Güzel değil “normal” birine aşık olmak

Bir arkadaşım anlatmıştı. Adam moda fotoğrafçısıymış. Artık ne kadarı gerçek, ne kadarı abartı bilinmez, söylediğine göre “yatmadığı güzel kadın kalmamış.” Fakat hiçbiriyle ilişkisi tenin, etin ötesine geçmemiş. Gidip “normal” bir kadına âşık olmuş. Etine dolgun, rejim yapmayan, aynaya fazla bakmayan, fazla makyaj yapmayan, fazla dekoltesi olmayan, fazla topukta ısrar etmeyen bir kadına. Arkadaşım sormuş: “Niye o? Ne buldun o kadında, diğerlerinde olmayan?” “Ötekilerden çok farklı bir havası vardı” demiş moda fotoğrafçısı, “kendine güveni tamdı.”


Sözleri tercüme etmeye çalıştım.

“Nasılsa öyle” kadın.

Başka kadınlar gibi olmaya çalışmayan kadın.

Başka bir kadına benzemeye, dönüşmeye çalışmayan kadın.

Kendini olduğu gibi kabul eden kadın.

“Olması gerektiği gibi” olması gerektiğine inanmayan kadın.

Bedenini kabul etmiş kadın.

Bedeninden memnun kadın.

Şablona uymuyor diye beğenilmenin hakkı olmadığına inanmayan kadın.

Kendini eksik bulmayan kadın.

Güzel olmaktan, seksi görünmekten başka uğraşları olan kadın.

Kendiyle arası iyi olan kadın.

Kendini başka kadınla kıyaslamayan kadın.

Kusursuz olmayı aramayan kadın.

Kendini bir erkeğe sevdirecek diye poz kesmeyen kadın.


Moda fotoğrafçısının âşık olduğu normal kadından bahsedince, aklıma yıllar önce tanıdığım genç adam geldi. Uzun boylu, mavi gözlü, yirmilerinde bir erkekti. Oyuncu ajanslarının kataloglarında fotoğrafları vardı. Arada bir moda çekimlerine gidiyordu. İlk bakışta uyandırdığı “ne yakışıklı” duygusunun, biraz lafladıktan sonra nasıl hayal kırıklığına dönüştüğünü hatırladım. Bir kadınla konuşurken bakışları, sesinin tonu, vücut dili değişiyordu. “Yakışıklı” olmaya ve öyle bulunmaya alışmıştı. Karşısındaki kadını “yakışıklılığıyla” etkilemeye çalışıyordu. Bundan başka sunacağı hiçbir şey yoktu. İlgilendiği özel bir şey, anlatacağı özel bir hikâye yoktu. Yakışıklıydı ve o kadardı.


Bütün “güzeller”, “yakışıklılar” boş mu? Demeye çalıştığım bu mu? Hayır, değil elbet. Yine pek yakışıklı başka bir erkeği hatırladım. İlginç uğraşları, tutkuları olan. Hiç boş değildi. Ancak fiziksel avantajlarının farkındaydı ve kadınlarla ilişkilerine bu “farkındalığını” yansıtıyordu. Bir süre sonra bu, kadınlar için rahatsız edici bir hâle geliyor, adam tüm çekiciliğini yitiriyor, hattâ sevimsizleşiyordu.


Kendini “güzel”, “yakışıklı” olarak kodlayan ve kodla yaşamayı tercih eden kadınların ve erkeklerin yaydıkları rahatsız edici bir his var. Ego pınarının derinlerinden beslenen ve bütün beden diliyle verilen “Ben güzelim, cazibemle ezer geçerim” mesajı, kimsenin hoşuna gitmiyor. Ne karşı cinsin, ne de hemcinslerin. Güzelliği, seksiliği, yakışıklılığı yüzünden yalnız olduğunu söyleyenler belki biraz düşünmeliler. Yalnızlıklarının esas sebebi fiziksel çekicilik değil de bu çekiciliği kullanma biçimleri olabilir.


İnsan kendisinin yapamadığını, yapmakta zorlandığını yapabilene âşık olur. İşte, tam da bu yüzden, gücünü fiziksel ayrıcalığından değil, kendi içinden alan “normal” bir kadının ya da erkeğin, fiziksel avantajlarını güç olarak gören ve kullanan bir kadına ya da erkeğe tercih edilmesi normal. Asıl zor olan, gücünü kendi içinden almak. Kimseye benzemeye çalışmamak, “olması gerektiği gibi” değil “olduğu gibi” ve kendinden memnun olmak. Başkalarının ne yaptığına, kim olduğuna değil, kendi işine, isteklerine bakmak.


Onca güzelliğin yanında “normal” bir kadına, onca yakışıklılığın yanında “normal” bir erkeğe âşık olunması gayet “normal”.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Sokaklar botoksu kadinlar; kolları kastan patalya ak kafası boş insanlarla dolu
    CEVAPLA
  • Misafir .Mevlana ne demis, ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.