İstediğin tezkere olsun

Aslında taa 1 Mart 2003’te Irak’a girerek Ortadoğu’da olmayı planlıyorduk. O gün şöyle anlı şanlı bir savaşa girmek nasip olmamıştı. Çünkü "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet'e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi" Meclis’ten geçemedi. Çok da güzel oldu. Yoksa stratejik derinliğiyle maruf hükümetimiz, bizi on üç yıl boyunca zaferden zafere koşturacaktı. Hem de coğrafyaların en balçıklısında.


Gün oldu, devran döndü, Irak’ın parçalanmasından bizim çıkardığımız sonuç, Suriye’ye girmemiz gerektiği. Stratejik derinlik yine devrede ve bu kez tezkere Suriye’ye girmek üzere tartışılıyor. Tartışılıyor sözün gelişi. Zaten Irak’a girmek için 2007’de bir tezkere kabul edilmiş ve bugüne kadar altı defa uzatılmıştı. Suriye’ye girmek içinse 2012’den beri tezkere sahibiyiz. Onu bir kez uzatmışız. Sonra tezkereler arasında ayrılık gayrılık olmasın diye 2014’te Irak ve


Suriye tezkerelerini birleştirmiş, onu da bir yıl süreyle uzatmışız. Bugün, Suriye’ye girmek için tezkereye gerek yok, askerimiz bu yetkiye zaten sahip deniyorsa, bunu diyenler haklı.


E geriye ne kalıyor o zaman? Birkaç küçük pürüz. Mesela Rus uçağını düşürdüğümüzden beri uçaklarımız bölgenin hava sahasını kullanamıyor. PKK’nın bölgedeki uzantısı dediğimiz PYD’nin silahlı kanadı YPG, Obama’nın özel yetkili temsilcisi tarafından bizzat ziyaret ediliyor. Vakti zamanında ailece görüştüğümüz Zalim Esed’in silahlı güçleri Rusya ve İran desteğiyle Halep’i kuşatıyor. Halep’te yaşayan 800 bin insan, bu kuşatmanın sonuçlarına göre can havliyle sınırlarımıza yığılmayı bekliyor. Kapımızda ise kuşatmanın ilk dalgasına binip gelmiş 70 bine yakın mülteci var.


İçerde ise her şey güllük gülistanlık. Hali hazırda 2,7 milyon mülteci barındırıyoruz. Yeni göç dalgasını ilelebet muhafaza edelim diye Merkel üşenmeden her gün ayağımıza kadar geliyor. Güneydoğu ve Doğu illerimizde sonuçları vicdan kanatan operasyonlar yapılıyor ve dış göç dışında bir de büyük bir iç göç yaşıyoruz. Güneydoğu ve Doğu’da ölmüş çocuklar sokaklarda ve buzdolaplarında bekletiliyor, Batı’da kıyılarımıza vuruyor. Her gün Türkiye’nin her yerinden Türk bayraklarına sarılı cenazeler kalkıyor. Askeri kaynaklar Suriye’ye bir kara operasyonu yapılmasının askeri risklerinden bahsediyor ki bunun bir de insani boyutunu düşünün.


Ama olsun. Kapı gibi tezkeremiz var. Hele şu 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü’nde sigarayı bırakanları Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir ağırlayalım da gerisi Allah kerim. Ha girer miyiz Suriye’ye. Gireriz tabii. Girmek değil ki sorun.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.