Kocasını çoook seven kadınlar klübü
Geçtiğimiz yaz bu zamanlarda "Neden asla snapchat kullanmayacağım" gibi bir yazı yazmıştım hatırlar mısınız bilmem. Ben çok iyi hatırlıyorum zira öyle bir yuttum ki yazdıklarımı, bu utancı bari kendim hatırlatayım başkası lafları sokmadan dedim.
Zaten büyük konuştuğum, kınadığım ne varsa yaşamadan ölmemeye ant içmiş gibiyim. Ay benden kısayla olmaz, benden küçükle olmaz, kitap okumayanla olmaz diye diye hepsini yaşadım çok şükür. (Bütün kınadıklarım tek bir bedende toplanmıştı ama olsun, rahmetli bir erkekte istenmemesi gereken her özelliği taşırdı, bir kerede bütün kınadıklarımı yaşayarak attım laneti üzerimden.)
Ay neyse yine konu ex'lerden tiksinme olunca kaptırdım kendimi gidiyorum. O snapchat yazımda beni ekleyen herkesi kabul ettiğimi sanıp, ben de onları arkadaş olarak eklediğimi yazıp, sonra bir gün oturup binlerce kişiyi sildiğimi anlatmıştım ya. İşte bir arkadaşımla aynı isme sahip, hiç tanımadığım bir kızı silmemişim. O günden beri bütün stalk içgüdülerimi bu hiç tanımadığım kız ile kamçılıyorum.
Çünkü kız kocasına öyle bir aşık ki, böyle bir sevgi göremezsiniz. Leyla ile Mecnun bu kızın aşkını görse "Bizimki de aşk mı ulan" deyip arkadaş kalma karar ı alırlar. Kız işe gidiyor; "Uff kocişimi yatakta bırakıp çıkmak çok zordu" yazıyor, yemek yiyor; "Keşke Ç...ciğim e olsaydı ellerimle beslerdim" diyor, metrobüsle eve dönüyor "Yihuuu kavuşmamıza son 3 dk." Ulan sen ayakta durmakta, nefes almakta zorlanırken nasıl kocan geliyor aklına, dış ses Cevizlibağ diye inlerken nasıl romantik olabiliyorsun?
"Yeni gelinin malum şeye sarıldığı gibi..." diye başlayan bir deyişimiz var ya, bu kız onun vücut bulmuş hali. Kocam da kocam… Hayır bir de adamı görseniz, pazardan eve dönerken poşetleri taşımaya yardım eden mahalle esnafından hallice.
Baba evinde zincirlere vuruluyordu, eskiden hayatı çok mu kötüydü diye minik bir stalk yaptım (evet günler çok uzun ve yapacak hiçbir işim yok), kızın babası da gayet zengin. Hatta oturdukları evi bunlara o almış. Ulan biraz da babişkom de nankör.
Tüm bunlar olurken geçtiğimiz akşam bir arkadaşımın anneannesiyle aynı ortamda bulunduk. Kadın 13 sene önce ölmüş kocasının arkasından artık insan içinde ağlamaya utandığını anlatıyordu. "Kızım, canı başka şey çekiyor derler" diye ekledi. Artık kimsenin yanında özlemini belirtmiyormuş 38 yıllık kocasına.
Yeni neslin hatunu patronunun yanında bile kocişkom diye sayıklarken, hayatını geçirdiği eşinin arkasından göz yaşı dökmeye çekinen bir anneanne ile aynı gün içinde karşılaşınca garip şeyler hissediyor insan.
Nerde bir sevgi gösterme fazlalılığı, nerede bir "Bakın çooook mutluyuz, diğer yarımı buldum, hepiniz çatlayın" temalı mutluluk pozları, onun altında bir eksiklik yatıyor.
Duman grubunun ergenliğimizde über cool bulduğumuz gitaristi Batuhan Mutlugil'in yeni evlendiği eşinin Instagram hesabında da durum farklı değil. Kocasına sevgisini aşırı belli etmezse ölecek hastalığına yakalanmış gibi, şak şak şuk şuk adamı tuttuğu yerde boğazına yapışıp selfie çekmiş. Bi’ soluklan, adam senin, soyadını profilin girişine kapı gibi dikmişsin.
Hayır bir de o zamanlar ergen olan bizler için bu tip üç beş tane cool adam vardı. Büyüdük, pek de sandığımız gibi olmadıklarını fark etmek uzun sürmedi ama, insan gençlik zamanında "Melis Tarkan'la evlensin, ben Teoman'la, Didem'de İlhan Mansız'la nişanlıymış tamam mı?" diye oyunlar oynadığı kişinin davul zurna ile evlenmediğini görünce bir üzülüyor. Hangi hayat sizi bu kadar normalleştirdi, neler yaşandı da herkes gibi oldunuz...
Sosyal medyada kocasını ne kadar sevdiğini, ne kadar mutlu olduğunu göstermezse ölecek kadınların hepsine acil şifalar diliyorum. 3 gün selfie koymazsanız, ayrıldığınızı, mutsuz olduğunuzu düşünmüyoruz. Aksine "İnternete girmek akıllarına bile gelmeyecek kadar mutlular" deyip hasetlenebiliriz bile.
Şimdi o telefonu bir masanın üzerine falan koyup, ne kadar mutlu olduğunuzu kanıtlamaya çalışmaya bir süre ara verin, inanın iyi gelecek.
YORUMLAR