Aşı gerçekten gerekli mi?
Tıpta her gün yeni araştırmalar yapılıyor. Tanı ve tedavi prosedürleri, hastalıkların sebep sonuç ilişkileri inceleniyor, daha iyi istatistik bilgilere ulaşıldıkça yeterli faydası görülmeyen işlemlerden vazgeçiliyor, daha iyi olacağı düşünülen tedaviler gündeme alınıyor, bir süre sonra bu tedaviden elde edilen sonuçlar değerlendiriliyor, olumlu ise prosedüre devam ediliyor. Tıp sürekli gelişiyor.
Jinekolojide çok eskiden yapılan bir ameliyattan örnek vermek istiyorum: Bir kadının rahmi herkeste olduğu gibi öne, mesanenin üzerine doğru değil de, arkaya bağırsakların üzerine doğru duruyorsa, bu ağrı gibi bazı şikayetler yapabilir. Çok eskiden bu şikayetleri gidermek için rahmin üst kısmını karın ön duvarına dikme ameliyatı uygulanırmış. Sonra yapılan çalışmalarla bu ameliyatın yarattığı ağrı ve şikayetlerin, ameliyatın yapılmasına sebep olan ağrı ve şikayetlerden daha fazla olduğu görülmüş ve bu işlemden vazgeçilmiş. Sizin rahminiz geriye dönük olsa ve bu nedenle ağrılarınız olsa doktora giderseniz denecek ki "rahmin arkaya dönük olmasının cerrahi bir tedavisi yok." Oysa yukarıda bahsettiğim ameliyatın rutin olarak yapıldığı dönemde doktora gitseniz, size denecekti ki, "rahmi öne dikme ameliyatından fayda görebilirsiniz." Belki 100 yıl sonra başka bir tedavi şekli çıkacak, torunlarımız olan doktorlar bu sebeple onlara başvuran hastalarına bambaşka şeyler söyleyecekler. 3 nesil doktor, 3 farklı tavsiye... Yanlış tavsiyeler mi veriliyor? Hayır! Herkes "bugünkü tıbbi bilgilere göre en doğru" bilgileri söylüyor. Gerçek şu ki bu bilgiler artık nesiller bazında değil her seneki kongrelerde yenileniyor. Bir tıbbi kitap yazılıp baskıya girene kadar bile içinde yazan bazı bilgiler değişmiş oluyor. Tıbbi tavsiyeleri belirleyen bilgiler tıbbi araştırmalardan ve hastaların tıbbi bilgilerinin istatistiksel incelemelerinden elde ediliyor. Ufak bir bilgi bile elde etmek uzun saatler süren çalışma ve bol miktarda para gerektiriyor. Konunun uzmanlarının emeğini ve gerekli alet, ilaç vs masrafını, çoğu zaman 'kendi ürünlerinin faydalı olduğu sonucu çıkar' umuduyla ilaç firmaları karşılıyor. Çünkü eğer çalışmaların sonucu o ilaç ile yapılan tedavi faydalı bulunursa, firma onu piyasaya sunuyor ve araştırmayı finanse etmek için harcadığının misliyle para kazanıyor. Bu demek değil ki firmalar para verip istedikleri sonucu satın alıyorlar. Çalışmayı yaparken verilerin işlenmesinde katı kurallar vardır ve bu kurallara uyulmayan çalışmaların sonuçları ciddiye alınmaz. Verilerle oynayıp, istenen sonuç çıkmış gibi göstermek ise ağır suçtur. Ancak firmalar çıkarlarına hizmet etmeyen konularda çalışma yaptırmazlar. Devletlerin finanse ettiği araştırmalar halkın çıkarına hizmet eden konularda olur, tabii bütçe elverdiği oranda. Yani hangi konunun ne kadar araştırıp geliştirileceği bilimsel merak ve ihtiyaçtan ziyade mali kaygılarla şekillenir. Tıbbın bilgi ve tavsiyelerinin büyük bir hızla yenilenmesi, ve bu gelişmelerin finansmanının çoğu zaman şirketlerin kontrolünde olmasından ötürü halkın tıbba itibari zedeleniyor. Sanki doktorlar bir gün doğru dediklerine yarın yanlış diyor ve bunu başkalarının çıkarları için yapıyorlar gibi geliyor bazılarına. Her meslekte olduğu gibi tıpta da eksiklilikler, hatalar ve tespit edilirse yolsuzluk ile mücadele ediliyor. Örneğin mama firmalarının etkisi ile Amerika'da bir nesil emzirmeden soğutuldu ve 50 sene sonra hala etkileri düzeltilmeye çalışılıyor. Bu tarz skandalların bir daha yaşanmaması hepimizin arzusu. Hiçbir sistemin olmadığı gibi tıp da mükemmel değil. Elimizden geldiğince, bugünkü bilgilerimize göre en doğru bildiğimiz şekilde hastalarımıza yardımcı olmak için uğraşıyoruz. Aşılar modern tıbbın geliştirdiği en güzel ilaçlar. Normalde bir mikrobu vücut aldığında enfeksiyon oluşur ve hastalık ortaya çıkar. Vücudun bağışıklık sistemi hastalığa yol açan