Üç aşağı beş yukarı
Ruhsatın devlete, hizmet karşılığı işletmesinin Soma Holding’e ait olduğu maden ocağı kesinlikle daha fazla kar etmeye başlamıştı. Şirket kesinlikle büyük bir maharet göstererek maliyeti 104 dolardan 24 dolara düşürmüştü. Maden ocağı kesinlikle mart ayında gerekli denetimden geçmişti. Denetim sonunda işletmenin ‘yasal’ yürütüldüğüne dair rapor hazırlanmıştı, zaten yasal olmayan bir durum görülseydi kesinlikle kapısına kilit vurulurdu.
Kısacası her şey kesinlikle yolundaydı.
Ancak 13 Mayıs 2014’te, üç aşağı beş yukarı saat 15.30’da Soma’dan facia haberi geldi.
Uzmanlar o andan itibaren ileri sürüldüğü gibi madende trafo mu patladı yoksa karbon monoksit zehirlenmesi mi oldu, üç aşağı beş yukarı tahminlerde bulundular.
Enerji bakanı faciaya ilişkin yaptığı ‘şeffaf’ açıklamalarda üç aşağı beş yukarı rakamlar verdi.
Madendeki işçi sayısı, bu işçilerin madenin hangi bölümünde oldukları üç aşağı beş yukarı tahmin edilmeye çalışılıyordu, net bir bilgi yoktu.
Kurtarma operasyonu için organizasyon üç aşağı beş yukarı bir saat içinde yapıldı, madencileri kurtarmak için önüne gelen ocağa girdi.
İşçiler bir bir sedyelerle dışarı çıkarılırken yüzlerindeki oksijen maskesi yaşadıklarına dair umut veren bir görüntüydü ama madenci yakınları dışında üç aşağı beş yukarı herkes aslında onların hayatını kaybettiğini düşünüyordu.
Kurtarma operasyonunda daha planlı bir organizasyona üç aşağı beş yukarı on saati geride bırakırken gidilebilmişti ve herkes tersini ümit ediyordu ama madende olan işçilerin yaşamadıkları söyleniyordu.
Yirmi iki saat sonra olay yerini incelemek için geldiği Soma’da, elini sıkanlar kadar “Başbakan istifa” sloganı atanları da gören Erdoğan, üç aşağı beş yukarı dört saat ilçede kaldı.
Basın toplantısı düzenlediği sırada ölü sayısı 238’i bulmuştu. Yer altında daha kaç kişi olduğu merak ediliyordu; “Tahmini 120 civarında. Bu, üç aşağı beş yukarı olabilir” dedi.
Soma faciasının ilk gününde öğrenebildiğimiz tek kesin bilgi şu oldu: Madenciliğin fıtratında böyle kazalar vardır.
***
Eğer önümüzdeki günlerde denetime ilişkin raporların masaüstünde düzenlendiği ortaya çıkarılırsa...
Eğer bu denetimleri yapanların, birilerinin cebi dolsun diye kullanıldığı belgelenirse...
Eğer varsa, hükümet cenahından işletmeye yakın isimlerin olduğu ortaya çıkarılırsa...
Eğer inatla yalanlanan, “Yeğenim 15 yaşındaydı, madende çalışıyordu” diyen adamın doğru söylediği anlaşılırsa...
O zaman, süreç boyunca neden net bilgiler verilmedi, neden hep üç aşağı beş yukarı rakamlar ve tahminlerle işi götürmeye çalıştılar, idrak edeceğiz.
***
Başsağlığı ve sabırlar dilerim...
YORUMLAR