"İnancımı hangi ara kaybettim acaba?"
"İşimle mutluyum" diyebilmek için yaptığımız işe, şirketimize, yöneticilerimize ve kendimize inanmak şart.. Bazen farkında olarak bazen de farkında olmadan, inancımız sarsılığında ya da inancımızı yitirdiğimizde çorap söküğü gibi gidiyor herşey. Önce mutluluğumuz, sonra başarımız, sonra bağlılığımız, sonra da umutlarımız…
Bunu sadece ben söylemiyorum aşağıda sizlerden gelen e-postalardan alıntılar var ve siz söylüyorsunuz aslında. Bazen açıkça bazen ise üstü kapalı..
"İnsanlara yaptığım işi sunup sonuçlarını birebir göremediğim bir iş bana uygun değil, enerjisi oldukça yüksek bir insan olarak potansiyelimi faydaya dönüştüremediğimde tatminsiz, huzursuz hissediyorum…. Şu anda da zorla yılsonu hedeflerimi tutturmaya calışıyorum ama özel hayatımdan ödün vererek bunu yapsam da ödüllendirilmeyeceğimi, önümün bu şirkette kapalı olduğunu da biliyorum…" Rumuz: jezensey
"İş yerimde yaptığım işin karşılığını alamadığımı, bana değer verilmediğini bu yüzden motivasyonumun düştüğünü düşünüyorum.. Motivasyon düşüklüğü ve stres sık sık hastalanmama, istirahat almama neden oluyor, doktor istirahati alınca işyerinde amirlerimle ters düşüyorum (keyfi rapor aldığım düşünülüyor). Bu kısır döngü devam ediyor. ÇOK MUTSUZUM." Rumuz: Artemis
"İşimle mutluyum ancak çalıştığım şirketteki bazı şeyleri gözlemledikçe, inancımda sarsılmalar oluyor ve bu benim gibi şirketi ailesinin şirketi gibi sahiplenen biri için oldukça hayalkırıklığı yaratan bir durum." Rumuz: Zenne
"Sanırım iş hayatımda şanssız ve olabilecek tüm mutsuzlukları yaşamış biriyim. Bu yüzden de şimdi iş ararken çok ince eleyip sık dokuyorum ve iş bulamıyorum. 5 sene iş tecrübesi olan birine çoğu yer yeni mezun ücreti bazen asgari ücret bile! vermeye çalışıyorlar…" Rumuz: Mira
Peki biz büyük umutlarla, heyecanla, enerjiyle başladığımız işimizde yada iş arayış serüvenimizde ne oluyor da inancımızı kaybediyoruz. İşte kilit nokta burası. Kendimize soramamız gereken soru bu.. Neye ve neden inancımızı kaybettik? Herkesin sebebi farklı olabilir. Eğer sebebi bulursak çözüme o kadar yaklaşmış oluruz ki..
Bazen sadece beklentilerimizi gözden geçirmek ve etki alanımızı görmek bile çözüm olabilir. Çünkü, eğer fazlasıyla özverili olduğumuzu düşünüyorsak; işimizden, şirketimizden, yöneticimizden beklentilerimiz de bir o kadar artıyor. Hak ettiğimiz işi, değeri, maaşı, ünvanı alamadığımızı düşünüyoruz. Bizim bakış açımızla bu doğru olabilir ama belki de biz çok özverili olduğumuz için mevcut durum ve koşullarda olması mümkün olmayanı bekliyoruzdur.. Ayrıca, etki alanımızın ne olduğunu da görmemiz gerek. Etki alanımızda olmayan ve değiştiremeyeceğimiz şeyleri kafaya takarak mı mutluluktan uzaklaşıyoruz yoksa?
Benim kendime hep söylediğim bir söz vardır: "Değiştirmek istediğin ve değiştirebileceğin şeyleri hiç vakit geçirmeden değiştir ama değiştiremeyeceğim şeyler varsa bunları da kabul et." Tabii ki bu değiştiremeyeceklerin prensiplerin ile çakışmıyorsa! Çakışıyorsa durum farklı.. Yalnız, kabul etmek kavramını çok doğru anlamak lazım. Asla, kaderci ol ve boyun eğ anlamına gelmiyor. Aksine, ipleri elimize almak yani hayatımızın gidişatını sadece kendimizin değiştirebilmesi demek. Kabul etmek ve ya etmemek tamamen bize kalmış çünkü. İstersek; değiştirmek istediğimiz ama değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabul etmeyebiliriz. Kabul etmek ise, tamamen bizim seçimimiz, o ve ya bu sebepten. İşte eğer içimizde halihazırda varolan özbenliğimizin gücünü hissedebilirsek ve hayatımızın iplerini elimizde tuttuğumuzu hatırlarsak önce kendimize inancımız geri geliyor sonra da .. Sonrası kolay zaten..
Daha önce de yazdığım gibi, belki sizin yaşadığınız durum birçok kişinin aslında farkında olmadan yaşadığı ve mücadele ettiği bir konudur. O nedenle; e-postalarınızı isimlemutluyum@mujdeozenen.com veya diyelim@isimlemutluyum.com adreslerine bekliyorum..
YORUMLAR