Kül fırtınası
Kıyıdaydım. Şimdi denizin ortasındayım. İlerdeki adanın üzerinde güneşin mızrakları. Vardığımda da orada olurlar mı acaba? Dün gece çıktım yola. Bildiğim, her yola evden çıkılır. Ben de öyle yaptım. Bazı şeyleri ardımda bıraktım. Bazıları da önümde hâlâ.
Yola çıktığımda yağmur vardı. Aynı yağmurla kaç şehir geçtim bilmiyorum. Damlalar düzdü önce. Usulca aşağıya doğru kayıyorlardı. Koşarak ağlayan birinin gözyaşlarına dönüştüler sonra. Hırsla pencereden kopup karanlığa karıştıklarını gördüm.
Keşke hep karanlık olsa.
Yolda biri yan koltuğuma oturdu. Selamlaşmadık. Oturduktan sonra biletine baktı, gidip başka bir koltuğa oturdu. Az sonra yine yanımdaydı. Hiçbir şey anlatmadı. Ben de hiçbir şey sormadım. Gizini ele vermez yalnız adalarız hepimiz. Tek ortak noktamız bu.
İskeleye vardığımda yaz geçti gözümün önünden. Oysa ne bir şemsiye, ne de bir şezlong vardı ortalıkta. Islak bir kumsal, çürümüş yosunlar, ölü denizanaları ve onların ardına sıralanmış bomboş yazlıklar…
Anlamsızca uzayıp giden kumsala baktım.
O ıslak köpek ne zaman geldi yanıma, bilmiyorum. Yaşlıydı. Mahcup bakışları vardı. Bir bana, bir ardına bakıyordu. Cebimdeki otobüs biletini buruşturdum. Lodosa doğru fırlattım. Hiç istifini bozmadı köpek. Gitti, rüzgârla denize yuvarlanan biletin orada durdu. Artık istesem de sevmek için yeterince yakın değildi bana.
Bazen istesen de olmaz.
Birkaç gün öncesinin o bildik görüntüsü belirdi yine zihnimde. Gitmiyordu. Yola çıkmadan önce de gitmemişti. Tığ işi zarif bir perde vardı. Gün ışığı çakıyordu arkasında. Arada bir, bir ucu titriyor, sonra yine duruluyordu. Dışarıda silueti beliren şeyin ne olduğunu düşünüyorum hâlâ.
Çağırsaydı, gider miydim?
Bir düdük sesiyle irkildim. Banaydı. El kol etti. Söylendi. Sonra sakinledi. İkinci bir düdükle vapur iskeleden ayrıldı. Demir almamıştı. Çünkü demir atmamıştı. Köksüzdü. Sadece onu oraya buraya taşıyacak bir gücü vardı. O güçle bir kıyıdan diğerine gidip geliyordu. Tek bildiği buydu.
Bildiklerini unutarak başlamak en iyisi.
Az önce vardım. Güneşin mızrakları adanın daha da arkasındaymış. Kendi bulutlarımı da getirdim gelirken. Bir kül fırtınasına tutulmuş gibi ada. Beni ne bekliyor, bilmiyorum. Benden ne bekliyor, onu da bilmiyorum. Kimse bana başlamanın rengini anlatmasın yeter ki.
Şimdi başka bir kıyıdayım. Bildik kıyılardan biri gibi ama bu başka. Yaşamın kıyısı bu. Tırtıklanmaktan testereye dönmüş. Sadece kendine batan kıymıklar gibi etrafa saçıldığımız.
Mademki beni bekliyordun, öyleyse hoş bulduk karanlık.
YORUMLAR