Beyin mi ruhsal hafıza mı?..
Birçoğumuzun olduğu gibi, küçükken benim de hayran olduğum biri vardı. Hiç unutmam, ilk kez onun konserine gittiğimden midir bilinmez, bende çok yoğun bir şekilde Ajda Pekkan hayranlığı vardı ve hatırlayabildiğim yaşlarda ki bu yaşlar 4 yaş civarıydı, "Ben bir sonraki hayatımda Ajda Pekkan olacağım anne" der dururdum.
O yaşlarda, birkaç hayat yaşandığına ama dünyaya gelen kişilerin isimlerinin ve hayatlarının hep aynı olduğuna inanırdım. Yani bir sonraki hayatta ben Ajda Pekkan olacağım, bir başkası da Müjde Özenen olacak gibi gelirdi. Sonrasında bu düşünce biraz gelişti tabii ki ve reankarnasyona inanmakla birlikte, artık bir Ajda Pekkan veya Müjde Özenen’in daha dünyaya gelmeyeceğine ikna oldum.
Bu düşünce gelişmesi ile birlikte, beyin ve ruh arasındaki bağlantı inanılmaz ilgimi çekmeye başladı. Beyin bu hayatımızda yaşadığımız deneyimleri biriktiriyor, ruh ise; bu ve bundan önceki hayatların izlerini taşıyor ve biriktiriyor olmalı kanısına vardım. Ama inanın hala tam olarak çözebilmiş değilim, o yüzden bu konuya çok girmeyeceğim. Ama emin olduğum bir şey var ki, mevcut hayatımızdaki birçok şeyi, özellikle de kararlarımızı ve duygularımızı beynimiz yönetiyorken, ruhumuz da, ya önceki deneyimlerimizden yola çıkarak ya da çözemediğimiz bir sebepten dolayı beynimize belirli sinyaller gönderiyor ve yaşadığımız olaylar doğal sebep-sonuç ilişkileri ile belirleniyor gibi görünse de, görünenin arkasında gizemli bir manevi nedensellik sistemi var..
"Ben yıllardır sağlık sektörüne hizmet sağlayan firmalarda, satış üzerine görev yaptım. 10 senelik bir deneyimim var, fakat şu an işsizim. Farklı sektörleri tecrübe etmek adına çabalarım oldu ve artık maddi ve manevi noktanın sonuna geldim. Bu nedenle, farklı bir sektörde satış üzerine iş görüşmelerim olacak. Aslında sorun şu ki; nedendir bilmiyorum ama Ruhsal Zekam (SQ) beni hala kendi yaptığım iş üzere devam etmem yönünde ısrarlı bir şekilde uyarıyor. Bu konuda bilgi paylaşımında bulunmanızı rica ederim." Rumuz: İş hayatına dair
Dedim ya, tam olarak çözememekle birlikte beyin ve ruh arasında kesin bir bağlantı olduğuna inanıyorum. Ama insan o kadar ilginç ve aslında çözülmesi zor ki; hangi kararımızı beynimiz yönetiyor, hangi kararımız ruhumuzdan, yani gizemli maneviyattan geliyor, ayırt etmek hiç de kolay değil. Bunun sebebi de beynin çok ilginç ve zor bir mekanizmasının olması..
Neden mi bu kadar ilginç ve zor? Örneğin; bir bilgisayarı ele alalım. Bilgisayardaki herhangi bir dosyanın nereden geldiğini, hangi tarihte oluşturulduğunu, kim tarafından yaratıldığını, yani herşeyini takip edebiliyoruz. Ama insan beyni öyle mi? Kesinlikle değil! O kadar ilginç bir kodlama sistemi var ki sen beynindeki herhangi bir bilginin veya duygunun nereden geldiğini bulabilmek için akla karayı seçiyorsun ve çoğu zaman da maalesef doğru cevaba ulaşamıyorsun. Hissetiğin bir duygunun ruhsal zekandan ya da ruhsal hafızandan diyelim, geldiğini bilsen iş kolay, hiç tereddüt etmeden uygularsın ama ya bu karar veya inanış beyninin yarattığı bir savunma mekanizması ise?
Bana sorarsanız insan beyni üzülmeyi ve başarısız olmayı hiç ama hiç sevmiyor. Kötü olaylar karşısında bir süre sonra duyarsızlaşmamız da bence bu sebepten. O nedenle de, genellikle daha önceden deneyimlediği ve/veya gözlemlediği ve iyi sonuçlar aldığı ve/veya gördüğü alanlara yöneliyor. Oysa, insan olarak o kadar donanımlıyız ki, başka alanlarda da başarılı olabilecekken başarılı olamayacağımızı düşünmemizin bizde yarattığı endişe ile kendimizi, hem de kendi ellerimizle, bir kafese koyuveriyoruz gidiyor. İşte savunma mekanizmalarının çıktığı nokta da tam burası. Beyin üzülmemek ve başarısızlık duygusunu yaşamamak adına, inandığını uygulamak için öyle güzel bir kurgu yaratıyor ki, biz bunu ruhsal hafızamızdan gibi algılıyoruz. Peki bu beynimizin oyunu mu, yoksa gerçekten bir ruhsal hafıza durumu mu söz konusu, bunu nasıl çözeceğiz?
Düşünülen ve hissedilen ne kadar güçlüyse o oranda ruhsal hafızadan kaynaklanıyordur gibi bir denklem kurmak maalesef mümkün değil. Çünkü beyin son derece donanımlı ve bunu da düşünüyor tabii. Hissedileni kat ve kat artırıyor ki inandırıcı olsun. Ama bir yöntem var ki; işte o noktada artık beyni saf dışı bırakabilirsiniz. O da "denemek ve asla vazgeçmemek". Ben beynimi ancak ve ancak bu şekilde yenip ruhsal zekamın sesine ulaşabildim. Sürekli, bıkmadan ve usanmadan deneyerek. Hayata hep bir şansa daha vererek, hatta o şansları kendim yaratarak…
İnanın, şu an sizlerle bu paylaşımları yapabiliyorsam ve ruhsal hafızamın "İşte sen bunu yapmalısın." dediğini duyabiliyorsam, asla vazgeçmediğimden ve hep denediğimden.. Şimdi sıra sizde..
***
İşinizde mutlu değil misiniz? İş hayatı ile ilgili öğrenmek istedikleriniz mi var? Ya da sadece fikirlerinizi paylaşmak mı istiyorsunuz? Öyleyse e-postalarınızı aşağıdaki adreslerden birine mutlaka bekliyorum.
isimlemutluyum@mujdeozenen.com
diyelim@isimlemutluyum.com
YORUMLAR