İstatistik
Çocukluğum, TRT’nin bültenlerindeki trafik kazası haberlerini dinleyerek geçti:
‘’Yurt çapında meydana gelen trafik kazalarında X kişi öldü, Y kişi yaralandı.’’
Oldukça kanıksadığım, duyup geçtiğim bir haber türüydü bu... Ucu bana dokunana dek...
1999 Eylül’ünde, o X’lerden üçü benim ailemdendi. İşte o zaman anladım ki, sizin canınız, haberlerde sadece bir istatistikten ibaret.
Türkiye’de her sene meydana gelen trafik kazalarında binlerce kişi ölüyor, yüz binlerce kişi yaralanıyor. Abartmıyorum. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2015 senesinde meydana gelen trafik kazalarında 7 binden fazla insan ölmüş. Adeta bir küçük yerleşim birimi... Yok olmuş...
Trafik kazaları bu ülkenin en kanıksanan sorunlarından biri... Belki de en alışılagelmişi... Kaza oluyor, insanlar ölüyor, ve hayat devam ediyor. Ne bu alanda ciddi yaptırımlar, ne kamuoyunu bilinçlendirme çalışmaları gereği gibi yürütülmediği için, insanların emniyet kemeri ötmesin diye arkalarından bağladıkları bu ülkede trafik kazalarında ölen ve yaralanan insanlar birer istatistik olmaya devam ediyor.
Bir başka istatistik daha söyleyeyim size: Kadın cinayetleri... Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2015 yılında 303 kadın öldürülmüş. Bu rakam, 2013’teki 237 ve 2014’teki 294 kadın cinayetini geride bıraktığından, kadın cinayetlerinde ciddi önlemi gerektiren bir artış olduğunu söylüyor Kadın Cinayetleri Platformu. O alanda da istatistik biriktirmeye devam ediyoruz anlayacağınız.
Bir diğer kanıksanmaya başlayan istatistik ise terör ölümleri... Asker ve polis ölümlerini zaten kanıksamıştık, onlara şimdi bir de sivil ölümler eklendi... Ankara garındaki patlamada 100 kişi öldükten sonra, hemen ertesi gün orada hiçbir şey olmamış gibiydi. İstanbul’da, futbol maçı sonrasında meydana gelen patlamada 45 kişi öldü. 45 insan. Onlar da istatistik oldu.
İş kazaları ve işçi ölümlerinin istatistiğin ötesine geçmediğini söylemeye herhalde gerek yok... Biliyorsunuz bunlar işin ‘fıtratında var.’
Aziz Nesin, Şimdiki Çocuklar Harika kitabının sonunda, çocuklara yazdığı mektupta şöyle diyor:
“Çocukların anlayamayacakları hiçbir sorun yoktur. Olsa olsa dinleyenlerin yaşlarına göre konunun anlatış biçimi değişebilir.”
Ben buna yürekten katılıyorum... Ve çocuklarıma, içinde yaşadıkları ülke ve dünyadaki olayları, yaşlarına uygun hale getirerek anlatmaya çalışıyorum. Hepimiz biliyoruz ki kötü insanlar, kötü olaylar var.
Ama bu ülkede insan hayatının bu kadar ucuz olduğunu, yaşamın sadece birer istatistikten ibaret olduğunu nasıl anlatacağımı henüz bulabilmiş değilim.
YORUMLAR