Grinin 50 Tonu
Grinin Elli Tonu filmini en sonunda dün izleyebildim, elbette herkes gibi benim de söyleyeceklerim var..
Aslında ilk kitabı okuduğumda her kezban gibi çok sevmiştim. (bu filmi ya da kitabı sevmek neden kezbanlık onu da bilmiyorum, bu konuya da değineceğim..) Vizyona girdiği 14 Şubat günü gidip izlemek istiyordum ama malum güne yüklenen anlamlar sebebiyle nasip olmadı.
O gün sevgiliyle sinemaya gitmek zaten fiyasko, korkunç bir klişe… Bi de Elli Ton filmine adamı sürüklemek yerine gel benden ayrıl diye bağır daha iyi.
Kız arkadaşlarımla gitmek istedim, 14 Şubat’ta kız kıza sinemaya gidip bu filmi izlemek de biraz itici görüneceğinden bu fikirden de vazgeçtik.
Tek başıma gideyim dedim, 14 Şubat günü tek başına sinemada ve rüyaların erkeğini izliyor. Ay başıma bela oldu yani, bi türlü gidemedim. Sonraki günlerde de çevremdeki kimse filme benle gelmek istemediği için bugüne kadar izleyememiştim, dün bi solukta izledim, ferahladım.
Gelelim notlarıma…:
Her kitap uyarlaması filmde olduğu gibi bir sürü eksik var.. Uyarlama filmlerin en büyük sorunu da bu oluyor zaten. Hayallerimdeki Mr. Grey ve ihtişamını bulamadım filmde. Üç tane lüks arabaya, yan yana dizilmiş iki kravata mı tav olacağım Anastasia Steele gibi? Jamie Dornan muhteşem ama ben Bay Grey’i daha olgun, daha dediğim dedik hayal ediyordum.
Edepsizlik boyutu yok denecek kadar az… Bunun için mi bekledim ben yaa? İki popoya şaplak, bir kırbaç ama ne marjinal.. Boşuna +18 etiketi yemiş film. Dakota Johnson’ın fındık memelerine değmez o kadar yaş limiti.
Anastasia Steele karakteri tam olarak kitaptaki kadar itici. En azından o “içimdeik tanrıça” mallıklarına değinmemişler filmde, onu kutluyorum. Sürekli göz devirip dudak yalaması bir süre sonra sinirlerimi bozdu. Kendiyle savaşan genç bir kızdansa, zenginlik ve yakışıklılığa vurulmuş ortalama bir hatun olmuş kitaptaki karakter. Gerçi hangimiz yelkenleri suya indirmezdik ki..
Jamie Dornan ve Dakota Johnson arasında hiçbir kimya, uyum yoktu. Zaten ayıplı sahne çekimleri bu yüzden tekrar edilmişti, onu biliyordum da, bu kadar açık açık seçilebilen bir uyumsuzluk beklemiyordum. İki kanka zorunlu olarak öpüşüyor gibiydi sahneler.
Ahhh Jamie Dornan..
Film o kadar özenle mükemmelleştirilmek istenmiş ki, tam olarak 120 dakika sürüyor, ne eksik ne fazla. Bu kadar kusursuz olma çabası komik olmuş. Koskoca Mr. Grey kıro zenginler gibi kızı helikopterle uçakla tavlamaya çalışıyor. Neyse ki cin tonik içmesi takdirimi kazandı. Ne çok ortak yönümüz var değil mi bay Grey??
İnternette Mr. Grey’in evini gezebiliyorsunuz. Artık piyanosunu mu incelersiniz, kırmızı oyun odasına mı girersiniz bilmem. Ama oldukça eğlenceli bir site olmuş, aynısını koymuşlar valla. Gece yarısı, sabahın körü dinlemeden gidip geziyorum Christian Grey’in evini..
Bir diğer sevdiğim yanı ise soundtrack albümü oldu. Filmin doğru yerlerinde doğru müzikleri kullanmışlar. Beyonce’den Frank Sinatra’ya herkes var. Koca bi film çekmek yerine arka arkaya 5-6 klip yayınlasalar daha güzel olurdu.
Neyse, her ne kadar laf etsek de, bir kadın yönetmenin çektiği film olarak uzun süredir görülmemiş bir gişe başarısına sahip. Millet parasına para, şöhretine şöhret eklerken, biz burda Mr. Grey’e iç geçirdiğimizle kaldık.
Ve son olarak; ahhh Jamie Dornan…
YORUMLAR