Sn. Yeni Türkiye
Sıklıkla hava alanlarında rastladığım bir insan tipi var. Şımarık ve hayli gergin, huzuru, mutluluğu bulması yıllar alacak. Ve Kristof Kolomb kıta keşfederken sanki bir tek kendisine el sallamış gibi bir kibir içinde. Sahibi olduğu statü milleri arttıkça yürüyüşü değişiyor, sınıfı değişiyor. Orta sınıfla seyahat edemeyecek artık.
Kendisini belli etmek için kısa yoldan belirlediği yöntemleri var. Misal, hızlı küçük adımlarıyla bavulunu çekiyor. ‘Check-in’imi asistanım yapmıştı, lütfen bir bakarsanız’ deyiveriyor. Cümleleri kesik kesik. Iıı’lıyor aralarda. Kristof halbuki hızlı konuşurdu!
Alıyor lounge kartını, bir de elbette hızlı geçmesi lazım pasaportlardan. Suratı asık. Orta sınıf gülümsemesine pek tahammülü yok, zoraki gülümsüyor. Bir an evvel först klas yolcuların alındığı longue’a geçse de aktarma bekleyen insanların sefaletinden kurtulsa, göçmenleri sevmiyor.
Uçağa alınırken sadece kendisinin katıldığı ve sadece kendisinin güldüğü analizleri ve esprileri var.
Bu statü milleri memlekete başka hallerde yayılırken, först klas şımarıklar da artıyor ve bana eski Türkiye’nin uzun bir süredir statüsünün upgrade’ini bekleyen ve kompartımana yeni dahil edilen insanlarını andırıyor. İşte geldi anons! Buyurmaz mısınız, burası yeni Türkiye, köşke çıkalım isterseniz?
Köşke sahne isimleriyle çağırılıyorlar. ‘Sayın Serkan Burak Tektaş’ desen kim bilecek, kimse. O yüzden ‘Sn. Alişan’ yazılıyor davetiyeye. Yeni Türkiye’de usul, adap olmadığından davetiyeye böyle yazılıyor artık. Şeytan Rıdvan da yazılır, Sn. Acun da yazılır, Sn. Orhan Baba, Sn. İmparator, Sn. Kadırgalı da olur. Kibariye yerine Sn. Bahriye Tokmak desen yine aynı hikaye, kim bilecek.
Sonrası, işte burada başlıyor. Bu adap bilmezliğe dair fikrini beyan edemezsin artık sen, sen dediğim yani seninle ben, bizden bahsediyorum, lakapsız kalan bir nevi statü mili artamayan eski Türkiye.
Bir davetiyedir yalan yanlış yazılan, geçenlerde Kanat (Atkaya) paylaşmış. Köşkteki resepsiyon davetiyesinin üzerinde Sn. Alişan yazıyor. Yanıt Sn. Alişan’dan jet hızıyla geliyor: ‘Bu sizde ne gibi bir yara açtı acaba?? Bunun neresi komık yada yalnıs??’ (Yazım hataları sayın Alişan’ın kendisine ait.)
Kanat (Atkaya)’nın cevabı kibar, eski ama çok eski bir ülkede kaldığından. Hiç der mi, ‘Sn. Alişan, yalnıs değil yanlış, yada değil ya da.’ Demez bunları, bunun yerine ‘İsim, soyad yazılmalıydı’ diyor.
Zira konuştuğu da artık eski türkücü Alişan değil, değiştirmiş adını, YeniAlişan yapmış.
Hayırlısı olsun da, hani o analara bacılara sarılan eski Alişan gitti, yenisi güler yüzlü değil demek ki. Först klasın ilk şartı, tahammülsüz olacaksın, elinde yeni bileylenmiş bıçakların. Canını kimler daha evvel nasıl yaktıysa, nasıl ötelendiyse, şimdi içlerindeki duygular bir anda güçlenip öfke patlamalarına dönüyor. Bir paranormal aktivite gibi, bir kabustan uyandılar sanki, düşman belli. Sorduğu sorunun içinde kendi derdi, bir yara açılmış belli ki bir yerinde, şimdi aynı yarayı başkalarında arıyor.
Hadi diyelim ki yeni Türkiye, yeni Türkçe, yenisi böyle densin, de’leri da’lar ayrılmasın, yalnış yazılsın, zira bu saatten sonra kimseye imla anlatacak insan arasan bulunmaz da, doktor yok mu aranızda? Yara kimde keşke bir baksa.
YORUMLAR