Neden
Öylece duvara bakıyorum. Uyanmış olmalıyım. Buna uyanmak denirse. Daha çok havada yüzüyor gibiyim. Rüyadan kalma bir hal. Akşamdan kalma gibi. Kolumu kıpırdatmak istiyorum. Bir şey istemem şaşırtıcı. Kımıldamıyor. Ağzım yastığın kenarında. Açık, kupkuru.
Neden böyle?
Anlamak istemeden anlamak istiyorum. Yavaş yüklenen bir video gibi her şey. Zaman kopuk kopuk. Parçalar bir araya gelince atlaya atlaya izlediğin bir filme dönüşüyor yaşadıkların. Kendini tutarlı zannetmek ne kadar yanıltıcı.
Duvardaki pütürler. Saymamaya çalışıyorum. Gözümü her kıpırdatışımda başka bir şey oluyor. Birleşip ayrılıyorlar. Dağılıp toparlanıyorlar. Yaklaşıp uzaklaşıyorlar. Büyüyüp küçülüyorlar. Tanımadığım yüzlere, bilmediğim şekillere, gitmediğim yollara, görmediğim yerlere dönüşüyorlar. Durmadan. Durduramadan.
Gözlerimi kapıyorum. Kocaman bir sinek gözü gözümün içi. Gözlerim kapalıyken görebiliyorum. Hapsolmuş ışık iplikleri dolaşıyor. Yakalamak isteyince kaçıyorlar. Baktığımda yok oluyorlar. Bakmadığımda, bir kenarda öylece bakmamı bekliyorlar.
Uğulduyor her şey. Sessizlik diye bir şey yok. Odanın içinde salınan toz zerreciklerinin sesini duyuyorum. Yerde sürüklenen bir saç telinin… Kırılmış bir kalem ucunun… Kuruyan bir su damlasının… Asılı bir ceketin… Kapalı bir kapının… Büyüyen bir örümcek yavrusunun… Sadece kendi sesim bana uzak. İstesem de çıkmıyor. Hiç olmamış gibi.
İnsanlar içinde bir insan değilim ben. Her saniye tazelenen bir nefes değilim. Kırpışan bir çift göz… Atan bir kalp… Uğuldayan bir damar… Uzayan bir tırnak… Kaşınan bir sakal… Ama insanlar her yerde. Kırpışan gözlerimde… Atan kalbimde… Uğuldayan damarımda… Uzayan tırnağımda… Kaşınan sakalımda… Oysa neden var olduğunu anlamaya çalışan bir soruyum ben sadece. Yataktaki şeklim bir soru işareti. Bedenim kendime bir sorun. Ruhum, olmayan bir varlık ya da var olan bir hiçlik. Öyleyse?
Gözlerim kapalı. Kolum kıpırdamıyor. Anlamak istemiyorum. Ne kendimi ne insanları. Ne ruhumu ne bedenimi. Keşke her şey bitmeyen bir uykuya dalsa.
YORUMLAR