Doğum şekli emzirmeyi etkiler mi?

Annelerimizin gebelik dönemlerinde oldukça merak ettikleri bir soru vardır: “Doğum yapma şekli emzirmeyi etkiler mi?” Yani, doğum yapma şekli (vajinal-sezaryen) ile emzirme başlangıcı ve süt üretimi arasında doğrudan bir ilişki var mıdır?


Hayır, doğum yapma şekli ve süt üretimi arasında bir ilişki yoktur. Çünkü süt üretimi salgı aktivasyonu hamileliğin ortalarında başlar (Lactogenesis 1) ve doğumun hemen ardından bebeğin emmesiyle birlikte süt dışarı çıkar (Lactogenesis 2). Dolayısıyla doğum yapma şeklinin, Lactogenesis 1’e etkisi olmayacaktır. Ancak, Lactogenesis 2’ye etki edebilir ve emzirme başlangıcı doğum yapma şekliyle ilişkili olabilir. Buradaki asıl konu, doğum yapma şeklinden çok doğum sırasında kullanılan ilaçlardır. Bilindiği gibi, günümüzde hem sezeryan hem de vajinal doğumlarda kullanılabilen bazı analjezik ve anestetik ilaçlar vardır. Kullanılan bu ilaçların emzirme başlangıcını kısmen olumsuz etkileyebileceği düşünülmektedir.


Aşağıdaki sayısal yüzdeler, annenin sütünün bebeğiyle ilk buluşmasında gecikme olasılıklarını ifade etmektedir.


  1. Genel anestezi ile sezaryen doğum %56
  2. Suni sancı ve epidural anestezi ile vajinal doğum %42
  3. Epidural anestezi ile sezaryen doğum %27
  4. Anestezi ve Analjezi olmaksızın (doğal) vajinal doğum %16

Bu bağlamda şunu belirtmekte fayda olabilir, ilk sütün verimi ya da emzirme başlangıcının başarısı, erken emzirme ile yakından ilişkilidir. Çünkü bebeğin bir an önce emzirmeye başlatılması, bebeğin emme becerilerinin gelişmesi ve annenin süt üretimi açısından olumlu sonuçlar verecektir.


Gebelik, doğum ve emzirme bir bütündür; daha doğru bir ifadeyle, aynı sürecin aşamalarıdır. Bebek dünyaya geldiği anda anneden ayrılması ve o anda annesini emmesine izin verilmemesi, aslında bebeğin bu durumdan fizyolojik ve psikolojik açıdan son derece olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Yapılan çalışmalarda doğumun hemen ardından bebeklerin hızlıca annelerinden ayrılmalarının, hipotermi ve düzensiz solunum riskini arttığı gözlemlenmiştir. Çünkü bebekler annelerinin rahim içindeki sıvı ve güvenli ortamından, oksijen alanı olan dış dünyaya çıktıklarında son derece karmaşık olan fizyolojik ve psikolojik süreçler yaşadıkları bilinmektedir. Doğumun hemen ardından annesinden ayrılan bebek, uzun süre ve oldukça yüksek desibelde ağlamaya başlar. Bu ağlama, aslında bebeğin yaşadığı stresi ifade etmektedir. Bu stres, bebeğin kortizol seviyeleri yükselterek bağışıklık sistemini baskılayabilir. Ayrıca, bebeğin zihinsel süreçlerini, sindirim ve böbrek fonksiyonlarını da olumsuz etkileyebilir. Bu anlamda yapılan çalışmalar, bebeğin bu dünyaya annesinin sıcak teninde adapte olmasına izin vermenin, fizyolojik ve psikolojik açıdan bebeğin sağlığını olumlu etkilediğini ortaya koymuştur.


Dünya Sağlık Örgütü, UNESCO ve UNICEF, “Bebeklerin ve çocukların bakımı” hakkında hazırladıkları tavsiye raporunda şöyle der:

“Bebekler, doğum anında hızlı bir biçimde öğrenmeye başlarlar. Onların büyüdükçe gelişecek olan hızlı öğrenme becerilerini, aldıkları sevgi, ilgi ve uyarımlar destekler. Doğumdan sonra ilk bir saat içinde kurulan ten teması ve emzirme, bebeklerin daha iyi bir büyüme ve gelişim elde etmesine yardımcı olur ve de anneleri ile kurdukları iletişim, huzurlu olmalarını sağlar. Bebeğin çevredeki dünyayı keşfetmesi kullandığı dokunma, işitme, koku, görme ve tat gibi araçlar aracılığıyla olur. Bebeklerin zihinleri, onlara dokunulduğunda, onlarla konuşulduğunda ve farklı nesnelerle karşılaştıklarında hızlı bir biçimde gelişim özellikleri gösterir. Bebekler, doğumun ardından sevildiklerini ve güvende olduklarını hissettiklerinde çabuk öğrenir; hızlı bir gelişim grafiği gösterirler.”


Özetle doğum, şekli itibariyle ister sezaryen yoluyla olsun, ister vajinal yolla olsun “Normal” bir olaydır ve doğumun normal olan doğası, mümkün olduğunca tahrip edilmemelidir. Bu anlamda, sağlık uygulamaları anne ve bebeğinin ilk buluşmasının mümkün olduğunca hızlı başlatılmasına özen gösterebilir. Anne ve bebeğin ilk buluşma anı, aynı zamanda ilk emzirme anıdır ve de bu anın ne kadar erken gerçekleştirildiği, emzirme sürecini de son derece olumlu etkileyecektir.





Yararlanılan Kaynaklar:


  1. Dewey KG, Nommsen-Rivers LA, Heinig MJ, Cohen RJ. (2003) Risk factors for suboptimal infant breastfeeding behavior, delayed onset of lactation, and excess neonatal weight loss Pediatrics 112(3 Pt 1):607-19 http://pediatrics.aappublications.org/cgi/content/full/112/3/607
  2. Calais E, Dalbye R, Nyqvist Kh, Berg M. (2010) Skin-to-skin contact of fullterm infants: an explorative study of promoting and hindering factors in two Nordic childbirth settings. Acta Paediatr. 99(7):1080-90
  3. UNICEF, WHO, UNESCO: Facts for life: A Communication Challenge. New York: UNICEF 2002, p:26.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.