"Adamın gol diyor"
Geçen sene o 1 Ocak sabahı, defterime yazmışım: "Galata Camii’nin imamının selasıyla uyandım. Biri vefat etmiş. Öyle güzel okuyor ki ezanı, kuşlar bile sustu, allah rahmet eylesin." Şunu, o tükenmez kalemimin ucu donsaymış da, ucuna hohlasam da düzelmeseymiş, o deftere yazamaz olaymışım. Yazmış kalem.
Ben değilimdir elbette müsebbibi, ama işte, nasıl başladıysak öyle geçmiş, kıta değiştirdiysek de peşimizden geldi o sela sesleri. Öyle pasaporta basılan damgayla insanın canının yandığı yer değişmiyor ki..
O yüzden şimdi o kadar insan ölmüşken, ölülerine dayanamayıp "Beni de al yanına" diyenlerin duaları kabul olmuşken nasıl yazarım yeni yıl yazısı?
Hayatımda hiçbir pastanın mumunu üflerken dilek dileyememişim. Yalandan yuvarlamışım, "Herkese sağlık", annem yanımdan suflörlük yapmış, "Derslerimde başarılı olayım de!" Dilemediğim gibi zaten başarılı olamadım da. Ama belki bu kadar yeni yıl, bu kadar pasta geçmiş önümden, o kadar mum sönmüş, belki dileklerim tutmuş, belki iyi bir insan olmuşumdur. Umarım. Daha iyisini olmak için yaşam koçlarına da inanmadım ki. Kim neyi değiştirebilmiş ki? Greenwich sabit, saat farkı hep yedi.
İçimden gelmiyor yeni yıl yazısı. Yemin ederim, çok isterdim, burada atıp tutayım. Şu şöyle olacak, bu da böyle, sonra hepimiz şahane bir yıl geçireceğiz diye.
Ama başımızda tüm günahları bir kenara paketleyip, bize ahlâk testi yapanlar varken ben 10-9-8 diye saymak yerine üstüne sayıp, bir süre 32 Aralık’tan devam edeceğim galiba. "Yeni Türkiye’ye hazır değilim." Öyle diyor ya Emine Hanım’ın beyi. Kendi omzunda futbol takımlarının atkıları, karşı tarafa giden davetiyede kıyafet kodu kefen diye yazılmış olmalı ki, kapan gelmiş beyaz örtüyü. Bazıları fırfırlı.
Ama aylar evvel de demiştim, burada, o kefenlerin karşısında bizim ayağımızda yıkanmaktan eskimiş, totemi bozmamak uğruna çamaşır sepetine atmadığımız gri eşofmanlarımız var diye. Onlar vurdukça kanlı dişlerimizle ayağa kalkıp gülmeye devam ettik işte... Alçaklığa, zalimliğe, kalpsizliğe karşı totemse totem!
Hem totemciler birbirini tanır.
Bir sigara yakarız otobüs gelir, çakmağı sağdan sola geçiririz takımımız gol atar, yerde 50 kuruş bulursak iş günümüz güzel geçer, fırındaki kek tutacaksa o sabah ilk annemiz arar, rüyamızda kar görürsek dargın olduğumuz arkadaşımız da bizi özlüyordur, radyoda babamızın sevdiğio nihavend şarkı çalıyorsa yemeğin altı tutmaz, yeğenimiz bizi öptüğünde yanağını silmiyorsa cebimizden 10 lira çıkar, kitapta kaldığımız sayfanın toplam rakamı çiftse o çocuk da bizi seviyordur. Bunlar totemdir ve hep tutar.
O yüzden ben hâlâ o Haziran ayağıma geçirdiğim eşofmanlarımlayım. Ayağımda hâlâ eski lastik ayakkabılarım. Bekliyorum. Totemler açıklanmazsa da açıklıyorum büyük totemdeyim. Dedim: 32 Aralık, 33 Aralık, saymaya devam edeceğim. Maçın kritik bir dakikasında, top bir onların sahaya bir bizim sahaya gidip gelirken, biz bir gol atacağız. Onlar "Direk direk" diye bağırırken, içlerinden biri "Gol" diyecek. Sokaktakiler bilir, "Adamın gol diyor!"un anlamını... Maç bitecek, santrası olmayacak.
İyi seneler.
YORUMLAR