İş hayatı ve mutluluk…

Bugüne dek her ne yaptıysam hep severek yaptım, sevmediğim işlerde de başarılı olamadım zaten. Profesyonel hayatın benim için biçilmiş kaftan olduğunu söylemek çok da doğru olmaz sanırım. Özellikle şuan yaptığım şeyin bana verdiği tatminle kıyaslayınca, ne kadar doğru bir karar vermişim diyorum.


Şapka'ya gelip giden profesyonelleri ve hepsinin ortak paydasının aslında yaptıkları işe ve iş hayatına tahammül etmek olduğunu gördükçe, kendime defalarca sordum: " gerçekten profesyonel hayat bu kadar kötü bir şey mi?"


Geçen hafta; bazılarını fena halde kızdırarak; hayat satıştır ve iş hayatı da satıştır; alış- veriş dengesidir diye yazmıştım. Hala da bu fikrimin arkasındayım. İş hayatında da insanlar emeğini, bilgisini, tecrübesini, bazen imajlarını, bazen hepsini birden satarak para kazanırlar. Ve şirketler bu akide göre şahıslara maaş öderler.


Hayatımızın herhangi bir alanında yaptığımız herhangi bir alış-verişten sürekli ama sürekli şikâyet etme lüksümüz yokken nasıl oluyor da iş hayatından bu kadar şikâyet ediyoruz? Gerçekten zorunda mıyız işi yapmaya? Peki, o şirkete mecbur muyuz?


Yani, eğer maaşımızdan memnun değilsek hak ettiğimizi düşündüğümüz maaşı başka bir işten almaya ne engel? Maaşımız düşük olmasına rağmen hala o işte isek, acaba bizi tutan, cazip gelen başka faktörler olamaz mı? Örneğin güvenlik hissi, her ay maaşımızı alacağımızı bilmek? Ya da konfor alanı içinde kalabilme duygusu olabilir mi?


Bunların hepsi ve daha fazlası olabilir, ancak sanırım bu da bir başka yazının konusu olmalı. Bugün yazmak istediğim ise; gerçekte neden memnun olmadığımız üzerine.


Dedim ya, Şapka'da pek çok profesyonel ile karşılaşıyorum, bazıları ile birebirde çalışıyorum. Hemen hepsinin temelde 2 nedenle mutsuz olduğunu görüyorum.


Bunlardan ilki, beklentilerini yanlış yere koymaları. İş hayatı, kişinin kendi dışında olan biten her şey gibi insanı mutlu edemez, sadece tatmin edebilir, en fazla haz ve coşku verebilir. Ama mutluluk bambaşka bir yerde, bambaşka bir kaynakta aranmalıdır.


İkincisi ise; bu memnun olmayan profesyoneller aslında kendilerinden memnun değildirler. Yaptığı işte bir anlam bulamamak, kendini gerçekleştirememek, kendi gibi olamamak, gönlünü, ruhunu koyamamak, inanmamak, çıkan sonuçla gurur duymamak vs vs hepsi bu kategoride.


İşimizin bizi mutlu etmesini bekleyerek kendi kendimize mutsuzluk yaratabildiğimiz gibi, başarı ile birlikte bulunabilecek anlamı da bulamazsak hepten dibe vuruyoruz.


Eminim şuan bu yazıyı okuyan ve böyle olduğuna katılsın katılmasın, " eee, tamam da bundan nasıl kurtulacağız ?" diye soran pek çok çalışan var. Maalesef tek cümle ile ya da bir hap olarak bir çözümü yok. Mutluluk Kulübü'nde sıkça konuştuğumuz ve derinlemesine masaya yatırdığımız gibi, öncelikle mutluluk ne demek ve nerelerde aramalıyız, bunu irdelemek gerekiyor.


İş hayatında peşinden koşmamız gereken şeyin tatmin ya da memnuniyet olduğunu idrak ettikten sonra, gerçek ihtiyacımıza bakmamız lazım. Bizi davranışa iten en yoğun enerji yüklü ihtiyacımız ne, iş hayatında? Para kazanmak ise, bunun karşılığında tam olarak ödemeye razı olduğumuz bedel ne?


Günümüzde çok klişe ancak, en çaresiz durumlarda bile en az 2. bir seçenek daha var, o da tek görünen seçeneğin "değil" versiyonu. Bu noktada da karşımıza pat diye seçimler, kararlar ve sorumluluklar çıkıyor. Sorumluluğu evin kirası ya da faturalar anlamında değil, evin kirasını ödemek pahasına katlanmak zorunda kaldığınız iş yüzünden hayatınızı zindana çevirmemek anlamında kullanıyorum. Evin kirası için çalışmak ve söylenmek görev ve çocukça iken, evin kirası için çalışmak zorunluluğunu ve bunun bir karar olduğunu idrak ise sorumluluk almak ve yetişkin davranışı oluyor.


Evet, doğru anladınız. Deliler gibi çalışan ve bu yüzden hayatı ıskalayan ve sürekli bu duruma isyan eden koca koca iş insanları aslında çocukça yani çocuk yanları ile davranıyorlar diyorum. Ben profesyonel hayatın içindeyken çocukluk yapmadım demiyorum, çok yaptım ve şuan ne yaptığımı yeni anlıyorum diyorum.


Bugünkü bakış açım ile çalışmış olsaydım her şey bambaşka olurmuş diyorum ve iddia ediyorum bu bakış açısı kazanılabilen bir şey. Mutluluk Kulübü üyeleri bunun en canlı ispatı. Bakış açınız değiştiğinde baktığınız şey değişiyor.


İş hayatı ve mutluluk aynı cümle içinde yer almasa da hayatınızda başarılı bir iş hayatı ile tatmin ve iç kaynaklarınız ile ulaştığınız mutluluk giriyor.


İtiraza gerek yok, denemeden saçma demeye gerek yok, çünkü denemesi çok kolay, çünkü ben buradayım.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.