mikroplarla savaşır ve savaşı vücut kazanırsa iyileşme olur. Bağışıklık sistemi o savaşı nasıl kazandığını hafızasına yükler ve tekrar o etken ile karşılaşırsa baştan nasıl savaşacağını öğrenmek zorunda kalmadan mücadelesini başlatarak hastalığı oluşmadan önler. Aşılar bu mekanizma üzerinden bağışıklık sistemine etki eden ilaçlardır. Gerçekten mikrobu alıp enfeksiyonu geçirmeden, bağışıklık sisteminin hafızasına savaşmak için gerekli antikorları nasıl oluşturacağının bilgisini yüklerler. Aşı teknolojisi bu şekilde gelişmiş iken sadece çocukluk hastalıkları, grip, hepatit gibi enfeksiyon hastalıkları için değil, alerjiler ve kanserlere karşı da aşı geliştirilmeye çalışılıyor. Anlaşılması için basitleştirip aşı etkisini bir bilgisayar veri aktarımı gibi yazdım ama vücudumuz bir makine değil. Aşılanan herkesin bağışıklık sistemi vücudu ömür boyu o mikroptan kesin olarak koruyacak diye bir kural yok ama aşı sayesinde çoğu korunacak. Yani aşılı olmasa belki 100 bin kişiden 90 ini hasta olacakken aşılı oldukları için sadece 10 bini hasta olacak. Hasta olanlar da muhtemelen aşılı olmadıkları duruma göre hastalıklarını çok daha hafif geçirecek. Ayrıca her aşının etkisi ömür boyu sürmüyor. O yüzden bazı aşıların hatırlatma dozu denen ek dozları yapılması gerekiyor. Toplumun tamamı belirlenen protokollerle aşılandığında bazı hastalıklar hiç görülmüyor, bazıları ise en azından ölüm ve kalıcı sakatlık çok az olacak oran ve şiddette görülüyor. Yıllarıdır yapılan aşılar sayesinde çocukluk hastalıklarından kaybettiğimiz yada sakat kalan çocukların sayısı oldukça azaldı. Çiçek hastalığı tamamen ortadan kalktı, çocuk felci sekelli çocuk neredeyse hiç kalmadı. 22 yıldır hastanelerdeyim, tetanos hastası ben hiç görmedim. Aşı bir ilaç olduğu için aşıların yan etkileri ve zararları da hiç yok değil. Enjeksiyon yerinde kızarıklık gibi lokal, veya ateş bulantı gibi genel ama geçici ve önemsiz yan etkilerden, anaflaktik şok sonucu ölüme kadar varan ciddi etkiler olabilir. Ayrıca aşı içeriğinin uzun vadeli etkileri olabilir. Bu etkilerin bazıları oranları ile bilinmekte, bazı iddia edilen zararları ise aşı ile ilişkisi kanıtlanamamış olduğu için kabul edilmemektedir. Ancak bugünkü bilgilerimize göre aşı nedeniyle olabilecek ciddi yan etki ve zararlar son derece nadirdir. Toplumun genelinin aşılama ile korunacağı zararlar yanında aşıya bağlı zararlar çok çok az kalmaktadır. Bazıları, işin içinde birlerinin kazancı olduğu gerekçesiyle, görülen bazı zararların çalışmalarda kasıtlı olarak aşıya bağlanmadığına ve yan etki görülme oranının söylendiğinde çok daha fazla ve ciddi olduğununa inanmaktadır. Aşıların şu anda artık görülmeyen hastalıklara karşı da (yani gereksiz yere) yapıldığını, söylendiği kadar hastalıklardan korumadığını, bağışıklık sistemini değiştirerek bambaşka hastalıklara yol açtığını, aşı içindeki koruyucu maddelerin miktarı az olsa da zehirli olduğunu düşünenler var. Bazı aileler toplumun genelinin sağlığı adına o zarar görecek birkaç kişiden biri kendi çocukları olsun istemiyorlar. Yani iddia edildiği gibi aşı sayesinde iddia edildiği gibi milyonların "kurtulduğuna" inanmıyorlar ve sadece birkaç kişinin değil çok kişinin zarar gördüğünü düşünüyorlar. Keşke bilim dünyasının ilaç sektörü ile finansal bağlantıları olmadığı bir dünyada yaşıyor olsaydık ve toplum adına yapılan yarar zarar ilişkisi verileri kimsenin şüphesi olmayacak şekilde olsaydı. O zaman tıp dünyası "bu aşının size yanda çocuğunuza yapılması, yapılmamasından faydalı" kararına vardığında, toplum da bu kesin bilgi ile tama yakın aşılanarak bu faydadan istifade ederdi. Ya da tersine aşı karşıtlarının iddiaları doğruysa ona göre aşıları ya tamamen bırakırdık, ya da sadece yarar zarar oranı belirgin olanları seçip onları kullanırdık. Ancak böyle bir dünyada yaşamıyoruz. Aşıların yararı %100 değil, zararı da %0 değil. Aşı programlarına katılımı arttırmak