11 Ayın Sultanı
Benim yılbaşım eylül. Şimdi anlatmaya çalışsam da küçüklere, onlar sevmiyor. Kafalarını karıştırıyor bu ay. Kolay mı, 85 günün 85’inde denize atlamışsın ya da yaylada koşmuşsun, dedenin o küçük bahçesi sana krallık olmuş, şimdi 3 oda bir salon, mutfakta annen domates depoluyormuş kışa, sokmuyor da oraya, küs dönersin tabii yazlıktan kışlığa. Kolay değil eylülü sevmek, hele küçükken. Müşterileri boşver, her zaman küçükler haklıdır.
Sevmezler, öyle ya eylül gelince ne o yazlıkta paylaşılamayan deniz topu kalır, ne de bir türlü patlatamadıkları deniz yatağı. Hepsinin havası alınmış, bir torbanın içinde, pimapenle kaplı arka balkonda. Bense ısrarla eylülleri sev diyeceğim onlara. ‘Evladım ne yaptı sana eylül? Hem bak okul ne güzel!’
Koca bir sene var önlerinde bir de liste. Üç tane kareli metod istedi öğretmen, bir büyük resim defteri, beş tane tek ortalı çizgili defter, biri vatandaşlık dersine, biri fen, biri edebiyat öbürleri de işte kırtasiyeye kıyaktan. Bir de hiç kullanılmayacak müzik defteri, ilk üç sayfası notalı, gerisi kahramanlar serisi.
Belki de küçüklerin tek sevindiği o geçen sene dizleri çıkan pantalonlarla kıçı artık ütü yemekten parlayan etekler değişecek, yenisini alacak anaları babaları. Anneanneler çaktırmadan paçadan açacak, uzatacak formaları, ilk gün ‘biz fakir miyiz niye bana yeni etek pantalon alınmadı’ diye ağlasalar da nasılsa unutacaklar okula böyle gittikleri günleri. Zaten koşarsan belli olmaz diyecek babaları da! Gömleklerin kolları da kısalmış, boy attılar bu yaz diye annen arkadaşlarına anlatacak onlar da ‘Vallahi eşşek kadar olmuşlar, boyuna yetişmişler’ diyecek. Yaz google’a bi’ sor bakalım, eşeklerin boyu atar mı?
Yaz bitecek.
Masadan hep çocukların erken kalktığı, körebe için yan bahçeye geçtiği yazlar gibi bu da sona erecek. O kareli muşambanın üstünde konuşulan konular hala muşambada, domates çekirdeğinin yanında.
Masada büyükler kalmış, önlerinde ikişer bardak, birinci şişe bitti de ikincisi açılsa ortalık kan revan. Çocuklar uyusun da, dökeriz eteğimizdeki taşları. Kumsallardan topladığımız taşlar şimdi dekoratif amaçlı salonda. Fırtına bir türlü kopmayacak, hep yaz yağmuru, ‘Yarın konuşuruz hele bir sabah olsun da!’ Masalar toplanacak, yataklara gidilirken gecenin son lafını anneanneler peçeteyle ensesini silerken edecek: ‘Çok sıcak, nem de var’
Sonbahar gelecek.
Muşambanın yerini koton örtüler almış, leke tutmuyormuş hem. O esnada sen evde faturaları hesaplarken, küçükler okulda matematik dersinde, onlar dilbilgisine girerken, hayatın bilgisiyle sen sokakta. Onlar okulda Türkiye haritaları, ağaçlar çizecekler resim defterine. Halbuki eli kulağında yeni Türkiye, sense başka ülke bakıyorsun büyüsünler diye, haritasını çizmedikleri başka bir ülke.
Ve sen ben ağzına kadar dolu kül tablaları ve tüm bu sakladıklarımız içimizde, kül tablalarını yıkayıp bu eylül de her eylül gibi kendimizi temize çekeceğiz. Çocuklar bilmeyecek ne kadar kirlendiğimizi. Bilmesinler paçalarımızdaki izleri, sürekli yaşadığımız tadilatları. Onlar bilmesin eylülleri eskiden sevmediğimizi.
YORUMLAR