Kabul, teslimiyet, akış... mı acaba?

Hepsi geçici, biliyorsunuz değil mi? Ne var ki bir şeyi bilmek, kabullenmeyi garanti etmiyor. Teslimiyet halinde olmak acı çekilmeyeceği anlamına gelmiyor. En sevdiğiniz şeyin bir ömrü olabileceği fikrini henüz tam olarak benimsememiş olabilirsiniz. “Tabii, tabii ki öyle” diyebilirsiniz ama dilinizin mekanik bir hareketi, ses tellerinizin bir titreşimi, zihninizin yeni bir ifadesi olarak kalabilir bu cümle.


Kalbinizin ağrısı tüm bedeninizi kaplamış olabilir. “Ben şimdi bu acıyı ne yapacağım?” dercesine dört dönüyor olabilirsiniz, olduğunuz yerde. Koşmakla durmak arasında, durmakla koşmak arasında bir halde, köklerinizi hissetmeye çalışarak rüzgarda savrulabilirsiniz. Hiçbirini yapamayacak olabilirsiniz. Bir ağacın kavurucu güneş ışığına da rüzgarlara da dayandığını hatırlayabilirsiniz. Kendinizi o anda hiç de bir ağaç gibi hissetmeyebilirsiniz. Ama hissetmeye açık olmak çok şey değiştirir, bir denemeli.


İnsan olduğumuzu hatırlamamız için diğer varlıkları sık sık izlemeye almanızı tavsiye ederim. Bu tavsiye şahsen sık sık hatırladığımdan değil… İnsan olduğumu hatırlamam için bazen nefsimden kafamı kaldırıp etraftaki kuşa, böceğe, ağaca daha dikkatli bakmam gerekebiliyor. Acıyla yoğunlaşmış haldeyken bu gerekliliği o anda akıl edemiyorum. Onlar kendilerini hatırlatıyor. “Ben buradayım” diyor biri. “Bak ben geçiciyim” diyor. “Tıpkı senin gibi”...


“Elbette geçiciyim, baksana yüzümdeki kırışıklıklar arttı, bunun anlamını herkes bilir” diyorum. Peki ya bu geçiciliği bilmek, “biliyorum” demenin içindeki ego işaretlerini ortadan kaldırıyor mu? Bence kaldırmıyor. Farkına varınca insan ürperiyor… Bildiğini sanmak; ne büyük bir gaflet…


Ben geçici olmayı kabul ediyorum belki ama ya egom, bana dair her şeyin geçici olduğunu kabul ediyor mu?


Ego…


Bizden başka bir şeymiş gibi geliyor kulağa. Onunla bütünleştiğimizde ise “ben” dediğimiz şey aslında bir çarpık yapılaşma olabiliyor. Milyonlarca insan sanıyorum ki böyle yaşıyor. Belki de insan olmak bu kadarcık bir şeydir. Dünyaya gelinen süre boyunca pek az insan egosunun halini önüne alıp onu görebiliyor, inceleyip parçalarına ayırıyor, parçaları tekrar birleştiriyor ve bazı parçaları artık kullanımdan kaldırıyor. İhtiyacı olan yeni parçaları ediniyor ve bir bütünlüğe ulaşmaya çalışıyor. Eksikleri tamamladığını zannettiği, tamlığa ulaştığını sandığı zamanda da pat! Bir el ona “Bir dakika!” diyor. “Pardon, çarptım” der gibi de gelebiliyor bu darbe. Darbe dediysek, başa gelen bir müsibet anlamında değil. “Ben varım” diyen bir işaret gibi düşünelim. Yaratıcının muhteşem düzeni kendini hatırlatıyor. Eğer unuttuysak…


Ne demiştik, “biliyorum”.


Hayır, en “zaten biliyorum” dediğimiz anlarda, en “teslimiyetteyim”, en “kabuldeyim”, en “akıştayım” dediğimiz anlarda ego kılıflarının altına bürünmüş olabiliyoruz ve bunu fark etmek için bazen küçük, bazen büyük sarsıntılar gerekebiliyor. Ego dediysem, sağlıksız olarak tanımlanabilecek nitelikte bir ego değil… Küçük bir insancığın egosu… “Bu sefer oluyor galiba” diyerek biraz rahata, huzura eren, durumun içine yerleşen bir insan egosu… Güvende hissetmenin ve oradan büyümenin konforuna tutunan, tadına varmaya çalışan, nihai noktanın buradan gidilen bir yerlerde olduğunu sanan bir zihin… Hâlbuki muhteşem plan işlemeye devam eder ve “Dur bakalım” der. “Sanırım unuttun. Burada kuralları ben koyarım”


İşte ona teslim olabilecek misin? Acı verse de sabırla bekleyebilecek misin? Acıdan kaçmadan üfleyebilecek misin yarana? Nefsin biraz nefes alır gibi olduğunda esen ilk tozlu topraklı rüzgârda “Boğuluyorum, savruluyorum” diyecek misin? Yoksa “köklerim neredeydi? Evet, köklerim. İşte buradalar” diye hissedebilecek misin?


Egon seni yarı yolda bıraktıysa, nereye sığınacaksın?


Biliyor musun, nasıl ki ağacın evi yer yüzüyse, daha da başka bir şeye ihtiyacı yoksa, senin de evin fazla uzakta değil. Başka bir mekâna, koşula ya da tanımlamaya ihtiyacın yok. Bir ev var ki, günün sonunda sığınacağın yer. İçinde dinlenebileceğin, kendini bulabileceğin, güç toplayabileceğin…


Aslında, aslında bir tek evin var ki, o da kalbin.


Orada da ulaşacağın şey belli…




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.