Yeni  yıldan beklemediklerim

1 Ocak.. Yeni bir yıl, yeni kararlar, yeni umutlar... En “Benim öyle hedeflerim, yeni yıl kararlarım, beklentilerim yoktur” diyende bile bir takım kıpırtılar oluyor tarih itibariyle. Deli gibi spor yapmak, verimli çalışmak, bedenlerce incelecek kadar kilo vermek gibi ütopik umutlarımız olmasa da en azından indirimden tam bedenimize uygun bir elbise katmak, flört mesajına anında cevap almak gibi minik beklentiler de yok değil.


Ama benim bu yıldan bir takım beklentiler yerine beklemediklerim var. İşte gerçekleşmeyeceğine adım gibi emin olduklarım:


Gökten meymenet, burcumdan bolluk bereket: Bir kere de gazeteyi açtığımda “Terazilerin muhteşem yılı!!” başlıklı bir haber göreyim… Yok, ama bunu görmediğim gibi dikkatli olmam, adımlarımı temkinli atmam gibi uyarılar var. Kendi burcum dışında bakıyorum hangi burç coşmuş gidiyor diğerleri benden beter. Neymiş, sözleşme imzalarken dikkatli olacakmışız... Benim ne işim olur sözleşmeyle, avukatla... Aşk istiyorum, koca bulma umuduyla burcumu okuyorum, Merkür Bey yüzünden telefonumun bozulacağı haberini alıyorum. Gökteki yıldızlar, gezegenler bile bana karşıyken ne bekleyeyim ben yeni yıldan?


Meryem Uzerli’nin yeni dizisinin tutması: Yeteeeer, artık başlasın şu dizi! Daha başlamadan 2.5 yıldır her gün haber oluşu yüzünden sıkıldım bu diziden. Tanıtımlardan anladığımız kadarıyla birkaç güne başlıyor ama beklenti o kadar yüksek, merak o kadar tavanda ki, böyle yapımların sonu hep hüsran olur. Kıvanç Tatlıtuğ’un 3 bölüm sonra biten dizisini hatırlayan var mı, yok? Beren Saat’li Hülya Avşar’lı yeni Muhteşem Yüzyıl ise Big Brother’dan daha az izleniyor... O yüzden Meryem’in dizisinin de patlayacağını düşünüyorum. İnşallah yanılırım da beynimizi uyuşturacak bir sıradanlığı hayran hayran izleriz 90 dakika boyunca…


Kafa ütülemeyen bir sevgili: Bak aşkı bulduk, bulutların üzerindeyiz demiyorum... İkinci buluşmaya çıkmayı istemek bile yeterince büyük bir olayken hasbel kader biriyle münasebete girdik diyelim. En cool’u, en “hah işte bu” dediğin bile bir yerden sonra kafa şişirmeye başlıyor. Bu yıl da “nerdesin, uyudun mu, o çocuk kim, neden laykladın, sana niye mesaj atıyor, neden selamlaştınız” gibi cümleler kurmayan bir bey bulabileceğimizi sanmıyorum... İki gram ilgi gösterince içlerinden sünnet kıyafeti giymiş “annesinin prensi” çıkıyor...


Ucuz uçak bileti: Şu ara tüm havayolu şirketleri kampanya yapmış. “Şimdi al baharda uç, 2 kişi uç ucuza uç” gibi fantastik görünen ve gördüğünde ağzını sulandıran kampanyalar. Bilet almaya bir niyet ediyorsun kuralları, vergisi, bilmemnesi normalde sattığından daha fazlaya geliyor kampanyalı bilet. Ucuza bilet alamamak bir yana, salak heyecanlandığı için kendine kızıyor insan bir de. İki gün tatile gitmek için binlerce belge verip vize almak, ucuza bilet bulmak, tatil için izin alıp doğru tarihlerde orada olmak o kadar zor ki bu memlekette, yeni yıldan tabii ki bol bol seyahat gibi bir beklentim elbette yok.


Sağlıklı abur cubur: Ay şimdi hiç başlamasın fit yaşamcılar, sağlıklı abur cubur diye bir şey yoook. Elmanın üzerine tarçın döküp “işte gece atıştırmalığıııı” diye kakalamaya çalışıyorlar sinir krizi geçiriyorum. Abur cubur dediğin şeyin tek olayı tadının muhteşem olup, sana milyonlarca zararı olması. Kremalı piskeviti süte batırıp yerken bir yandan da cips paketinin dibini sıyırmanın tadını evde ince ince dilimleyip fırınladığım patates verecek mi? Vermeyecek. Onla saatlerce uğraşıp kaknem bir şey yediğiyle kalıyor insan. Uzmanlar bir şey yapsın ve tadı sunta gibi olmayan ama kıçımızı Konya ovası gibi genişletmeyecek olan bir abur cubur çıkarsınlar. Umut fakirin ekmeği işte…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.