Gör beni

Toprağa dikiyorum ellerimi, yeşerecekler biliyorum.* Beyaz duvarlı bir evim, evimin çimenli bir bahçesi olacak. Uzun boyunlu ağaçların gerdanında kuşlar yuva yapacak. Bahçesindeki masamda kalemlerim, defterlerim, kitaplarım duracak. Ocağında çaydanlığım kaynayacak, tencerede aşımın dumanı tütecek. Denize bir adım olacak evim, çocuklarım koşarak suya varacak. Kumda çıplak ayaklarıyla dolaşırken söyledikleri şarkıları duyacağım evimden. Bahçemde sağlık, denizimde müzik, göğümde kuşlar...


Ellerim hamur yoğuracak, ekmek pişirecek. Sağlığım için güneşli bir diyara taşınacağım. Güneş kızın türküsünü söyleyecek dudaklarım. Kalbim bereketi çağıracak, kalbim bereketi çağıracak, kalbim bereketi çağıracak...


Birkaç gün evvel göz kapımı bir dost çaldı. Tık tık tık. "Kim o?" , "Ben Sedef."

"Yaa..."

Önce hüzünlendim, sessizleştim, üzerine uyudum. Uyandığımda kabullenmiştim. Sedef ile konuşmaya karar verdim. "Merhaba Sedef Hanımcığım, dost elbette acı söyler; yalnızca, gözlerime yerleştiğin için bir başka hüzünlendim" dedim.

Dile geldi Sedef, bir şarkı tutturdu: "gör beni, gör beni gör; gel gözüm ol gör beni."**

"Öyle mi diyorsun Sedef Hanımcığım, görmediklerimi göreyim diye mi gözlerime yerleştin?"

Bir de şiir döküldü dilinden: "yara izin bir kapı, Abrela Puerta aç kapıyı."***


"Hımm, peki" dedim. Masamın üzerinde bir Alice şişesi vardı -böyle zamanlar için sakladığım bir iksir- şişedekini bir yudumda bitirdim. O esnada ev ve ağaçlar büyüdü, büyüdü, büyüdü. Yo hayır; ben küçüldüm, küçüldüm, küçüldüm. Gözümün altındaki sedeften içeri giriverdim. "Vauvv ne acayip bir yermiş burası Sedef Hanımcığım."

"İçine hoş geldin canım, şu trene atla da seninle bir yolculuğa çıkalım."


Bu Sedef bana hiç benzemiyordu. Mini mini etekli, elinde şarap kadehli, kırmızı dudaklı, sürmeli gözlü, dekolteli bir hatun. Gözlerimi parlak teninden, dekoltesinden alamıyordum. Sesim iyice içime kaçtı, utandım, ezildim karşısında. "Tatlım, kaldır başını da yüzüme bak" dedi.

"Şimdi içini gezerken şu şarap şişesini devireceğiz. Senin omuzları bir gevşetmek lazım."


Ve tren büyük bir hızla aşağıya doğru ilerledi. Göz açılıp kapanıncaya dek bir antik kente vardık. "Tatlım seni içinin tanrıçaları ile tanıştıracağım" dedi. Trenden indik ve antik kentin kapısına doğru yürüdük. Kapıda bizi Aşk Tanrıçası karşıladı; dizinden yaralanmış, tüm güzelliğine rağmen topallayarak yürüyordu. Kentin içine girdiğimizde Şifa Tanrıçası ellerini uzatıp ellerimi tuttu. "Toprağa dikeceksin ellerini, yeşerecekler biliyorsun" dedi. Sol köşede Aş Tanrıçası vardı. Kazanın altındaki ateşe bir odun daha ekledi. Kazanın içindeki çorbayı karıştırırken bir tutam tuz atıp yanına çağırdı beni. Kepçeyi kazanın içinden çıkarıp dudaklarıma uzattı. Önce üfledim, sonra yudumladım. "Mmm nefis bir sebze çorbası dedim" gülümsedi.


Biz birkaç adım daha attıktan sonra kentin üzerine bir karanlık çöktü. "Göör benii!" diye gür bir çığlık yükseldi. Siyah bir pelerin giymiş uzun boyunlu, geniş omuzlu bir tanrıça merdivenlerden inerek bana doğru yaklaştı. "Kimsin sen? Neye ihtiyacın var? Tanıyamıyorum seni" dedim. Büyük bir rüzgar esti, bir anda gökyüzü ortadan ikiye ayrıldı ve kentin her köşesine yağmur indi. Şimşekler çaktıkça gökyüzü aydınlanıp yeniden karardı. Ben şaşkın bir hâlde beklerken, tanrıçalar toplanıp kaçışmaya başladılar. Sedef uzanıp elimi tuttu "hadi gel, şimdi gitme vakti. Başka zaman yeniden geleceğiz" dedi.


Trene bindik, yukarı çıktık. Sedef beni içeri girdiğim göz kapısından geçirirken elime kadeh tutuşturdu. "Bahçene varınca kadehtekini iç" dedi.

Şaşkın, ıslak, korkmuş bir hâldeydim. Bahçeye varıp elimdeki kadehten bir yudum alınca ev ve ağaçlar küçüldü ya da ben büyüdüm bilmiyorum ama her şey eskisi gibiydi. Oysa ben yorgundum, çok yorgun.


Ertesi gün doktorun verdiği merhemleri kullanmaya başladım. Gözlerimin altındaki sedefin kabuğu incelmeye başladı. İyileşecek biliyorum. Bana göstermek istediğini de göreceğim, biliyorum. Zehirden arındıracağım vücudumu ve güneşi bol bir bahçeye taşınacağım. Sonra ellerimi toprağa dikeceğim, yeşerecekler; kalbim bereketi çağıracak, kalbim bereketi çağıracak, kalbim bereketi çağıracak...


*Yeniden Doğuş, Furuğ Ferruhzad

*** Abrela Puerta, Clarissa Pinkola Estes



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.