Karma(karışık) eğitim

Geçenlerde çocuklarla kitapçıya uğradığımızda bir kitap takıldı gözüme: Yüzyılın Pedagojik Yanlışı: Karma Eğitim.


Elime alıp inceledim. Her ne kadar kendim karma eğitimden geçmiş olsam da, mezunu olduğum okulun geçmişinde karma eğitim yok. (Tarsus Amerikan Koleji’nin de aralarında bulunduğu üç Amerikan Koleji (Üsküdar ve İzmir) karma eğitime 80’li yıllarda geçti. Ondan önce bizim okul erkek, Üsküdar ve İzmir Amerikan ise kız öğrencilerden oluşuyordu.)


Haliyle, tek cinsiyetten öğrencilerin olduğu okullara aşinayım. Ve fakat, sadece kız ya da sadece erkek öğrencilerden oluşan bir okula gitmiş olmayı hiç istemezdim. Yukarıda bahsettiğim üç Amerikan Koleji arasında turnuva olup da Üsküdar’dan kızlar geldiğinde ‘Ay yazık, onların okulunda hiç oğlan yok’ diye düşündüğümü hatırlarım.


Öte yandan, karma eğitimin verilmediği ‘ekol okulların’ başarı öyküsünü de ilginç bulurum. Yeri gelmişken bu konuda bir de anıma yer vereyim: Bundan belki 20 sene önce Yıldırım Çavlı isimli bir gazeteci bir yazı yazmıştı, adı ‘Kızlar Pilav Yerse’ idi... Mezunu olduğu Galatasaray Lisesi’nin geleneksel pilav gününe katıldığından ve okulun karma eğitime geçmesinden dolayı kızların da orada oluşundan, karma eğitimin bu tür ‘ekol okulların’ niteliklerini değiştirdiğinden, geleneklerini yozlaştırdığından, vs. bahsetmişti. Okulumuzun, aralarında o zamanlar sevgilim, şimdi kocam olan üç erkek öğrencisi de Çavlı’ya bu yazısına katıldıklarını bildiren bir mektup yazmış (ya da faks çekmiş, o zamanlar e-mail yoktu), Çavlı o mektubu köşesinde yayınlamış, Çavlı’yla aynı gazetede yazan ve Tarsus Amerikan Koleji’nin ilk kız mezunlarından olan Ayşe Arman da konuyla ilgili röportajlar yapmış, bu okulların karma eğitime geçmesinin ekonomik sebepleri olduğunu söylemiş, bu arada aralarında o zamanki sevgilim, şimdiki kocamın da olduğu bu üç öğrenciye de giydirmiş, ben de sevgilime ‘İyi hoş diyorsun da, okul karma eğitim olmasaydı biz tanışmayacaktık, n’aber?!’ diye çıkışmış, kısacası ortalık bayağı karışmıştı.


Konuya geri dönecek olursak mezunu olmaktan gurur duyduğum, bir zamanlar Türkiye’nin en iyi okullarından biri olan okulun geçmişinde karma eğitim yok. Ve bu tür okullardan mezun olan insanlara da sorarsanız (ki aralarında Coca Cola’nın CEO’sundan Sabancı’lara, gazetecilerden yazarlara kadar birçok başarılı isimler de vardır) hemen hepsi okul yıllarının ne kadar eğlenceli olduğundan, kendilerine ne çok şey kattığından, yatakhane mavralarından bahseder durur. Yine de ben ‘kızlar geldi, mavra bozuldu’ imasını hep rencide edici bulmuşumdur.


Girişte bahsettiğim kitapla karşılaşınca da işte bu duygularla elime aldım: Nedir bu karma eğitimi ‘yüzyılın pedagojik yanlışı’ yapan? Önümüzde, kız/erkek okullarına gitmiş ve gerek bireysel, gerek akademik anlamda başarı göstermiş örnekler olduğuna göre gerçekten de karma eğitim bir hata mı? Bu kadar mı korkunç bir çarktan geçtik hepimiz? Geri dönülemez hatalarla mı dolu eğitim geçmişimiz?


Kitabın arka kapağı ‘’karma eğitimin erkek egemen bir toplum oluşturmaya hizmet ettiğini, cinsel tacizlere yol açtığını, kızların ezildiğini, fizik, kimya, matematik, spor, bilgisayar gibi fen ve teknik derslerde erkeklerle yarışamadığını, erkeklerin ise dil, tarih, coğrafya, sosyal bilgiler, biyoloji gibi sözel derslerde kızlara yetişemediklerini’’ iddia ediyor.


Kitabın içini incelediğimde ve yayınevinin diğer kitaplarına baktığımda İslami bir çizgiyi fark edince merakım kursağımda kaldı. Nitekim ben gerçekten de pedagojik ve eğitimsel anlamda karma eğitimin artılarını, eksilerini merak etmiştim, İslami anlamda değil...


Okullarda verilen eğitimin öğrenciler arasında eşitsizliğe yol açtığı bir gerçek, ancak bunun sebebini karma eğitime vurmak, en iyi ihtimalle talihsiz bir genelleme...

Ve hatta erkeklerin fen-matematik alanında, kızların ise sözel derslerde daha başarılı olmasının sebebinin karma eğitim olarak gösterilmesinin, toplumsal cinsiyetçiliğin en tipik örneklerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.


Evet, okullarda verilen eğitim gerçekten de haksızlığa sebep oluyor. Ancak karma olduğu için değil, karmakarışık olduğu için. Kitlesel olduğu için. Her çocuğa, ilgi alanları, kapasitesi, yapabilecekleri göz önünde bulundurulmadan aynı bilgiler verilip, aynı başarı standartlarına zorlandıkları için.


Balıklara da, aynı maymunlar gibi ağaca tırmanmayı öğretmeye çalıştığımız için:


“Herkes üstün zekalıdır. Ama bir balığı ağaca tırmanabilme yeteneğiyle değerlendirirseniz bütün hayatını aptal olduğunu düşünerek geçirecektir.” – Einstein



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.