İlişkiye pansuman arkadaşlar

“Haftaya cumartesi ne yapıyorsun?”

“Bilmem, daha planlamadım.”

“Bize gelsene.”

“Olabilir.”

“Gel gel... Madem işin yok.”

“İşim yok demedim. Henüz planlamadığımı söyledim.”

“E tamam planlamadığına göre gelebilirsin.”

Otuz saniye önce bir ihtimal gitmeye karar verebilirdim. Ama şimdi zorlandığımı hissediyorum.

“Hafta sonuna doğru, meselâ perşembe konuşalım.”

“Mangal yaparız. Bir dünya şişe açılmayı bekliyor. Gece bizde kalırsın. Ertesi sabah da kahvaltı ederiz.”

“Dediğim gibi, şimdiden öngöremiyorum. Konuşuruz.”

Çocuk gibi dudağını büküyor, yüzünü üzgün yapıyor, sonra gülüp göz kırpıyor. Konuşmuyor ama cevap bekliyor. Hiçbir şey söylemiyorum.


Çok huzursuz hissediyorum. Cumartesiyi geçti, pazarı da garanti altına almaya çalışıyor. Evet, iyi ki beni evine davet eden bir arkadaşım var. Evinde bir odasını bana açan, hazırladığı güzel sofralarda beni ağırlamak isteyen bir arkadaşım iyi ki var. Tamam, ama bu hikâyede davetin, ağırlanmanın ötesinde bir şeyler var.


Her şeyden önce, dürüstçe henüz planlamadığımı söylediğim cumartesimi benim yerime planlamaya çalışıyor. Sonra, bana seçenek bırakmadan bir, hatta iki günümü kendisiyle ve sevgilisiyle doldurmaya çalışıyor. Ve söylemeyi tercih etmediğim birtakım planlarım olabileceğini herhalde düşünmek istemiyor. Üç kere denediğine ve hemen “evet” cevabı alamadığına göre bu aklına gelmiş olmalı. Acaba anlamamış, düşünememiş olabilir mi? Bu ihtimali düşünüp daha net kelimeler mi seçmeliyim? Meselâ şöyle mi demeliyim:

“O gün nasıl hissedeceğimi bilmiyorum, evde malak gibi yatmak isteyebilirim.”

“Daha eğlenceli bir şeyler yapabilirim.”

“Biriyle buluşabilirim.”

“Sizi ayda bir görmeyi tercih ederim, haftada bir bana iyi gelmiyorsunuz.”


Onu ve sevgilisini, ikisiyle beraber vakit geçirmeyi seviyorum ki yanlarındayım. Ama çok sık görüşmek de istemiyorum. Herkes gibi ben de kimi sevdiklerimi sık, kimilerini daha az sık görmeye ihtiyaç duyuyorum. Bunun için suçluluk duymam gerekmiyor.


İkisiyle ayda bir görüşme hakkımı kullanmak istiyorum, fazlası iyi gelmiyor. Nedeni, yanımda tartışmaları, bazen bu tartışmaların epeyce alevlenmesi. Geriliyorum. İki yetişkin insanın arasına girip onları sakinleştirmeye çalışmayı doğru bulmuyorum. Sussam bir türlü, konuşsam başka türlü. Az görüşürsek az geriliyorum. Bunu bu şekilde açıklamama gerek var mı? Açıklasam, yakışık alır mı? Peki beni bütün bunları düşünmeye mecbur etmesi yakışık alıyor mu?


Yakışık almıyor ve bunun farkında olduğunu sanıyorum. Çünkü “Bize gelsene” diye ısrar ettiği, bir ben değilim. “Başkalarının yanında daha az kavga ediyoruz” sözüyle bu ısrar arasında bir ilişki kurabileceğimi zannediyorum. Ve onların ilişkisine pansuman olmayı reddetmeye hakkım olduğuna inanıyorum.


Arkadaşlar her şeyi konuşabilmeli, tamam. Ama bazı şeyleri de konuşmaya gerek kalmadan karşılıklı anlamalı. Anlamazdan gelmemeli. Karşıdakini zorlamamalı. İlişkisine pansuman olarak görmemeli ve varlığını pansuman amaçlı kullanmamalı. Aksi halde ne mi oluyor?


O arkadaşlık ilişkisi zarar görüyor. Kullanılmak istenen, kendini kullanmak isteyenden uzaklaşıyor. Gergin diyalogların akordu, ilişkinin pansumanı olma görevini üstlenmeyi reddediyor.


Hayat kısa. Birbirimizin varlığıyla yetinsek, elinden gelenin ötesini kimseden beklemesek ve birbirimizi hiçbir şeye zorlamasak, mecbur bırakmasak olmaz mı?

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Olur tabiki.Yeter ki insan bencil olmasin.Gercekten bizi biz icin mi gormek istiyorlar;yoksa kendi yalnizliklari ni gidermek icin mi gormek istiyorlar ayrimini yapmamiz gerekiyor.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.