“Seni leylekler getirmedi çocuğum…!”

Nazım Özgün 11 yaşını bitirip 12 oldu. Ve hemen değil, çabuk çabuk “Acaba ne yapacağım?” dediğim konuyla burun buruna geldik, hatta çarptık diyeyim: Cinsellik!

Kabul edelim ki, biz tabularla kuşatılarak büyütülmüş bir kuşağız. Cinsellikle ilgili bilgilerimiz ağırlıklı arkadaşlarımızdan, biraz şanslıysak okul derslerindeki bilgilerden, şanssızsak aniden karşılaştığımız bir film sahnesinden ibaret. Çok iyi biliyorum ki, bizim kuşağımızdan çok az çocuk annesinden babasından sağlıklı ve net bilgiler alarak cinsel eğitimini tamamladı. Bu eksiklik, bizi bazen dehşete düşürdü, bazen üzdü, çokça da korkuttu. Biz çocukken her şey “Çok ayıp, büyüyünce anlarsın” açıklamasından ibaretti. Ve bunun nasıl büyük bir hata olduğunu ancak büyüdükçe anladık. Cinsellik bu ülkede hâlâ ciddi bir tabu.

İstedim ki, oğlum benden daha şanslı olsun ve zamanı gelince, ne öğrenmek istiyorsa sorsun, ben de anlatayım. Ancak neyi nasıl anlatmam gerektiğini aslında bilmiyormuşum!


Bu yazı hem nasıl komik bir şekilde çuvalladığımı, hem de süreç içinde nasıl öğrendiğimi anlatsın istedim, buyurun itiraf zamanı! (Gülmek tabii ki serbest, ama çok dalga geçmeyin rica ederim!)


***


Nazım Özgün’ün 3-8 yaş dönemi daha ağırlıklı olarak otizmden kaynaklanan gelişim sorunları ile geçip gittiği için, cinsellik konusu bizde pek de gündeme gelmedi. Aralarda sorduğu “Kızlar neden benden farklı? Pipim ne işe yarıyor? Senin de pipin var mı?" gibi sorulara, o andaki anlama kapasitesine göre cevaplar vermeyi ve kafasındaki soru işaretlerini gidermeyi başarmıştım. Ya da öyle sanmışım!


Bu yaşa kadar öğrendikleri kısaca şöyle:

*Kız ve erkeklerin vücudu birbirinden farklıdır. (Ben doğru ve gerçek adlarını kullanmasından yana olduğum için cinsel organ isimlerini biliyor; erkeklerin penisi, kızların vajinası olur. Fakat Böcük sanırım çevreden duyduklarının da etkisiyle kendi seçimini yaparak, ısrarla pipi demeye devam etti, ama kadın cinsel organı konusunda “kuku”ya kadar düşmedik şükür, “Kızların da vajinası varmış”ta kaldık.)


*Kadın ve erkek bebeği beraber “yapar”. (“Nasıl yaparlar?”sorusunu hiç sormamıştı, ben de durduk yerde anlatmadım. Şimdi biliyorum ki, sormadan anlatmamak doğruymuş.)


*Bebekler, annenin karnında büyür. Bebek doğunca annenin memelerinde süt oluşur, bebek memeden beslenir. (Çok net anlattığım için Nazım Özgün onu emzirdiğim kendi fotoğraflarına bakarken hep çok mutlu oluyor!)


*Herkesin bedeni kendine aittir. Biz izin vermeden kimse bize dokunmamalı. Cinsel organlarımız da kolumuz, bacağımız gibi bizim organlarımız, sadece farklı görevleri var. Konuşmak veya organlarla ilgili soru sormak ayıp değil! (Cinsel istismar kâbusundan dolayı çok dikkat ettiğim ve doğru anlatmayı becerdiğim bir konu!)


Adamcığım büyüdü ve gerçek cinsel eğitim sürecimiz, iki hafta önce okulda Fen dersinde “insan ve üreme” konusu ortaya çıkınca başladı. Ders kitabındaki son derece teknik ve ara geçişleri (!) hiç anlatmayan, detaydan uzak bilgiler Nazım Özgün’ü hiç tatmin etmediği gibi, kafasındaki soruları daha da arttırdı. Terimlere takıldı, çizimlere baktı, okudu ve haliyle anlamadı!


