Muhtar dediğin böyle olur
Sorarım size, ya ne olacağıdı? Adam her hafta senden çok koskoca cumhurbaşkanıyla muhatap oluyor. Sen kimsin ki. Senede bir, bilemedin iki defa kapısını çalıyorsun. Onda da ikametgâh ilmühaberi, nüfus cüzdanı sureti gibi fuzuli işlerle makamını işgal ediyorsun. Bir de utanmadan izzet ikram bekliyorsun. Efendi gibi gel vaktinde muhtarlığa, geç sırana, bekle. Sonra bırak bir belge, bir imza için kaybettiğin zamandan yakınmayı, al belgeni bas git. Seçim zamanı da öyle yapmıyor musun zaten.
Onun meseleleri büyük. İstihbarattan toplum mühendisliğine, vatandaşı adam etmekten çoluğa çocuğa ahlak dersi vermeye kadar bir sürü sorumluluğu var onun. Emniyetle işbirliği olduğunu söylüyor. Geceleri mahallede tebdil-i kıyafet geziyor. Bölgesinde asayişi tesis etmiş. Her seçimde muhtarlığa aday oluyorsa bu seni düşündüğü için. Çocuklarının geleceği için.
Diyor ki zat-ı şahaneleri; "Çocuklarımıza şimdiden sahip çıkalım ki ileride keşkeler demeyelim. Ben hayatım boyunca kendi çocuklarıma bile bir tokat vurmuş değilim." Ne de güzel söylüyor değil mi? Ama akşam ezanından sonra parklarda velisi olmadan dolaşan kız çocuklarını, 18 yaşından küçük olup sigara içenleri ve bir araya geldiklerinde gürültü yapan ve küfür eden gençleri döverim, diyor. Hem de eşek sudan gelinceye kadar. E döver tabii. Kendi çocuğu değil ki onlar. Adam, başkalarının çocuklarına bir fiske vurmadım dememiş, kendi çocuklarıma vurmadım demiş. Bu da demek oluyor ki, başka çocukları döver de sever de. Siz niye karışıyorsunuz ki aklınızın ermeyeceği işlere.
O ki, cumhurbaşkanıyla el ele fotoğraf çektirecek kadar ona yakın bir insan. Bakmayın siz onun “Hiçbir siyasi partiye üyeliğim falan yoktur,” demesine. Bunu söylüyorsa cumhurbaşkanının adı AKP’yle yan yana anılmasın diyedir. Belli ki unutmuş cumhurbaşkanının her fırsatta partili bir cumhurbaşkanı olduğunu söylediğini. Zaten parti sevmiyor aslında o. Cumhurbaşkanı seviyor. Facebook sayfasındaki fotoğraflar da ondan kelli hep.
Kapısında “Başın düşerse dara, muhtarı ödemeli ara” yazıyor. O kadar da gönlü geniş bir insan. Mahallesinin her derdiyle hemhal. Böyle bir insan senin çocuğunu dövse ne olur, dövmese ne olur. Sonuçta her şey vatan için değil mi.
Kendisi motosikletten cipe, bisikletten ambulansa kadar her türlü aracı kullanabiliyor. “Gençliğimizde motorla fırtına gibi eserdik,” diyor. “Şimdi görünce içim bir tuhaf oluyor,” diye de ekliyor ama hep tevazudan bunlar. Yoksa, takım elbise ve iskarpinle bile âlemin tozunu attıracak cinsten bir muhtar o.
Âlem demişken, muhtarımızın seçim afişi de görülmeye değer. Demokratik olsun diye Nuh’un Gemisi tadında oluşturduğu ekibiyle göz dolduruyor. Hele o “Alem Remzi’den Razı, Remzi’de Alemden Razı.” (Yazım yanlışları ona değil, olsa olsa bana aittir) adlı sloganı. Seçimi bu sloganla kazandığına adım gibi eminim. Keşke kendisine sadece Gebze Arapçeşme Mahallesi Muhtarı Remzi Kandaz denmese. Neden? Çünkü yiğit namıyla anılır. Ben naçizane sloganını esinlendiği türküden yola çıkarak bundan sonra kendisini Pala Remzi olarak anıyorum ve bahtı da bıyıkları gibi gür olsun inşallah diyorum. Allah Türkiye’yi ve dünyayı böyle muhtarlardan mahrum etmesin.
YORUMLAR