Prenses de olsan, içten içe Türk kızısın Diana’m!
Biraz geç kaldım ama sonunda Diana’yı izledim… İngiliz Kraliyet ailesine ne kadar meraklı olduğumu herkes bilir. Diana’yı ben de herkes gibi çok zarif ve iyi kalpli bilirdim… Filme ne görmeye gittiğimi bilmiyorum ama gördüklerimden sonra epey şaşırdım. Ve kendimi ona daha yakın hissettim. Sinemadan çıktığımda da dedim ki, prenses de olsan, sarayda da yaşasan, içten içe Türk kızısın işte…
Gerçekten çok geç izlediğim için, filmle ilgili kopya vermekten çekinmeyeceğim, meğer Diana’nın büyük aşkı Dodi Al Fayed değil, Hasnat Khan’mış. Zavallım Dodi de meğer kullanılmış, Diana onunla Hasnat’ı kıskandırmış …
Filmde o kadar çok Türk kızı hareketi var ki sanırsın kadın bizim prensesimiz. Tüm dünya ülkelerindeki kadınlar gibi değil bir kere, hırslı…
Hasnat’ı tavlamak için yemek yapacağını biliyor mesela. Biz Türk kızları da mutfaktaki hünerlerimizi gözümüze kestirdiğimiz yakışıklıya göstermeye bayılırız… Mutfakta pek de iyi olmasak bile bunu hiç çaktırmaz, arkadaşımızdan yardım alır, o ev yemeğini yaparız… Öyle ya da böyle!
Evlenmeyi kafaya koymuşsak, adamın evini toparlar, bulaşıklarını elde yıkar, toz alır, siler süpürür, orda durup dururken bayram temizliği yaparız… Çünkü evlenilecek kız olduğumuzu bilmeli… Yahu sen koskoca prensessin, ev işi yapmak nedir, onu bizim yapmamız lazım. Ama yok, Diana da yapıyor.
Kıskandırırız. Gözüne soka soka yaparız ne yaparsak. Demet Akalın’laşırız. Ne kaybettiğini anlaması için, daha iyisiyle, daha zenginiyle, daha yakışıklısıyla birlikte olabileceğimizi nereden görecekse oradan gösteririz. “Sen kıymetimi bilemedin ama, bak kimler biliyor” demenin binbir yolunu biliriz… Tabii biz bunları anca sosyal medyadan yaparız. O? Gazetelere haber olarak yapıyor. Magazin müdürlerini arayıp muhabir çağırarak yapıyor. Tabii bizden daha cool, tüm bunların farkında değilmiş gibi pozlar veriyor, bizim gibi fotoğraftan bir şey anlamazsa diye fotoğraf altına yorumlar yazarak değil…
Kıskandırıp ondan tepki alamadığımızda pişman olup onu arar mıyız? Ararız. Diana da arıyor. O da yüz bulamıyor. Yüz bulamadığında Dodi’ye geri dönüyor, hepimizin başka çare yokmuşcasına kıskandırdığımız adama geri döndüğümüz gibi…
Adamın ailesine (evlenene kadar) yalakalık yapmamız gerektiğini zaten anne karnındayken öğreniriz. Aslanım da atlayıp gidiyor adamın ailesiyle tanışmaya. Biz tek başımıza gider miyiz? Gitmeyiz. O da onun prenseslik farkı olsun.
Yani ben bu filmden şunu anladım: ya biz de birer prensesiz, ya da Diana Türk kızı.
YORUMLAR