Üstelik kendi farklılığı nedeniyle her şeyi görsel olarak öğrenen, detaylara çok fazla takılan ve kimsenin aklına gelmeyecek soruları bulup sorma konusunda ciddi bir uzman (!) olan Böcük beni epey zorladı, sonuçta Anniş fena çuvalladı!


İşte Fen çalışırken (!) aramızda geçen konuşmalardan bir demet:


Böcük: Ben bu okuduklarımızdan pek bir şey anlamadım. Sana çoook soru sormam lazım Anniş!

Anniş: Sor bakalım…(Eveeet, başlıyoruz!)

Soru 1) Kadında yumurta varmış, erkekte sperm. Şimdi göster bakayım, senin yumurtaların nerede duruyor?


Soru 2) Bu sperm denen şeyler tıpkı solucana benziyor, ne yani ben de erkeğim, benim de içimde solucanlar mı var, varsa peki nerede?? Yaaaaa ben istemem içimde solucan filan, neremde duruyorsa çıkaralım onları!!!


Soru 3) O spermler nereden çıkıyor ve yumurtaya nasıl giriyor peki? ( BİNGO! )


Soru 4) Yumurta spermle döllenince bu zigot denen yaratığa dönüyor ya, o yaratık annenin karnına nasıl giriyor? (Yaratık mı??)


Soru 5) Annenin karnından bebek nasıl çıkıyor? Yoksaaaaa karnını mı kesiyorlarrrrr? Ayyy iğrenç!!! ( En korktuğum soru!)


Bu noktada bilmeniz gereken bir detay: Görsel hafızasına takıntılı Böcüğün ilkokulda “Vücudumuz” konusunu öğrenirken, “hastaneye gidelim, beni bir makineye soksunlar, bakalım bütün organlarım, midem, ciğerlerim, böbreklerim doğru yerde duruyor mu?” diye tutturmuşluğu vardır, ille de her şeyi görmek ister, yani idmanlıyım ben!


Ben ki kendimi okumuş etmiş araştırmış, nispeten yeterli bir anne zannederdim, ancak cinsellik konusunu oğluma anlatmaya çalışırken fark ettim, neyi nasıl anlatmam gerektiğini pek de bilmediğimi…


Bu konuşma devam ederken öncesinde ilgili kitapları okumadığım veya bir uzmana danışmadığım için de kendime epey kızdığımı, konuyu son derece teknik anlatan ders kitabına da, “Burada yazanları okuduk bitti, siz bunları çalışın” diyerek geçiştiren Fen öğretmenine de epey söylendiğimi belirteyim!


***

“Sen şimdi en baştan anlat ama çok anlat” dedi, bu “detay istiyorum” demenin Nazım’cası.


“Benim yumurtalarım rahmimde duruyor, yani sen bebekken büyüdüğün yerde. Dışarıdan görünmez- elimle tarif ederek- aşağı yukarı şurada” diye gösterdim. Anlayışla karşıladı!


“Erkeğin spermleri de penisin altındaki testislerinde durur, zamanı gelince penis büyür, o zaman spermler çıkar” dedim. (Eksik bilgi: Erkeğin ereksiyonundan bahsetmeyi es geçmişim…!)


“Böyle mi bebek yapılıyor?” diye sordu. “Bir kadınla bir erkek bebek istedikleri zaman birlikte çıplak yatağa yatarlar, birbirlerini çok severek sarılır ve sevişirler” diye açıkladım.


“Bu sevişme dediğin şey güzel bir şey mi?” dedi. Bu soru beni sevindirdi. “Evet, insan kendini çok iyi hisseder sevişirken. Eğer her ikisi de istiyorsa, insanın sevdiği kişiye sarılması, dokunması güzeldir” diye açıkladım.


Çuvalladığım ilk konu, “Peki erkeğin spermi kadının yumurtasına nasıl giriyor?” sorusunun cevabında geldi.


Neden bilmem, belki hızlı cevap vermem gerekiyor paniğimden, belki de anlamaz ve kafası karışır diye düşündüğüm için, sevişme eylemini mistik (!) bir şeye dönüştürüp, “Sevişirken erkeğin spermi kadının yumurtasına geçer” dedim, “Nasıl peki?” diye üsteleyince de, “İşte mucize gibi bir şey, büyüyünce öğrenirsin!” diye kestirip attım… Büyük hata 1!


