bu günlere ulaşmışsınız. Güçlü bir kadınsınız, belki de yaşadıklarınızla güçlü oldunuz. Her şeye rağmen siz hala ayaktasınız ve umutlusunuz. Geçmiş geçip gitmiş izlerini de zaman en aza indirger, buna inanın. Yaşananları Allah’a havale etmek her zaman en doğru davranıştır, en güzel cevabı kullarına o verir yaşattıklarıyla. Bunu hepimiz aslında biliriz de sabırsızlanırız. Aceleye gerek yok. Siz sadece bekleyin, sonunda göreceksiniz. Hayat size sonunda kapısını açmış, hadi çık buradan ama akıllı ol, düşünmeden hareket etme diye de tembih etmiş yaşadıklarınızla. İki çocuğunuz var, varlıkları yaşadıklarınızın tesellisi olmalı. Anne olmak zordur, hep fedakarlık ister kendi yaşamınızı ikinci plana atmak ister, çünkü önce onları var etmek gerekir yaşamda. Erkek çocukları annelerinin yaşamında bir başka erkeği kolay kabul etmezler. Çocuklarınızın babalarının resmi nikahlı eşinden sonra onu bir başka kadınla da paylaşmaları kendilerini savunmasız, güvensiz hissetmelerine yol açmışken birde siz bu konuda acele etmeyin. Bazı şeylerin yaşamınızda gerçekleşmesi için hem kendinize hem onlara zaman verin. Yaşananlar unutulup yaralar sarılıp çocuklarınızla bütünleştikten sonra kendi yaşamınız için de adım atma sırası gelecektir. Çok uzun bir konu ama noktalamak gerekiyor bir yerde. Son söz olarak şunu söylemek istiyorum sevgili okurum, eğer akıl başa geldikten sonra yazgımızı gerçekten biz yazıyorsak yaşamlarımızda çare biziz. Kendi kaderimizi güzel çizmek bizim elimizdeyse, bir sanatçı ruhuyla çizelim yaşam resmimizi; hissederek, düşünerek, zevk alarak, umut ederek, hayal kurarak. Hiç kolay olmayacaktır biliyorum ama bildiğim bir şey daha var ki kadınlar belki de annelik ruhunu taşıdıklarından, her zaman güçlüdürler. Ve artık tuval önünüzde, fırça elinizde. Sevgiler…


***



Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun. Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...



İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com



Twitter: @yesimtijen


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Dd
    CEVAPLA
  • Misafir Size nasil ulasirim
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.