Bu aralar ne izledim ve neden izledim?
Geçen son bir hafta şifayı kapıp evde yatınca kendimi tıpkı ayağım kırıldığında olduğu gibi televizyon karşısında buldum. Netflix ve Apple TV’yi iyice kurcaladım. Keyif aldığım bir şeyler izlemek ve canımın sıkıntısını unutmak istedim. Birçok nedenden dolayı sıkkındım, dinlenerek tedavi ettim bedenimi de, ruhumu da…
Mesela…
Notting Hill
Yine yeni yeniden Notting Hill izledim. Hugh Grant & Julia Roberts’ın bence en muhteşem filmleri…
1999 yapımı bu filmin konusunu biliyorsunuzdur: Anna Scott (Julia Roberts), dünyanın en tanınmış film yıldızlarından biridir. Haliyle attığı her adım olay olur. William Thacker (Hugh Grant) ise bir kitabevi sahibidir. Felaket bir ev arkadaşı vardır. Bir kez evlenmiş ve karısı tarafından terk edilmiştir. Aşk hayatı yoktur. Notting Hill'de Grant’in sadece seyahat kitapları satan kitabevinde karşılaşırlar ve hiç beklemedikleri bir şey olur. O da tabii ki “aşk.”
Romatik komedileri çok seviyorum. Notting Hill’in yeni zaten bambaşka. Ağlatmıyor, asla sıkmıyor, gülümseyerek izliyorsunuz. Her bir sahnesini bilmeme rağmen telefonun bile sesini kapadım bölünmemesi için. Öyle iyi geldi ki… Zaten sıkı bir Hugh Grant hayranı olarak izlemek ayrı keyifti.
Workin’ Moms (Dizi)
Geçen hafta Kanada dizisi olan Workin' Moms izledim. Konusu: Kısa süre önce doğum yapmış 4 kadının hayatı. Dört çalışan kadın… Doğum iznindeki halleri, işe dönme süreçleri, özel hayatlarındaki çalkantılar. Bazı yerlerinde kahkaha attım, bazı yerleri ise abartı buldum. “Yok canım bu kadar da olmaz artık” da dedim, “Bu konuyu düşünmeleri iyi olmuş” da. Arada kaldım. Hani izlemesem eksik kalmazdım, izleyerek de zaman kaybetmedim. Zaten amacım eleştirmek değildi. Etkilenmemek için yorumlara bakmadım. İnternette çok yorum var dizi hakkında. Sizi negatif etkilemeyeceğine inanmıyorsanız yorumlara da bir bakın derim. Üç sezondu. Bölümler kısa sürdüğü için hemen bitti.
Living With Yourself (Dizi)
Başrolde romantik komedilerden ve Ant-Man’dan tanıdığımız Paul Rudd var. Hayatından sıkılmış durumda olan ve toparlanmak için çözüm arayan Miles iş arkadaşındaki değişimi fark edince onun da önerisiyle bir spa’ya gidiyor ve sonra da olanlar oluyor. Daha fazla detay vermek isterdim ancak yazamam. Tüm büyüsü kaçar. Dizinin ilk sezonu sadece 8 bölüm. Devamı gelecek mi bilmiyorum… Gelse iyi olur çünkü sonu beklediğimiz gibi gitmedi. Arkın’la izledik. Son bölümde epey şaştık. Bakalım nasıl olacak?
Quincy
Dünyanın en ünlü prodüktörlerinden, hayatı boyunca 79 kez Grammy ödülüne aday gösterilip bunlardan 27’sini kazanarak ulaşılması zor bir olaya imza atan Quincy Jones’un hayatını anlatan bir belgesel. Birçok ünlü ismin de yer aldığı bu belgeseli müzikle arası iyi olan herkese öneririm.
Burnt (Çok Pişmiş)
Başrollerde Bradley Cooper ve Sienna Miller var… Çok usta bir şef olan Adam Jones yanlış kararları ve sorumsuz tavırları yüzünden Paris’te bir restoranı batırdıktan sonra İngiltere’de yeni bir hayata başlar. Amacı da iki Michael'in yıldızını 3’e çıkarmaktır. Aslında ne yalan söyleyeyim gerileceğim sandım ancak öyle değilmiş. Keyifle izledim…
İzledim, izledim, izledim… Şimdi yine ara verme ve kitaplara dönme zamanı. Açıkçası bilgisayarı da pek açmadım. Hatta buraya da yazamadım. Ne zaman yazmayı denesem öyle negatif cümleler döküldü ki ekrana sildim. Yine denedim. Yine olmadı. Ben de ara vermenin iyi geleceğini düşündüm. Sinirli küskün, kızgın ve moralsiz yazıları sevmiyorum. En doğrusu beklemekti.
Bekledim. Geçti. Kasım ayındaki tüm zorlukları 30 Kasım’daki, şahane geçen imza günümle attım başımdan. Şimdi yeni ayda yeni güzellikler beklemek gerek. Her şey hep ters gidecek değil ya…
Kendi terapi yöntemimle enerjimi geri getirdiğime göre şimdi üretmeye devam etmek gerek. Yoksa gerçekten ben ben olmuyorum. Evet hastaydım, kalkamıyordum yataktan o yüzden film - dizi izledim ama ben bile sıkıldım o halimden. Çalışmak lazım, üretmek lazım. Tabii bir yandan “dur” mesajı geldiğinde de dinlemek lazım.
Umarım haftaya güzel sürprizlerim olur size anlatacak. Açıkçası ben de heyecanla bekliyorum.
YORUMLAR