Ölümün olduğu şu dünyada
Pazar akşamı herkesi sarsan bir olay yaşandı. Özel bir jet düşmüş, içindeki 11 genç ve güzel kadın hayatını korkunç bir şekilde kaybetmişti.
Bekarlığa veda, Dubai, eğlence, ve ekibin kadın olması birleşince film senaryosu gibi, herkesin bir şeyler söyleme hakkını kendinde gördüğü acı, çok acı bir olay.
Daha bir gece önce konserde eğlenirken attıkları storyler silinmeden yaşamları sona erdi. Hepsinin sosyal medya hesabında tüm tatili, öncesini görmek mümkündü. Sürekli her yaşanan olayda "Black Mirror olduk iyice" diyorum ama artık gerçekten ipin ucu kaçtı.
Ölüm haberini alır almaz "Nefes alamıyorum" yazarak story atmak aklına gelen arkadaş çevresi mi, ölenlerin takipçi sayılarının hızla biner biner yükselmesi mi, herkesin aynı tepkiyi vermesi mi daha Black Mirror bilemiyorum.
"Ben de onları tanıyordum, benim de çevremden insanlardı" yarışını midem bulanarak takip ettim. Ölen gencecik insanları sosyal statü için kullandıklarına bizzat şahit olundu.
Sırf 2 saat içinde en az 10 ünlümüzün şu sözü paylaştığına şahit oldum. Bi noktadan sonra artık kaydetmeyi bıraktım ama tüm ünlü camiası paylaştı bu sözü. Sanki ilk kez bir ölümle karşı karşıya kalmış gibi hepsinde aynı söz. Hayır kardeşim ölümün olduğu şu dünyada birçok şey ciddidir! Sizin tüm ciddiyetsizliğinizin yanı sıra..
"Çok üzüldüm nefes alamıyorum" yazıp 30 saniye sonra lay lay lom hayatlarına dönmeleri mi, bu trajediyi bile "Ben de tanıyordum onları" diye kendilerine döndürmeleri mi daha can sıkıcı? Nasıl insanlarsınız ya?
Arkadaşlıkları, üzüntüleri, sevinçleri, her şeyleri yalan. Ama sorsan en doğal onlar! Doğallığınızı falan istemiyoruz ya, nerden çıktı şu sosyal medya ekranda görüp kanalı geçtiğimizde kurtulabilseydik keşke.
Yok Ajda Pekkan da 2 sene önce o jete binmiş, yok ölen kızlardan biriyle 8 sene önce aynı mekanda yemek yenmiş. İnsanların yaşadığı acıyla dalga geçer gibi saçma sapan anekdotlar, anılar, timsah göz yaşları. "İnanamıyoruğğm, inanamıyorğuum"lar. İnanamıyorsan bırak elinden telefonu ve gerçekten git üzül, ne kadar üzüldüğünü bize neden kanıtlamaya çalışıyorsun. Elinden telefonu bırakırsan nefes alabilirsin belki.
İnsanların aileleri gerçekten nefes alamazken, bu sosyal çevre işin showunda. "Biz daha yakından tanıyorduk, biz daha çok üzüldük" yarışındalar.
Bir de işin diğer yanı var. Duruma üzülsen "Şehitlere üzülmüyorsun, eğlenceden dönüyorlardı iyi oldu"cu bir ekip. Tarifeli bir uçak değil de düşen özel jet olunca, ortaya çıkan nefret çok daha sert oldu.
Artık insanlar arasındaki sınıf farkı o kadar büyük bir uçurum ki, sen otobüsle de Dubai'ye gidip kaza geçirsen, Kars'a trenle giderken de kaza geçirsen, arabana park cezası bile yazılsa sevinecek kadar nefret ediyor kendi hayatından. Senin mutlu olduğun her an, paylaştığın her mutluluk onun yüzüne gerçekliğini sert bir tokat gibi vuruyor. O yüzden hak ediyorsun başına gelen her kötülüğü.
Sosyal medya biraz da hepimizin show yaptığı, hayatlarımızın ne kadar mükemmel olduğunu sergilediğimiz bir ortama döndü, kabul ediyorum. Faturamızı zar zor ödediğimizi değil de yediğimiz buharda somonun ne kadar güzel olduğunu yazıyoruz, o da doğru. Ama kendi olmamışlığımızın acısını başkasının mutluluğundan çıkarmak artık ruh hastalığı. Kimse iyi değil artık.
Sen oturup 18 saat Survivor izlemen başkalarına özel jet, pahalı ayakkabılar, son moda çantalar olarak dönüyor işte. Tek sevincin uçağının düşmesi oluyor. Sorgulamıyorsun o paralar nasıl kazanılıyor, sen niye kazanamıyorsun ya da asla kazanamayacaksın...
Korkunç bir kaza ile hayatını kaybeden gencecik insanlara nefret saçarken aslında neler yatıyor onun altında neler... Çalışarak asla elde edemeyecekleri paralar, zengin koca hayali, parlak bir gelecek. Kendi hayatında nefret ettiği ne varsa, istediği her şeyi elde etmiş kim varsa ölü ya da diri fark etmeden nefret kusuyorlar...
Tüm bunların yanı sıra tek gerçek geride kalan aileler, eşler, çocuklar.. Biz gündemimize başka bir şey gelene kadar bunu konuşup, belki bi dost meclisinde tekrar hatırlayıp birkaç dakika üzüleceğiz, ama kalplerinden ömür boyu çıkmayacak acı ve travma ile baş etmek zorunda olan insanlar var. Biraz da onları düşünüp susmak gerek belki de...
YORUMLAR