“Peki, öpüşünce mi geçiyor bu spermler?” diye detaylara girişti. Eyvaaah dedim, her öpüşmede bebek oluyor sanacak!

“Yook, sadece öpüşme ile geçmez, öpüşme sevişmenin başlangıcıdır” dedim.


“Bu sevişme dediğin şey uzun bir şey herhalde, spermler geçiyor yumurtayı buluyor filan, uzun iş…”dedi!

“Evet ya, uzun sevişme daha iyidir” dedim. Neme lazım, bilsin çocuk baştan! Hahahaha! (İleride sevgilisi bana dua eder umarım!)


“Şimdi bu solucanlardan bende var mı yok mu?” diye sorunca, “Şimdi yok ama biraz daha büyüyünce olacak” dedim.

İnatçı Böcük, taktı ya bir kere solucana, “Olmasa olmaz mı? Ben içimde solucan istemem!” diye ısrar etti.

“Onlar solucan değil, sadece sperm, eğer olmazsa senin de ileride çocuğun olmaz” dedim ve artık dayanamayıp güldüm!

Hata 2!

“Ne gülüyorsun ki, şurada ciddi bir şey konuşuyoruz Anniş!” demez mi!


Bu arada tüm konuşmalarımızı ve benim ümitsizce debelenmemi duyan sevgili sevdiğim “Ha ha ha” şeklinde gülerek kaçtı! Hain erkek işte!


“Peki o zaman yumurta-sperm-zigot var bunları anladım, sonra fetüs, sonra da cenin oluyor. Büyüyünce de bebek! Eee ama boğulur ki o bebek annenin karnında?” diyerek beni bir kez daha dumura uğrattı.


Açıp kendi göbek deliğimi ve onun göbek deliğini gösterdim. Bebeklerin annelerine göbek bağıyla bağlı olduğunu, o bağ aracılığı ile beslenip nefes aldığını anlattım. Ve fakat hâlâ karanlıktan ciddi ürken Nazım Özgün, bu defa da “İyi de o bağ herhalde ışık vermez, karnını içi çok karanlıktır, korkar bebek!” diye söylendi.

“Annenin karnının içi bebeğin görebileceği kadar aydınlık, hiç merak etme” diyerek açıklamaya giriştim. “Anne teni ışığı geçirir, ayrıca bebek annesi konuşunca duyabilir, ben de sen benim karnımdayken hep konuşurdum seninle” deyince gözleri parladı.


Ve geldik bebek nasıl çıkıyor kısmına! Açıkçası hiç aklıma gelmedi, "Bebek özel bir kanaldan geçer ve vajinadan çıkar" demek… Bu da yaptığım büyük 3. hata!

Doğrusunu anlatırsam, bu defa da “Neeee, çiş yaptığın yerden mi çıktım ben?” diyebilir diye korktum. Ah bu kendimize ait korkular, ne fena yönetiyor bizi!


”Karnımı kesiyorlar deme!” yorumu yüzünden, şöyle bir şey uydurdum ve daha söylerken ne kadar yanlış bir şey yaptığımı fark ettim:


“Bebek çok büyüyünce, annenin de karnı büyür. Bebek dışarı çıkacak kadar büyüdüğünde göbek deliği açılır(!), bebek oradan çıkar(!), sonra da delik yeniden kapanır(!)” dedim.


Gerçekten! Evet, şu anda kahkahalarla gülüp eğlenebilirsiniz, o panikle nasıl uydurduysam artık… Yaptım ben bunu!


Sanırım çok aklına yatmadı ki, ters ters bakıp, “İşte bak zaten annelerin bi acaip olduklarını biliyordum! Hiç öyle göbek açılıp kapanır mı, acaip işte..."diye söylendi.


“Acaip olan anneler değil, senin kör cahil panik annen çocuğum” diyemedim evladıma tabii. Fakat kendime olan kızgınlığım iyice arttı!


Bir sonraki ders konusu olan hayvanların üremesinde, sıra tavuklara geldiğinde, yumurtaların tavukların poposundan çıktığını, tavukların yumurtaların üzerine oturduğu ve kısa süre sonra civciv oluştuğunu okuyunca Böcük bastı kahkahayı:

“Bence senin yumurtalar pek de bir işe yaramıyor Anniş’cim, baksana tavuklar pıt diye poposundan çıkarıyor, hemen de civciv oluyor, oysa sen 9 ay bebek çıksın diye bekliyorsun” deyiverdi!