adına faydaların abartılıp, risklerin küçümsenmesini doğru bulmuyorum. Komplo teorileriyle, yalan yanlış ve asılsız iddialarla insanların gereksiz korkutulmasını da. Riskler, etkiler, etken maddeler öyle sosyal medyada, aile çay sohbetlerinde konuşulacak, tartışılacak konular değil. Bilim adamlarının ve uzmanların bunu bağımsız çalışmaların sunulduğu kongrelerde yapmaları gerekiyor. Şu anda yapılan aşı protokolleri bu tartışmalardan çıkan bugün elde edebileceğimiz en doğru ve güvenilir bilgilerle ve devlet yetkilileri halkın faydasına gördükleri aşıları bütçelerinin izin verdiği oranda hazırlanıyor. Birkaç hekimin görüşü ve sosyal medya gönderileri bu tartışmalardan daha güvenilir değil. Gönül ister ki çalışmalar tamamen bağımsız olsa ve bu güvensizlik ortadan kalksa. O zamana kadar elimizdeki en iyi veriler bunlar. Şu anda yargıya taşınmış bir "zorunlu aşı" tartışması var. Konu "çocuğun üstün yararına" olanın ne olduğu.Devlet ve tıp çocukların aşılanmasının "çocuğun üstün yararına" olduğunu düşünüyor ve bu nedenle tüm çocukların güncel protokoller dahilinde aşılanması için çok emek harcıyor. Ancak yapılan bir ilaç.Ve her türlü ilaç ya da tıbbi prosedür için onam alınma, yapılanın rıza gösterme koşulu da var. Aşı yaptırmak istemeyen aileler ihmalkarlıklarından ya da çocukları hastalansın, sakat kalsın istediklerinden değil, kendi görüşlerine göre "çocuğun üstün yararına" olan bu olduğu için aşıya rıza göstermiyorlar. En son aşamada yargıtay aşının yapılmasında rıza aranamayacağı kararını verdi, ancak sanırım konu başka mercilere taşınacak daha. Benim naçizane görüşüme göre ne amaçla olursa olsun tıbbi bir işlemde rıza aranmaması tamamen insan haklarına, hasta haklarına aykırıdır. Kimsenin bedenine rızası dışında tıbbi herhangi bir işlem yapılamaz.Söz konusu çocuk ise kararı vasisi verir. Aşıların yapılması tıbbi bir tavsiyedir. Bu tavsiyeye uymak yada uymamak bir tercihtir. Eğer aşıyı yaptırmamakta amaç çocuğa zarar vermek yada bir ihmal söz konusu olsaydı tabii ki cezalandırılabilirdi. Ancak burada ailenin çocuğunun yararına gördüğü ile devletin çocuğun yararına gördüğü uygulamaların farklı olması söz konusu ve kimse kesin olarak doğru olan hangisi söyleyemez. Bugünkü bilgilerimizin çocuğa aşı yaptırmakla elde edeceğimiz faydanın yaptırarak aldığımız riskin yanında çok daha fazla olduğunu söylemesi yine de ortada alınan bir risk olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ve doğumda olduğu gibi, tüm tıbbi işlemlerde olduğu risksiz seçenek yok. Aşı konusunda toplum yararı gerekçesiyle zorlama haklıymış gibi gelebilir bazılarına. Ancak uygulanacak "zor" ne olacaktır? Aile karşı çıkarken çocuğa aşı silah zoruyla mı yapılacak? Aşı yaptırmadınız diye polis anne babayı hapse mi atacak? Çocuk potansiyel hasta olmasın diye anne babasız mı büyüyecek? Para cezası vererek çocuğa harcanacak para mı kısılacak? Peki aile bunları göze alamadı ve aşı yaptırdı diyelim. Aşıya bağlı komplikasyonlardan biri tesadüfen o çocukta gelişirse mahkeme özür mü dileyecek, tazminat mı ödeyecek? Bunlar o çocuğu geri getirecek mi? Ayrıca "çocuğun üstün yararına" karar vermenin sınırı nerede? Doktorlar bugün aşı yararlı dedi diye aşı yapılsın, yarın bu çocuğa sezaryen ile doğmak yararlı derse mahkeme emri ile sezaryen mi yapılacak? Kanser tedavisi, kan nakli gerektiğinde hatta ölüm kalım meselesinde bile tedaviler reddedilebilir iken, aşı gibi potansiyel tehlikeden korunmada konu neden farklı? Peki binlerce çocuğa aşıyı zorla yaptık diyelim ve 10 sene sonra yeni çalışmalar ile aşının sanıldığı kadar faydalı olmadığına kanaat getirirsek bu çocuklardan özür mü dileyeceğiz? Sonuçta hakim görüş aşıların yararlarının zararlarına göre çok olduğu, ve toplumun çoğunun aşılanması durumunda bundan hepimizin fayda göreceğidir. Yalnız bu, ancak gönüllülük temeliyle yapılabilecek bir şeydir. Zorla, yasal işlemlerle değil.
YORUMLAR