Babam ve ben...
“BABAMIN, dizleri ağrıyor birkaç haftadır. Yürürken birdenbire, ya da oturduğu koltuktan kalkarken aniden kilitleniveriyor 66 yıllık dizler. İlk gün ki gibi değiller artık!
Akciğerleri teklemeye başlayalı uzun yıllar oldu.
Karaciğeri iki yıl önce birkaç hafta hem onun hem bizim uykularımızı kaçırdı. 11 ay önce annemle birlikte kalbinden bir parça koptu hem onun hem benim... 42 yıldır birlikteyiz ve 11 aydır aynı yara kanıyor ikimizin de kalbinin orta yerinde!
YILMAZ GÜNEY, DE NIRO’YA KARŞI
Babamla ayrı dünyaların insanıyız dışarıdan bakarsan! O hasta Fenerbahçeli, ben Galatasaray âşığıyım. O türkü dinler ben Tom Waits... O Yılmaz Güney’lerin, Ayhan Işık’ların, Raj Kapoor’ların Bruce Lee’lerin adamı ben Robert De Niro’ların, Şener Şen’lerin, Michael Mann’ların, Woody Allen’ların... O her yemeği sever ben yemek seçerim. O kumaş pantolon adamıdır ben kot! O iyi okey oynar, ben hiç anlamam. O tek başına bir ailenin yükünü taşıdı omuzlarında 40 yıl, ben kendi ağırlığım altında eziliyorum her Allah’ın günü...
MONTAIGNE’NİN DE BİR SÖZÜ VAR
Son günlerde ‘babalar ve çocukları’ üzerinden dönen bin bir türlü muhabbete kulak misafiri olunca babamla kendimi düşündüm ister istemez! ‘Bütün blogger’ların atası’ Fransız yazar Montaigne, ‘Babalar ve Çocuklar’ başlıklı denemesinde, Çocukların babalarına karşı duydukları saygıdır daha çok” diyor. Montaigne’e göre babalar ve çocukları arasında ‘duygu düşünce alışverişleriyle beslenen dostluk’ kurulamaz. “Dünyaları çok ayrıdır” diye ekliyor Montaigne!
ÇOCUKLAR BABALARA AKIL VERMEZ
Montaigne’in denemesini okurken babamla ilişkimiz hakkında bir şeyi fark ettim! Fransız yazarın, “Babalar bütün gizli düşüncelerini çocuklarına açmazlar, yakışıksız bir sırdaşlık yaratmamak için” cümlesini bitirdiğimde babamın herhangi bir sırrını biliyor muyum diye düşündüm! Sanırım, hayır... “Dostluğun baş görevlerinden biri olan uyarmalar, akıl vermeler de çocukların babalarına yapabilecekleri şeyler değildir” diyen Montaigne’e hak vermemem de elde değil!
BİR ROMANA KONU OLMAYACAK ÖYKÜ
Babalar ve çocukları arasındaki doğal bağları hor gören filozoflardan da bahsediyor Montaigne... Aramızdaki doğal bağların ne kadar sıkı olduğunu bilmesem de, babalıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan 40’lı yaşlarında bir oğul olarak, artık babamı daha iyi anlıyorum. Dışarıdan bakıldığında büyük inişlerden çıkışlardan uzak, ileride büyük romanlara ya da filmlere konu olamayacak kadar sıradan bir ilişki oldu bizim ki... En büyük çatışmaları Fenerbahçe-Galatasaray maçları sonrası yorumları ayrı ayrı odalarda izleyen bir ikili olduk çok şükür...
Son 11 aydır aynı acıyla kanayan kalplerimize hiçbir ilacın derman olmayacağını bilsek de onun 66 yıllık dizlerinin ağrılarını dindirmek için birbirimize yaslanıyoruz. Kalbimiz ağrısa da birlikte dimdik yürüyoruz...”
İki yıl önce bunları yazmışım babam için... Hâlâ birbirimize yaslanıp yürüyoruz düşmemek için... Hiçbir ilacın derman olmadığı kalbimizi kanatan aynı acının üzerinden bugün 18 ay geçti... Her şeyin sonunda ben iyi bir evlat oldum mu bilmem ama babam benim için çok daha fazlası oldu her zaman... Babalığın nasıl bir his olduğunu hiç bilmeyen ben, tahta kafalı Pinokyo’yu bütün hatalarına rağmen çok seven Geppetto Usta gibi, bütün eşekliklerime rağmen hep yanımda olan babama her şey için teşekkür ediyorum...
Babalar Günü’n kutlu olsun...
YORUMLAR