Sonuç: Benim “yumurta” 12 sene sonra beni beğenmedi arkadaşlar!


***



Facia şeklinde çuvalladığımı ve Böcüğün eninde sonunda karşıma dikilip “sen de amma uydurmuşsun!” diyeceğini adım gibi bildiğim için, yanlışlarımı düzeltmek ve doğruları anlatabilmek için araştırmaya giriştiğim günlerde, imdadıma HT Hayat Aile Okulu Seminerleri’nin ilki olan #AnneBenNerdenGeldim semineri yetişti.


Dün akşam 70 kişi gibi oldukça geniş katılımla gerçekleşen seminerde, Uzman Psikolog Iraz Toros Suman, çok sayıda anneye ve çok az sayıda (!) babaya, farklı yaş gruplarındaki çocuklarımıza cinsellik konusunu nasıl anlatmamız gerektiğini, cinsel istismardan korunma yollarını, neyin yanlış neyin doğru olduğunu çok güzel özetleyerek anlattı. Çıkıp hiç utanıp sıkılmadan bir güzel itiraf ettim kıvırdığım yalancıkları, ama Iraz’ın anlattıklarından sonra gayet bilgili ve rahatlamış olarak mutlu mesudum!


***





Seminer notlarımdan:


  • Herkesin ve her ailenin kendi doğruları farklıdır, ancak çocuğa eski gelenekleri bırakıp net cevaplar vermek gerekiyor. Iraz dedi ki: "Çocuklar cinselliği biz büyükler gibi algılamıyor, onlar için gayet normal ve karmaşık değil. Sizin kendi değer yargılarınız tabii ki önemli, bunları aktarmalısınız, ama çocuklar mimikler veya yüz ifadesinden çok şey anlarlar, bir şeyi utana sıkıla anlatırsanız açık verebilirsiniz. O yüzden kendinizi hazır hissettiğinizde, bilgilerinizden emin olduğunuzda anlatın."

  • Çocuğunuzdan cinselliği merak ettiğine dair sinyaller aldığınızda hemen karşınıza alıp anlatmak yerine, onun soru sormasını beklemelisiniz. Ne soruyorsa, ona cevap verin. Püf nokta: Merak ettiği zaman, merak ettiği kadar.



  • “Cinsellik ile ilgili dikkat edilmesi gereken noktalar”da benim en çok dikkatimi çeken, çocuğa anlatırken cümlelerimizin içinde bol bol “sevgi”kelimesi olması. Cinselliği hangi yoldan anlatırsanız anlatın, mutlaka bedenden öte sevgi içerdiğini çocuk anlamalı. Bir de “ayıp!” kelimesinden itinayla uzak durmak gerekiyor.

  • Sorulara vereceğiniz cevaplar sade ve basit olmalı. Ne soruyorsa iyi anlayın ve net cevabı verin.

  • Cinsel organların isimlerinin gerçeklerini öğretmek gerekiyor. Toplumsal algıya göre pipi veya kuku demesinde bir sakınca yok ama en azından gerçek terimleri bilsin ve sizden duysun.

  • Çocuğumuza mahremiyeti öğretmeliyiz. Bedenin kendisine özel olduğunu, utanılacak veya ayıp bir durum olmadığını öğretip, kendi davranış ve söylemlerimizle örnek olmalıyız. Iraz “3 yaşından itibaren çocuğa kendi değerlerinize uygun sınırları öğretebilirsiniz” dedi. Banyoda yalnız olmak, kapıyı kapatmak veya giyinirken yalnız olmayı istemek gibi detayları herkes kendisine göre belirlemeli.

  • “Ben nereden geldim?” sorusunun cevabı- işte anlatmam gereken doğrular!



  • Cinsel istismara karşı ilk öğretilecek şey: Beden senin bedenin, kimsenin dokunmasına izin verme! Çocuğun hoşlanmadığı, istemediği her dokunuş kötü dokunuştur ve cinsel tacize girer. Çocuğunuza iyi ve kötü dokunuş arasındaki farkı anlatın, eğer bedeninin kendisine ait olduğunu bilirse, kötü bir şey yaşadığında gelip sizinle paylaşacaktır. Oyun oynarken bile buna dikkat edin, çocuğunuz istemiyorsa sıkıştırmayın öpmeyin… Özellikle toplum içinde çocuğunuzu öpmeye kalkışanlara engel olun, açıklayın ki çocuğunuz da engelleyebileceğini sizden öğrensin.

