Aynalar
Herkes büyük bir inşaattan söz ediyor... Binanın nasıl yükseleceğinden... O binada nasıl yaşanacağından... Temelinin nasıl atıldığından... Harcına ne karıştırıldığından... Oralarda buralarda ararken, cevabı bir kitapta buldum.
Kitabın adı Aynalar, yazarı Uruguaylı gazeteci Eduardo Galeano.
Kitapları tüm Avrupa dillerine, Rusça’ya, İbranice’ye ve Japonca’ya çevrilmiş, değerli ödüller almış bir yazar Galeano. Bahsi geçen Aynalar kitabının arka kapağında onun için “Yeri geldiğinde hayır demenin önemini her fırsatta vurgulayan muhalif yazar” deniyor.
Aynalar’da kısa öyküler ve denemeler kaleme alan Galeano, Adem ile Havva’dan itibaren insanlık tarihine geçen ve ona şekil veren önemli olayları, olguları ve kişileri yorumluyor. Kitap 372 sayfaya indirgenmiş edebi bir bilgi kaynağı. Tarihe ilişkin yanlışlarla dolu zihinleri olan, çarpıtmaya bayılan ve bilgisizliğini pek çok defa sergileyenlerin bile rahatça anlayabilecekleri türden bir bilgi kaynağı üstelik.
Yazının bulunuşu, Sokrates’in idamı, ırkçılığın ortaya çıkışı, Sünnilerle Şiiler arasındaki nefretin başlangıcı, yasaklar, üniversitenin ortaya çıkışı, şairler, yazarlar, düşünürler, bilim adamları ve siyasi liderlere dair notlar... Yazarın dikkat çekici evrensel yorumlarıyla bir dolu bilgi...
İşte o yorumlardan biri de yoksulluğa dair. Bütün dünyayı kapsamına alan yorumunda Galeano, “Şeytan yoksul” başlığıyla ağır bir söylemde bulunuyor. Diyor ki;
“Korkunun esirlerinin kapatıldığı devasa hapishaneler olan günümüzün kentlerinde kalelerin ismi ev olurken, giyilen zırhlara da kıyafet deniyor.
Bir olağanüstü hal durumu. Gevşeme, önlemini al, kimseye güvenme. Dünyanın efendileri alarm zilini çalıyorlar. Cezadan muaf bir şekilde doğanın ırzına geçen, ülkeleri esir alan, maaşlardan çalan ve insanları öldüren bu güçler bizi uyarıyorlar: Dikkat edin! Sefil varoşlarda siper almış tehlikeli kalabalıklar kıskançlıklarını kemirerek ve hınçlarını yudumlayarak fırsat kolluyorlar.
Yoksullar: Adam yerine konmayanlar, savaşta ölenler, hapishaneleri dolduranlar, her zaman çalışmaya hazır kollar, kullan-at kollar.
Sessizleştirerek öldüren açlık, sesini çıkarmayanları öldürüyor. Uzmanlar, yoksulluk uzmanları onlardan bahsediyor: Onların çalışmadıkları işleri, yemedikleri yemekleri, olmayan kilolarını, olmayan boylarını, sahip olmadıkları, düşünmedikleri, oylamadıkları, inanmadıkları şeyleri anlatıyorlar.
Oysaki bizim tek bilmek istediğimiz yoksulların neden yoksul oldukları. Sakın onların açlığı bizi doyuruyor ve çıplaklığı giydiriyor olmasın?”
***
Cevap bu işte!
Bizim inşaatçıların temele attıkları harç bu!
YORUMLAR