Bayram ricası
Beş altı yaşlarındaydım.
Evi terketmeye karar verdim.
Felaket canımı sıkıyordu annemle babam.
Yaptıkları da bir şey olduğundan değil.
Pazar günleri geç kalkıp, uzun uzun sofrada oturuluyor, benim televizyonun dibine kadar girmeme kızılıyordu. Televizyonu ayakta seyrediyordum. Rahat göremediğimden değil, diplerine kadar girip, kovboylar tozu dumana katıp barın kapısını ittirdiklerinde orada olmak istiyordum.
Hem zaten onlar evde yokken televizyonun arkasına tırmanıp, arkasındaki deliklerden içeri bakıyordum. Kesinlikle hayatımın geri kalanını onlarla bu yasaklar ülkesinde geçirmeyecektim. Kararım kesindi: Anneanneme taşınıyorum!
Ufak kırmızı bavulumun içine, iki elbise iki tişört bir de şort attım. Annem odanın kapısında bana bakıyordu. ‘Beni anneanneme bırakın ve bir daha da gelmeyin.’
Yakın oturuyorduk anneanneme.
Annem tamam dedi, bekle ben bırakacağım seni.
Üstüne pardösüsünü giydi, çıktık.
Anneannemin kapısına gelince, annem, ‘Anne’ dedi, ‘Artık Elif sende yaşayacakmış, bizimle oturmak istemiyormuş’
Anneannem çok sevindi.
Hemen bana köfte yaptı. Yanında da makarna. Bol salçalı. Koşup yağlı ağzımla girişteki aynayı öptüm. Anneannem güldü. Hiçbir şey demedi. Defalarca karşısında sakızımı şişirip şişirip aynaya doğru yaklaşıp patlatmıştım. Her yer sakız olduğunda da bir şey dememişti.
Anneanne dedim, mozaik pasta da yer miyiz. Yeriz dedi. Önüme bir kutu bisküvi koydu, kır bunları da yapalım.
Aradan kaç gün geçti bilmiyorum. İki gün müdür, üç gün mü? Annemle babam akşamüstleri gelip anneannemde görüp, beni öpüp gidiyorlardı.
Sonra bir gün anneanneme ‘Resim kitabım’ dedim, ‘evde kalmış’. Gel gidip alalım dedi. Gittik. Annem, ‘Anne bu gece bizde kal yoksa bu gelmeyecek’ deyince, eve dönüşüm kesinleşti. Anneannem bizde kaldı o gece. Ertesi sabah bizden çıkıp kendi evine giderken, kulağıma eğildi, ‘Yine canını sıkarlarsa gelirsin’ dedi.
Sonra evi çok terkettim, o vefat edene kadar. Ben tutturmazdım hiçbir şeyi. Zaten alırdı anneannem.
Civcivler alırdı bana bir de kitaplar, boynuma at kestanesinden kolye yapmayı da o öğretti.
23 Nisan’dan geldi aklıma bunlar da…
Çünkü katıldığım, boğazımı yırta yırta şiir okuduğum hiçbir töreni göremeden gitti. Ha bir de bir 10 Kasım’da sırf siren seslerini duyup da güldüğüm için kulağımı çeken o sevimsiz park bekçisi kılıklı müdürü de tanıyamadı anneannem. Tanısaydı onun yakasına yapışırdı.
Bugün 23 Nisan ya istirhamımdır, çocuğunuzun canını sıkanın peşini bırakmayın. Yerde kalmasın o can sıkıntısı. Ormanın aslanı diye sizi bilsin, ‘Babam halleder ya’ desin.
Bir de ne istiyorsa bugün de alın, yarın da. Bir şey olmaz. Şımarmaz çocuklar. Siz manyak ederseniz bilemem.
Tutacağı takıma mesela karışmayın. Gitsin dayısının tuttuğu takımdan olsun. Dayısı alsın ona ilk formasını.
Sabah süt içmem diye ağlıyorsa, su verin. Açılır. Su gibi düşünsün yeter ki.
Koşarken, ‘Düşersin koşma’ demeyin. Koşsun. Düşmez. Düşerse kaldırın. Sizin arkasında durduğunuzu bilsin. Bir de içinden annem öpünce geçer nasılsa desin.
Odasını dağıtıyorsa karışmayın. Onun odası. Bir oda verdiyseniz madem sırf onun olsun. O sizin odanızda pijamanızı bir bacak içerde bir bacak dışarda çıkarmanıza karışıyor mu? Çocuktan ders alın.
Okulda dövüşme demeyin. Bırakın dövüşsün. İleride hayat, canını en fazla arkadaşının yakasına yapıştığı onun da kendini kurtardığı saniyeler kadar yaksın, bildiği en büyük dövüş o olsun.
Yıkanmayacağım diye tepiniyorsa bırakın yıkanmasın. Kafanda bitlerle pireler maç yapıyor, kaç kaç diye sorun. Vardır illa bir cevabı. Gülerken ikna olurlar, hepimiz gibi.
Kitap okumuyorsa, kitapları koklatın, bak bakalım mis gibi mi kokuyor kitap yoksa deve gibi mi, bir kitabın iyi olup olmadığını böyle anlarsın deyin. Koklayıp en güzel kitabı bulacaklardır. Siz bu yaşınızda hala yoğurdun iyisini koklayarak anlamıyor musunuz? Oradan hesap edin.
Boyundan büyük konuşma demeyin, bırakın atsın tutsun. İleride nasılsa bizim gibi boyu küçük, kalbi küçük insanlarla muhattap olacak, bari şimdi konuşsun.
Çocuklarınızı arkalarını döner dönmez silecekleri yanaklarından öperim.
Herkese iyi bayramlar.
Not: Çocuksuzların da çocukları çok sevebileceği bir yerden ettiğim bu lafları yanlış anlamayın, gözünüzü seveyim.
YORUMLAR