Artık kendimi anlatmıyorum
Eskiden, yani aslında çok eskiden de değil, kısa süre önceye kadar kendimi anlatmak için çok uğraşırdım.
Arkadaşlarıma, aileme, sosyal medyada takip edenlere…
Şimdi durmaya az kaldı. “Tamamen bitti” demiyorum ama az kaldı.
Mesela:
Arkadaşımla bir sorun yaşadığımda sonuna kadar haklı olduğuma bile inansam kendimi anlatmak için uğraşırdım. Mutlaka anlamasını, benim gözümden bakmasını isterdim. Gerçekten elimden geleni yapardım. Şimdi mi? Tam tersi. Çekiliyorum. “Ben buyum. Beni zaten tanıyor olmalıydı. İstediğini düşünsün” diyorum. Çekiliyorum, çekildim de… Yaş 41 ama hâlâ oluyor bunlar. Ben de aynen yukarıda yazdığım tavrı sergiliyorum.
Sonra aile… Kalabalık aile olmak zor, çok zor. Hem harika hem de çok zor. Çünkü herkesle aynı samimiyette olamıyorsun. Çünkü herkese aynı ilgiyi gösteremiyor, yine herkesten aynı ilgiyi göremiyorsun. Çocukken anne babanın izinden gidiyorsun, büyüdüğünde, kendi kararlarını vermeye başladığında seçiyorsun. Bir zamanlar çok kavga ettim “ben seçmedim, arkadaşlarımı seçerim ama akrabalarımı seçemem, herkesi eşit sevmem mümkün değil” diye. Anladılar…
E, sonra sosyal medya… Çok seviyorum sosyal medyayı, çok seviyorum beni takip edenleri, çok seviyorum paylaşmayı. Bugüne kadar en çok canımı yakan konu “ikinci çocuk” meselesi oldu. E, onu da gerek buradaki yazılarımda gerekse de blog’umda çok yazdım. Sosyal medya hesaplarımda paylaştım. Ancak yine de bitmedi “ikinci çocuk” meselesi. Bitemiyor. Yaş geçti diyorum, diğer nedenlerimi anlatıyorum, hâlâ “inşallah hamilesindir” yorumları geliyor. “İstemediğim bir şey için ‘inşallah’ demeniz ne kadar doğru” diyorum, “ama sen paylaşıyorsun, ben de yorum yaparım” cevabı geliyor.
Bencillikle suçlandım, çocuğumu “tek bıraktığım” için hain ilan edildim, her seferinde uzun uzun kendimi açıkladım. Ne büyük hata! Artık bıraktım. Birkaç kişi bencil olduğumu düşünse kaç yazar? Ne kaybederim? Neden onları ikna etmek zorunda hissediyorum kendimi? Bu çaba neden?
Nedenini söyleyeyim… Kısa süre önceye kadar içimdeki “Ama bana kızmasınlar, beni sevsinler” hissi yüzünden. İşte ondan yüzde 80 de olsa kurtulmayı başardım ya, çok rahatım.
Beni haksız yere üzen kimse -akrabam dahi olsa- hayatımda olamaz.
Beni haksız yere üzen kimse -çok eski arkadaşım da olsa- demek yanlış seçimmiş.
Beni üzen kimse -sosyal medyada kahraman olan ama gerçekte kimsenin suratına yazdıklarını söyleyemeyen- hayatımın bir parçasında olamaz.
İnsanım. Hata da yaparım. Kendi doğrularımla da yaşarım. Ancak açıklamak zorunda değilim artık. Beni bilen insanlar olsun istiyorum etrafımda. Olduğum gibi kabul eden.
Sıkıldım bu açıklamalardan.
Dediğim gibi, hâlâ tam anlamıyla kurtulamadım.
Mesela, arkadaşımla yaşadığım bir sorun var kafamı kurcalayan. Onun beni bencillikle suçluyor olduğunu bilmek arada uykularımı kaçırıyor. Diğer yandan hatamı da doğrumu da bildiğim için içim rahat. Eskisi gibi ilk adımı atmayacağımı biliyorum.
Bu yaşımda öğreniyorum ki, bizler ölene kadar gelişmeye devam edeceğiz. Son zamanlarda Cesur Adımlar’da (www.cesuradimlar.com) atölyelere katılmaya başladım. Epey gelişme kaydettim. Biraz daha geçsin, size anlatacağım detayları.
Sakin olmak da mümkünmüş.
Kısacası “bencil değil, benci” olmayı öğreniyorum.
Ve bu bana ilaç gibi geliyor.
Biliyorum ki size de gelecek.
Şimdi biraz zaman verin. İyileşeyim. Sonra sizin de iyileşmenize yardımcı olayım…
YORUMLAR