Kalp açıklığı
Gece uyandırdı beni kızım. Karanlıktan korktuğunu ve kapıdaki gölgeyi canavar sandığını söyledi. Kucakladım ve tuvalete götürdüm. Sonra koynuma aldım ve uyuduk beraber elleri boynumda.
Sabah Cim Düğme'nin Vahşi 13'lerle maceralarını okurken, "ben" dedi; "korkumu yenemiyorum. Cim Düğme ve Lukas cesaretli, korkmuyorlar hiç..."
"Evet" dedim. "Kahramanlık cesareti* onların ki. İnsan bir tehlikeyle karşılaştığında içinde bir güç uyanır ve ona normalde yapamayacağı seçimler yaptırır. İnsanları hayran bırakır o güç. Ben de hayranlık duyuyorum Lukas ve Cim'in cesaretlerine. Öte yandan başka ve çok güçlü bir cesaret daha tanıyorum yeni yeni."
"Neymiş ki o?"
"Sıradan, günün cesareti. Hani gece benim kızma ihtimaline rağmen beni uyandırıyor ve korktuğunu söyleyip, yardım istiyorsun ya. İşte bu cesaretti. Duygularını olduğu gibi o an ifade etme ve destek isteme cesareti. Zamanla, diğer insanları tanıdıkça daha iyi anlayacaksın diye düşünüyorum bunun nasıl bir güç gerektirdiğini."
Yazmak benim için kolay. Duygularını anla, yarayı/inancı bul, tanımla ve sonra dönüştür... Ve sonra yaz. Hallettiğin bir mesele hakkında, rahatça ve kolayca. Ya da anlat. Geçen ay eksiklik inancı ile hemhal oluyordum de... Ya da şu an kendimle ilgili fark ettiğim bir derdin ortasındayım de. Tanımladıktan , üzerinde bir miktar çalıştıktan sonra anlatması benim için zor değil.
Ama o an? O an, içimde her şey canlı ve yüksek ve dalgalı ve yoğun ve puslu ve acılı ve korkulu veya donmuş iken kalp açıklığı ile "acı veya korku içindeyim" diye bağırmak; mesela Asım bir sebepten tetiklenmişken ve tam kızgınlıkla bana sırtını dönecekken, gurur yapmak, haklı olmaya çalışmak yerine canım acıyor diyebilmek... İçimde birikmiş yılların kızgınlığı babamın bir lafı ile kabarmışken susup, bedenimi terk etmiş gibi yapmak ya da daha fazla olay çıkar korkusuyla kaçmak yerine kalıp üzüntümü, acımı, duygumu ortaya sermek... Çok zor ve cesaret istiyor.
Kendimle bağlantıda olmayı, duygumun ve ihtiyacımın farkında olmayı ve şefkatle ifade etme cesaretini gerektiriyor. Zor iş. Bunca zaman duygularımla hemhal olduktan sonra bile, başka bir zaman üzerinde düşünmek için susmak yerine konuşmak....
"Bana böyle söylediğini duyduğumda üzülüyorum. Dikkate alınma ve saygı ihtiyacım karşılanmıyor. Sen bunları duyunca ne hissediyorsun?"
Sıradan cesaretin kıralı.
Ve bunun adı "kalp açıklığı"...
Son bir iki haftadır her sabah kalp açıklığına niyet ederek uyanıyorum. Kalbimin açıklığı yoluyla sevgiye kanal olmaya. Kendimle bağlantıda olmaya...
Kendimle bağlantıda olmak... Bu kısmen yapabildiğim bir şeydi. Kızımla ilişkideyken "şimdi"de yapabildiğim ama özellikle sosyal ilişkilerde "sonradan"; olay olup bittikten sonra yapabildiğim. Mesela bir arkadaşım duygu ve ihtiyaçlarımı anlattığım bir mesaj hakkında "ayy uzun uzun yazmışsın, sonuna geldiğimde başını unutmuştum zaten" diyerek konuyu kapattığında, o an durumu klasik sosyal kaygılarla geçiştirip sonra aklıma gelince içimin acımasıyla durumun üzerinde çalışmak gibi.
Şimdi fark ediyorum ki o sırada şok olup, sorun çıkmasın, duygularım "gereksiz!" gerginlik yaratmasın, kalbim daha çok kırılmasın diye susma veya yargıyı kabul edip güler gibi yapmak benim yerleşmiş davranışım. Kızım, eşim, annem gibi yakın olduklarımla konuşması daha kolay ama diğer sosyal ilişkilerde korkum daha fazla.
Şimdi bunu kırmak için niyet ediyorum daha çok, daha çok ve daha çok kalp açıklığına.
Bir de sahiciliğe. Çok acayip cesaretli şeyler yapıyorum onun için de kendimce. Haftaya yazarım muhtemelen onları da. Şimdilik hoşça kalın.
Sevgiyle.
*Kahramanlık cesareti ve sıradan cesaret tanımları Brene Brown'un "Mükemmel Olmamanın Hediyeleri" kitabından alıntıdır.
YORUMLAR