21 Aralık 2012'nin anlamı!

Bu aralar birçok kişide bir telaş; acaba kıyamet kopacak mı?


Maya takvimini inceleyen bazı bilim adamlarının çıkardığı sonuca göre, “2012 bir devrin sonu.”


Peki ne olacak? Bazılarına göre kıyamet…


Bazıları İsa’nın yeryüzüne ineceğini düşünüyor. Hatta bunun için adresleri bile var; Selçuk’un Şirince Köyü. Herkes orada toplanıyor. Orada kıyamet kopmayacakmış.


Kimileri alaycı bir yüz ifadesi ile “Bırakın bu saçmalıkları!” diyor.


Vatikan, aslında İsa’nın doğum tarihinin sanılandan yedi yıl önce olduğunu söylüyor.


Yani aslında 21 Aralık 2012 değil asıl tarih.


Kimileri, 2012’de yedi gezegenin, galaksinin aksında bir hizaya geleceğini, dolayısıyla büyük bir manyetik gerilimin olacağını söylüyor. Kimi de (mesela NASA), bu hizalanmanın çoktan olup bittiğini söylüyor.


Çaktırmadan evlerinde odun, kömür, yiyecek stoklayanlar var, topluca dağlarda mevzilenenler de.


Her zaman olduğu gibi, insanlar muhtelif fikirlerde. Hem rivayet muhtelif, hem de insanların her biri ayrı bir havada. Eh zaten böyle de olması gerekiyor.


Hayatta ne tam olarak kesin ki?


Hep bir gizem hep bir seçenek var. Her zaman, her kafadan bir ses çıkar zaten.


İnsanlığın genel hali bu.


Bir kere, tarih üç ay önce, beş ay sonra olsun hiç önemli değil. Yeni bir enerji alanına, yeni bir döneme giriyoruz. Bu kesin. Hatta girdik bile. Kimileri ta altmışlarda bu yeni dönemin başladığını söylüyor.


İkincisi, bu dönem bir kıyamet değil. Daha doğrusu bildiğimiz anlamda bir kıyamet değil.


Ama kelime anlamı olarak kıyamet!


Yani ayağa kalkmak, yükselmek, uyanmak anlamında kıyamet!


Bir yeni enerji dalgası içindeyiz. Bu dalga, insanı değişmeye, kendi güçlerini fark etmeye, ileri doğru hamle yapmaya zorluyor. Bu enerji, yanlış bilgileri, işe yaramayan inançları yerle bir edecek. İnsanın bilinçaltını temizlemek için geliyor bu dalga.


Sıkı sıkıya eskiye, yanlışa bağlı kalmak isteyenler için bu, “Yıkım” anlamında kıyamet olurken, değişime açık olanlar için bu dalga, “Yükselme” anlamında kıyamet olacak.


Hani sörf yapmak isteyenler en yüksek dalgayı bekler ya! Alır eline sörf tahtasını, keyifle dalgayla dans eder. Ama yüzme bilmeyen, sudan korkan ama direnen kişi, bu yüksek dalganın altında kalır, boğulur.


Geçenlerde televizyonda, yakınlarının öldüğü kendilerine bildirilen bir grup insanı gösteriyordu. Çıldırmış gibiydiler. Yakınlarının öldüğü gerçeğini kabul etmiyorlardı.


Onu alelacele bir yatağa atıp, hastaneden kaçırmaya kalktılar. Buna müdahale etmeye çalışan görevleri tartakladılar. Birinin kafasını duvara vurdular. Zavallı hemşire neye uğradığını şaşırdı. Neredeyse vahşi hayvanlara dönmüşlerdi.


Neydi onları bu kadar çıldırtan? Sadece yakınlarının ( büyük bir ihtimalle babaları idi, çünkü başlarında bir büyüğünü kaybetmiş çocuklar gibiydiler) öldüğü gerçeğini kabul etmiyorlardı.


İşte Yeni Çağ da bazı insanlar üzerinde böyle bir etki yapacak. Ortaya çıkan bazı gerçekler onlar üzerinde çok büyük bir baskı oluşturacak. Çıldırmış gibi olacaklar. Akıllarını yitirenler olacak belki de.



Peki bu gerçeği kabule hazır olanlar?


Onlar bu değişimi bekleyenler, bu değişime hazır olanlar olacak. Yeni gerçekleri kabul eden, hatta onları savunanlar olacak. Onlar için bu değişim dalgası, şükredilecek, sevinilecek haberler ve olaylarla dolu olacak.


Çünkü insan, dünyada öylesine yaratılmadı. Yesin, içsin, yan gelip yatsın diye değil.


Acı çeksin, sürünsün diye de değil; “İnsan Üstüne” yükselsin diye. İnsan, dünya toprağına düştü bir kere. Kendisini tam olarak gerçekleştirmeden buradan kurtulamaz.


İşte 2012 döneminin anlamı bu. Artık çiçek açmak vakti. Uyanma vakti.


Değişim zamanı. Zulaya birkaç odun-kömür, dolaba bol yiyecek biriktireceğimize, düşünsel ve duygusal olarak hazırlık yapılmalı.


Çünkü fikren kendimizi esnetmezsek, yeni fikirlere ve bilgilere açık olmazsak, olaylar beynimizi parçalarcasına bizi zorlayabilir.


Nitekim bazı insanlara şimdiden oluyor.


Kalbimizi sevgiye açmazsak göğsümüz acıyla sıkışabilir. Nitekim bazıları için şimdiden oluyor (Karısı kendisinden boşanmak istedi diye on yedi yerinden bıçaklayanlar var ya!).


Eski ekonomik alışkanlıklarımızı sürdürürsek bütçemiz allak bullak olabilir.


Neye uğradığımızı şaşırabiliriz.


Nitekim bazıları için hala olmakta (bakınız: Yunanistan, İspanya gibi ülkeler).


Yönetim alışkanlıklarını sürdürmeye çalışanlar açık düşüyorlar (bakınız: Mısır, Libya, Suriye).


İnsan, çiçeğini açtırmak zorunda artık.


Öfke, suçluluk, kin, kızgınlık duygularının tamamen temizlenme zamanı…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.