Bağlanmanızı nasıl alırdınız?
Bu günlerde kendimize eş dost arasında teşhis koyup duruyoruz: “Senin bağlanma tarzın ne şekerim? Benimki karmaşık, bak bence seninki kaçınmalı bağlanma... “
Sadece kendimizin bağlanma tarzına teşhis koyar durumda değiliz, çocuğumuzun bize bağlanma şeklini de anlamaya çalışıyoruz. Çocuğumuz bize güvenli bağlandı mı, yoksa kendi kaçınmalı halimizi ona da miras bıraktık mı diye ilişkimizi yokluyoruz.
Ve tabii ki bütün bu işleri başımıza Nilüfer Devecigil açtı. Bilmeyen varsa; Nilüfer Devecigil, çocuklarla ve ebeveynlerle çalışan muteber bir psikolog. Nilüfer’in Işığın Yolu isimli kitabı yeni yayınlandı. Işığın Yolu’nun kapağında şöyle yazıyor “Bir bağlanma hikayesi.”
Çocuklar annelerine farklı şekillerde bağlanıyor. Ve bu bağlanma şekli ilerideki tüm ilişkilerinde hiç farkında olmadan belirleyici oluyor. Özellikle kadınlar çocuk doğurduklarında bir anda bildikleri her şey uçuyor ve direksiyona kendi annelerine bağlanma şekilleri geçiveriyor. Doğru bildiğiniz hiç bir şeyi yapamadığınız o çılgın dönemi hatırlayın...
Kitapta, bize bağlanmanın örnekleri ve nesiller arası geçişi hoş bir hikaye etrafında anlatıyor. Öykünün bir yerinde hemen her okur çığlık atıyor: “Ah işte bu ben!”
Hemen itiraf edeyim, benim bağlanma modelim ‘kaçınmalı bağlanma...’ Her haltı kendi halleden; “kimseye ihtiyacım yok” diye ortada gezen tiplerden biriyim. İnsan ilişkilerinden çoğu zaman kaçınırım.
Hiçbirimiz bu bağlanma sarmalının dışında değiliz. Pek azımız güvenli, yani tamamen sağlıklı bir bağlanma örneği sergiliyoruz. Kitabın muhteşemliği ise şurada; sanmayın ki bu kitabı okuyup çocuğunuzun size güvenli bağlanamadığını anlayıp vicdan azapları içinde kavrulacaksınız. Diğer, çok “öğreten”, az dokunan kitaplar gibi bir kitap değil bu. Hem kendi kalbinizi anlıyorsunuz, hem de olan şeyler üzerinde olduğu anda ne kadar az kontrolünüz olduğunu. Farkındalığın ışığını üstüne tutuverince değişimin kendiliğinden geleceğini. Bu anlamda güvenli bağlanma sorumluluğunu tüm nesillere yayan, sadece sizin omzunuza yüklemeyen ama aldığınız mirası görmeniz ve değiştirme gücünü bulmanız için sizi cesaretlendiren bir kitap.
Okurken “keşke yeni doğum yaptığımda bu kitap olsaydı da okusaydım” dedim. Ama kendi annelik maceram bir vicdan azabına dönüşmedi. Elimden gelenin en iyisini yaptığımı anladım. Hatta tam tersi, kendi 7 yıl önceki halime çok şefkat duydum. Başını okşadım.
Gene de içimdeki nasihatçiye mukayyet olamıyorum. Kızımın doğumundan 7 yıl sonra; şimdiki aklım olsa neleri farklı yapardım? Çok açık kalplilikle söylüyorum o günlerde taktığım şeylerin %99.9’una hiç takılmazdım. Bebek beslenmesi, gelişimi, uykusu, hatta anne sütü takıntımın bir kontrol etme çabasından başka bir şey olmadığını görür sadece ve sadece tek bir şeye emek harcardım:
BAĞLANMA...
Hem de şöyle güvenlisinden...
11.Mayıs Nilüfer Devecigil seminerinin detayları için tıklayın...
YORUMLAR