  • Okul öncesi yaştaki çocuk, cinsel bir hikâye anlatıyorsa 0 doğrudur, kesin yaşamıştır ve ciddi bir sinyaldir. Çocuktan evde siz bilgi almaya çalışmayın, uzman terapiste gidin, bilgi kirliliği yaşanmasın ve çocuk korkmasın.



  • Mastürbasyon: “Ayıp” veya “Aaa ne yapıyorsun?” gibi tepkiler çok yanlış! Mastürbasyonun çok normal ama kişiye özel bir şey olduğunu, dolayısıyla yalnızken ve özel bir mekânda yapılmasının doğru olduğunu açıklayın. Zaten çocuk sürekli denebilecek kadar çok mastürbasyon yapıyorsa, hayattan kopacak kadar kendi bedeniyle ilgiliyse, mutlaka başka kaygılarında bir artış vardır, vakit geçirmeden uzmana başvurun.



  • "Ben büyüyünce annemle evlenicem" = Oedipus dönemi. Her çocuk geçirmeyebilir, ama erkek çocuklarda oldukça sık rastlanır.

  • LGBT bireyleri açıklıkla çocuklara anlatmak gerekiyor. Toplumda ağırlıklı olarak bir erkekle bir kadının beraber yaşadığını, ama bazen kadın ile kadının/erkek ile erkeğin de sevgili olabileceğini ve bunun kişiye özel bir seçim olduğunu açıklamalısınız. Eşcinsellik hastalık değil, farklılıktır!



  • Hiç birimiz kahraman erkekler veya prenses kızlar yetiştirmek zorunda değiliz. Özellikle okullardaki simge yönlendirmelere dikkat edin. Çocuklar çocuk olsun, küçük kadınlar veya küçük adamlar değil!

  • Çizgi filmler ve reklâmlar birçok bilinç altı (subliminal) seks mesajı içeriyor, çok dikkat etmek gerek. Fazla cinsiyetçi çizgi ve/veya film karakterleri ile bilinçaltına giden mesajlar, sadece bedene değil duygulara da giden mesajlardır.

  • Erkekler pembe giymez veya kızlar arabayla oynamaz gibi kısıtlamalar, “erkekler ağlamaz” veya “hanım hanımcık kız ol” gibi kurallar koymayın. İleride cinsel sorunlar yaşamasına neden olabilirsiniz.

  • Anne-baba eksikliği veya tek ebeveynle büyüyen çocuklarda, rol model eksikliği yaratmamak için hemcinsi bir yakın akraba veya arkadaştan yardım isteyin. Birlikte zaman geçirmek, çocuk için faydalı olacaktır. (Dayı,amca, arkadaş, teyze gibi..)

  • Erkek çocuk kız çocuklardan, kız çocuk erkek çocuklardan hoşlanmadığı durumlarda, aralarındaki farklılıkları anlatmak gerekir.

  • Bir çocuk eğer aşırı şekilde karşı cinse benzemeye çalışıyorsa, sürekli karşı cinsle temas etmek istiyorsa, mutlaka uzman desteği alınmalı.

  • Son olarak, Iraz’ın önerdiği tavsiye kitaplar: Sır Versem Saklar Mısın?(RedHouse Kids), Ben Nereden Geldim?/Bana Neler Oluyor?(Sistem Yayıncılık), Farklı yaş gruplarına göre Cinsel Bilgiler (Epsilon Yayınevi)

Bütün öğrendiklerimden sonra, kitapları da okuyup, Böcüğümün karşısına çekip itiraf edeceğim: Bazen Anniş’lerin de öğrenmesi gereken şeyler vardır, dersimi çalışıp geldim, artık sana her şeyin doğrusunu olması gerektiği gibi anlatabilirim!


Hem ne var yani, anneler de hata yapar!





İşte dün akşam biz! Çok bilgilendirici ve keyifli seminer için Uzman Psikolog Iraz Toros Suman’a ve HT Hayat ekibine çok teşekkürler!

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir sanırım burada en büyük handikap hadi yapalım şeklinde gelebilecek bir cevaba tamam yapalım denenemesi. eğer çocuk ile uygulama şansı bulunsaydı bu tabu ya da konular daha açık ve net anlaşılabilirdi.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.